Bugünü Yaşama Arzusu
#Schopenhauer *Yazar #Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihal olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve
SIĞMAZAM.
1. Bende sığar iki cihân ben bu cihâna sığmazam Cevher-i lâmekân benim kevn ü mekâna sığmazam 1. (İki cihan (dünya ve ahiret) benim içime sığar, ancak ben bu dünyaya sığmam. Mekansızlık cevheri bende, ben bu aleme sığmam.) 2. Kevn ü mekândır âyetim zâta gider bidâyetim Sen bu nişân ile beni bil ki nişâne sığmazam 2. (Bütün
Reklam
Eleştiri "elemek" fiilinden türetilir. Elemek için kullanılan alete "elek" denir. Elek, gözenekli zemini olan bir kasnaktır. Gözeneklerin ölçüsü, elemek istediğiniz şeyin türüne göre değişir. Eğer doğru eleği kullanmazsak, ya hepsini atarız, ya hepsini alırız. Şu halde elemek, -seçip ayıran bir akıl- ile ayıklamaktır. Vahiy işte böyle bir aklı inşa eder.
Osho ve benzerlerine ithafen..
Onlar birbirlerine insanları aldatmak için akıl çelici birtakım yaldızlı sözler fısıldamalarından dolayı görünür görünmez şeytanlar, her nebiye düşman oldular. Gerçi Rabbin seçme hakkı vermeseydi onu da yapamazlardı ya. Öyleyse onlardan ve uyduruk dinlerinden uzak dur! Zaten onların bundan amacı, âhirete inanmayanların gönüllerini o (yaldızlı yalanlarla) çelmektir ki, berikiler ondan hoşlansınlar ve ulaşmak için çabaladıkları kötü sonuca ulaşabilsinler. (De ki): “Hakikati açık ve net bir biçimde ortaya koyan bu ilâhî kelâmı size gönderen O iken, O’ndan başka bir hakem mi arayayım?” Dahası kendilerine önceden vahiy emanet ettiklerimiz bilirler ki, bu (Kur’an) Rabbin tarafından indirilmiş olan bir hakikattir: öyleyse (ey muhatab), sakın kuşku duyanlardan olma. Zira Rabbinin sözü sadakat ve adalet bakımından mükemmeldir: O’nun sözlerini alıp da, yerine (ondan daha doğru ve adil) başka söz koyan biri olamaz: Zira her şeyi işiten, her şeyi bilen sadece O’dur. /En'am 112-115/
Eğer insanın dinî hayatını ve değerler dünyasını ilgilendiren görüş, düşünce ve inancı, ahlâkı, tutum ve davranışları hayvanlarla ortak yanını oluşturan aşağı duygu ve tutkularının tesiriyle yön değiştirmeye başlamışsa artık bu insan aklının kontrolünden çıkmış, güdülerinin hâkimiyetine girmiştir; böyle bir insan artık fiilen diğer canlılardan daha aşağı bir duruma düşmüş, gerçek mutluluk ve kurtuluş sebeplerinden uzaklaşarak gaflet ve dalâlete sapmış demektir. Kur’ân-ı Kerîm’in çeşitli vesilelerle bize bildirdiğine göre yüce Allah, böyle bir durumdan korunmaları için insanlara inanç ve amel dünyasını belirlemek üzere başlıca iki imkân vermiştir: Akıl ve vahiy. Râgıb el-İsfahânî’nin (ö. 502/1108) şu ifadeleri bu konudaki İslâmî yaklaşımın bir özeti sayılabilir: “Aziz ve celîl olan Allah’ın kullarına gönderdiği iki elçisi vardır. Biri içimizdeki elçidir ki bu akıldır, diğeri de dışımızdaki elçi yani peygamberdir. Hiç kimse, içindeki elçiden yararlanma işini öne almadıkça dışındaki elçiden yararlanamaz. Şu halde akıl, peygamberin öğretisinin doğruluğunu öğretir... Sonuç olarak akıl yönetici, din yol göstericidir. Akıl olmazsa din varlığını koruyamaz, din olmayınca da akıl yolunu şaşırır.
