Haçlı Seferlerinin Ortaçağ Hıristiyanlık dünyasında ticareti geliştirip büyüttüğüne artık hiçbir ciddi tarihçi inanmamaktadır. Aksine, Batı'nın ve özellikle şövalye sınıfının yoksullaşmasına yol açması, Hıristiyanlık dünyasının manevi birliğini sağlamak şöyle dursun, doğmakta olan uluslar arasındaki farklılıkları körüklemesi (diğer pek çok tanıklığın yanısıra Saint-Denis keşişi ve VII. Louis'nin papazı Eudes de Deuil'ün yazdığı ve her bölümünde Almanlar ve Fransızlar arasındaki nefretin biraz daha alevlendiğini dile getiren II. Haçlı Seferinin öyküsünü okumak yeterlidir), Batılılar ile Bizanslılar arasında kesin bir uçurum açması (bir seferden diğerine giderek belirginleşen Latin-Yunan düşmanlığı, 1204'te IV. Haçlı Seferi sırasında Constantinopolis'in Haçlılar tarafından alınması ile sonuçlanacaktır), gelenekleri esnekleştirmek şöyle dursun, kutsal savaş hırsının Haçlıları yolları üzerinde karşılaştıkları Yahudilere karşı katliamlardan her tür kıyım ve yağmalara kadar en korkunç aşırılıklara sürüklemesi (1099 Kudüs, 1204 Constantinopolis kıyım ve yağmaları, yalnız Hıristiyan değil, Müslüman ve Bizanslı vakanüvislerin anlatılarında okunabilir), Haçlı Seferlerinin giderlerini karşılamak bahanesiyle Papalık vergi sisteminin ağırlaştırılması ve akıl almaz endüljans uygulaması ve sonuçta Kutsal Toprakları savunmak ve korumakta yetersiz kalan askerî sınıfların her tür parasal ya da askerî zulüm yapmak üzere Batı'ya çekilmesi, işte bu seferlerin asıl ağır giderleri bunlardır.
Sayfa 77 - Doğu Batı Yayınları, 2. Baskı: Şubat 2017