Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
#Akılıca
Y.A.:Akıl doğru ve adil olanı özgürce seçebilir,işaret edebilir,gösterebilir. -Doğru olanın yapılmasını,yanlıştan vazgeçilmesini söyleme yetkisi yoktur.
Sayfa 94 - @KAPRAKitabı okudu
"İnsan sonuçta insan, tutkunun önüne geçilemiyorsa ve insanların koyduğu sınırlar birinde baskı uyandırıyorsa, bir insanın sahip olduğu birazcık akıl yeterli olmaz veya bir işe yaramaz."
Reklam
Mobbing Bank Diyor ki;
İnsan, Nefis ve Şeytan İnsan nefsine yenilen bir hayvandır. Nefsin içgüdüleri karşısında maddeye ve hazza olan düşkünlüğü us ve duyuncunu devre dışı bıraktığı anda insan bir hayvana dönüşür veya hayvandan farkı kalmaz. Nefis insana verilmiş şeytani bir tuzaktır. Küresel sömürgeci şeytanların madde ile insan nefsine neden oynadıkları
din sınırlıyor mu?
İnsan şunu düşünmeli: Benim düşünen aklım ve seçme yetkim neden var? Eğer bir sınırsızlık olacaksa bunlar ne işe yarayacak. Sınırsızlık içinde ben neyi düşünüp ve neyi tercih edeceğim? Daha da ötesi aslında sınırsızlık içinde bunların hiçbirine gerek yok.O zaman bizi insan olarak ayrıcalıklı kılan bu akıl ve irade gereksiz mi? Acaba bizim diğer canlılardan hiç farkımız olmasa, daha mı iyi olur?
İnsanlar her şeye, her şeye başkaldırmalı, diyordu. İnsanlar böyle uyudukça, insanlar böyle zulüm altında inlemeyi kabul ettikçe insanlığın bir sinekten ne farkı olur, insanlar, eğer en küçük bir haksızlığa, bir zulme başkaldırmayı akıl etmezlerse, insanlık bundan böyle daha da beter hale düşecektir. Allah, başkaldır ya kulum, demiş ve insan onun
Biz, hayatta kalan diğer kafasızların torunlarıyız
Bence tüm sıkıntı, esasen bir hayvan olduğumuzu bir türlü kabullenemememizden kaynaklanıyor. Bak basitçe anlatayım. Bizi diğer tüm mahlûkattan farklı kılan sevgili beynimiz, içerisinde işte o tüm mahlûkatın bilgisini de taşır. Sürüngen beyin, limbik sistem ve korteksten oluşan bu muazzam yapı, doğru yerlerine basıldığında muhteşem sesler çıkarır. Cinsellik sürüngen beyinle ilgiliyken, duygular limbik sistemde dolanır. Fakat elimizde, bizi akıl ve izana davet eden korteks gibi bilge bir kozumuz vardır. Aşk dediğimiz şey, kabul etmek gerekir ki, insan icadıdır. Biz icat ettik aşkı. Yerleşik düzene geçtikten sonra gelişen toplumsal kültürün biyolojiye etkisi sonucu aşık olmak üzere evrimleştik. Öncesinde genlerin devamı için aşka gerek yokken, zamanla bu bir zorunluluk haline geldi. İnsan bebeğinin diğer hayvanlara nazaran çok daha uzun süre bakıma ihtiyacı olması nedeniyle de, bir anne-baba işbirliği oluşturmak adına, tek eşlilik ve sadakat gibi kavramlara yöneldik. İşte bu yüzden, genlerimizin devamı için çıldıran sürüngen beynimizdeki hayvani düşünceleri, limbik sistemimizdeki duygularla olduk olmadık anlamlara bürüyüp aşık oluyor, o kişi tarafından istenmediğimizdeyse soyumuz kuruyacakmış gibi krizlere giriyoruz. Hayır, kurursa kurusun, bu çağda böyle ilkel yaklaşımlar da nedir? Çelişki tam burada işte. Aklını korteksine toplayıp sistemi reddedenlerin genleri devam etmiyor. Akıllılar ölüp gidiyor yani, hadi geçmiş olsun. Biz, hayatta kalan diğer kafasızların torunlarıyız özetle. O yüzden dedelerimiz ve ninelerimizle aynı tuzaklara düşüyor, hâlâ armut gibi aşık oluyoruz Osman.
Reklam
Çağımızın özeti: İnsanların psikolog gibi konuşup akıl hastası gibi davranmasıdır.