KUR’ÂN-I KERÎM’İN TEDRİCEN İNMESİNİN BAZI HİKMETLERİ
Hikmet-i İlâhiyye icabı Kur’ân-ı Kerîm, ihtiyaç ve maslahata göre âyet âyet, sûre sûre indirilmiştir. Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz, “Sûre-i Berâe (Tevbe) ve İhlâs Sûresi hariç, Kur’ân-ı Kerîm, bana muhakkak âyet âyet, harf harf indirildi, çünkü bu ikisi, bu ümmete ikrâm olarak tamamı birden indirildi.” buyurmuşlardır. Kur’ân-ı Kerîm’den bir
Reklam
KUR’ÂN-I KERÎM’İN TEDRİCEN İNMESİNİN BAZI HİKMETLERİ
Hikmet-i İlâhiyye icabı Kur’ân-ı Kerîm, ihtiyaç ve maslahata göre âyet âyet, sûre sûre indirilmiştir. Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz, “Sûre-i Berâe (Tevbe) ve İhlâs Sûresi hariç, Kur’ân-ı Kerîm, bana muhakkak âyet âyet, harf harf indirildi, çünkü bu ikisi, bu ümmete ikrâm olarak tamamı birden indirildi.” buyurmuşlardır. Kur’ân-ı Kerîm’den bir
Kendi iradesi dışında kendini dünyada bulan insan, akıl ve irade gibi diğer canlılarda bulunmayan bazı hususiyetlerle donatıldığından, başta hayatı ve ölümü olmak üzere varlığın manasını keşfetmek ister(...) İşte din, felsefe, sanat ve bilim aslında insanın varlığın sırrını keşfe dair arayışının güzergahıdır. Öte yandan bilim ve düşüncenin tarihi, insanın sırf kendi bilgi sınırları çerçevesinde rasyonel ve nesnel olarak varlığın sırrını keşiften aciz olduğunu göstermektedir. İnsanın bu konudaki acziyeti, zorunlu olarak onu tabiatüstü aleme, vahiy gibi akıl üstü bilgi kaynaklarına, neticede inanca mecbur kılmıştır. Sonuç itibariyle insanın hakikat arayışında biri vahyi merkeze alan dini, diğeri ise akıl ve tecrübeyi merkeze alan felsefi yol olmak üzere iki metottan bahsedilebilir. İnsanın bu varoluşsal arayışında tecrübe ve akla ilaveten bilgi kaynağı olarak vahyi merkeze almasıyla dini metodu temsil eden kelam ilmi müstesna bir konumda bulunmaktadır. (Sistematik Kelam, Lisans Yayıncılık, s.27)
Akıl ile hakikati arayanlar, Hakikatin en aşağı mertebelerinde gezinenlerdir. İnsan aklın sınırlarını zorlayarak onun rehberliği ile Hakka varmak isterse Akıl, ona hayret ve şaşkınlıktan başka bir delil sunmayacaktır. Vahiy ise Allah tan insana doğru inmiştir. ve her bir sure bir menzildir. Her bir menzil , Hayret hissini ve marifeti bünyesinde barındırarak insanı yeni bir bilinmezin kapısına götüreceği işaretini vermektedir… Varlık bilgileri,
Hadis inkarcılarina cevaplar
Öncelikle Ebu Hanife ehli sünnettir. Bunu kimse inkar edemez ama Mehmet Okuyan  vb  kimseler ehli sünnet olamadığıni bir mezhebe tâbi olmadığını ifade ediyorlar bunu belirtmek gerekir. Birilerinin yanlış ithamlar ile sorunlu rivayetlerle ile Alimleri birbirine kırdırtan birbirini düşürün suizana sebeb veren rivayetlerde bulunduğu için kalkıp da
Reklam
AKIL ; “1 helal kazanç, 2 haram kazançtan küçüktür” der. VAHİY ; “1 helal kazanç, 2 haram kazançtan büyüktür” der. Akıl, vahyi anlarsa; kâr eder, itiraz ederse; zarar eder.
NEDEN PLATON.?
''XX. yüzyılda yaşamış büyük filozof Alfred North Whitehead, Process and Reality [Süreç ve Gerçeklik] başlıklı eserinde şöyle demiştir: ''Avrupa felsefe geleneğinin en sorunsuz nitelemesi, Platon konusunda sayfanın kenarına yazılan bir dizi nottan ibaret olduğunu söylemektir.'' Platonculuğa çok bağlı bu filozof durumu
Çağ, Yok Oluş, Benlik, İslam, Roşa
_TARİH ÖNCESİ DEVİRLER_ _İnsanoğlunun ortaya çıkışıyla başlayıp, yazının icadına kadar geçen dönemdir. Taş ve Maden Devri olarak ikiye ayrılır. _1-Taş devri_ _a)- Eski Taş – Paleolitik devir: (M.Ö.2,5 milyon - M.Ö. 12.000) (avcı ve toplayıcı). Karain, Beldibi ve Belbaşı. Paleolitik Döneme ait ilk izlere İspanya’daki Altamira, Fransa’da Laskö
HK
Zikruküm Zikr Yani Hakikatten yoksun tanımlama yapan irade varligina "insan" demisti vahiy Bu irade varligini tanımlamasında hakikat ile bulusturacak olan unsurdu "zikr" Biz öyle bir denklemler butunu inzal ettik ki (sizin eksik yaniniz/hakikatiniz de) ondadir Akletmeyecek misiniz En sonda Akletmeyecek misiniz Demesi Yani Bu denklemlerin gercekligine ermeyecek misiniz Akıl düşünme yetisi Düşünme yani bağıntıları/denklemleri takib etme
556 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.