Akıl, sorumludur. Duygular, vahşi ve ilkeldir. Bir insanın birine âşkını ilan ederken"Seni akıllıca, makul bir şekilde seviyorum, " dediği işitilmemiştir. İnsan çılgınca âşık olur ("Senin için deli oluyorum"),akıllıca değil.
Prof. Dr. Mehmet Görmez bir sohbetinde şöyle ifade ediyor durumumuzu: “Yeni bir uygarlık doğdu. Sanal uygarlık. Bu uygarlık bütün katılımcılarını pasif birer seyirciye dönüştürüyor. Bu uygarlığın en büyük hareket noktası akıl değil gözdür. En büyük eylemi düşünmek değil bakmaktır. Müşahede etmek değil seyretmektir. Göz bu uygarlıkta bir nazar aracı değil bir arzu, istek, şehvet aracına dönüşüyor. Bu da beraberinde bencilliği, duyarsızlığı, doyumsuzluğu getiriyor. Şiddeti doğuruyor. Bu sanal ekran uygarlığında insan hem kendisiyle hem âlemle ilişkisini hakikat üzerine değil, suret ve görüntü üzerinden kuruyor. Bu uygarlık insan hayatında görsel idraki egemen kılıyor. Görsel idrakin egemenliği, aklın idrakini zayıflatıyor. Kalbin idrakini bir çeşit ölümle karşı karşıya bırakıyor. İnsan idrak sahibi bir varlıktır. İdrak hem mantık hem felsefe hem psikolojinin kavramıdır. İnsan kendisi dâhil dışarıdaki âlemi aklıyla ve kalbiyle idrak eder. İnsandan istenen külli bir idrakle hareket etmesidir. Aklı ve kalbiyle. Yalnız duyu organlarıyla değil. İnsan ancak böyle bir idrakle iman edebilir. Ancak böyle külli bir idrakle madde ve manayı, fizik ve metafiziği,mülk ve melekût âlemini birlikte kavrayabilir.”
“İnsan, insan için bir Tanrıdır. Bununla birlikte insanların Akıl düsturuna göre yaşamaları çok nadirdir; insanlardan çoğunun hasetçi olmaları ve birbirlerine karşı zarar vermelerinin sebebi işte bu Akıl düsturuna göre yaşamanın çok nadir oluşudur.”
Reklam
"Maneviyatsiz akıl muzir olur Akil gönlün emrinde olmalıdır"
Sayfa 317Kitabı okudu
Evlenmeyi düşündüğüm kişi birbirimizin en mahrem, en güçlü tanığı olacağımızın farkında mı? En güçlü ve en mah­rem tanık olmanın sorumluluğunu alacak akıl ve duygusal ol­gunluğa sahip mi? İnanç ve değerlerini kendi seçimleriyle oluşturmuş biri mi, yoksa bir kültür robotu olarak kalıplanmış biri mi? Evlilikten Korku Kültürü'nün BEN ilişkisini mi bekliyor yoksa Değerler Kültürü'nün BİZ ilişkisini mi? Duygularının farkında mı? 'Geçim ehli olmak'tan ne anlı­ yor? Haksız olduğunda özür dilemek, gönül almak, ortak de­ğerleri ilişkide yaşatmak gerektiğinin bilincinde mi? Özür di­lemeyi kendine olan saygısını kaybetmemek için mi yapıyor, yoksa gelecek bir kötülüğü engellemek için mi? Karı-koca ilişki­si içinde mahrem, kırılgan, incinebilir yönlerimi açabileceğim bir can dostu mu, yoksa en yakınıma sızmış bir yabancı mı? Evlenmeden önce müstakbel eşinizi tanımaya çalışmak ve anlamak olgun bir insan olarak sizin sorumluluğunuzdur. Evlendikten sonra, "Sen niye böylesin!" diye suçlamak ve onu değiştirmeye çalışmak fayda etmez; yazık olur, mutsuz evlilikler kervanına bir de sizinki katılır!
Sayfa 76
Olgun insan ken­di gözüne hesap veren insandır; hayatının en önemli tanı­ğının kendisi olduğunu bilir, inanç ve değerleri akıl süz­gecinden geçmiştir ve kendi seçimiyle hayatına girmiştir. Hayatının öğrencisidir; deneyimlemeye, gözlemlemeye, dü­şünmeye ve öğrenmeye açıktır. Kendi yaptığı seçimlerden sorumluluk alır. (*)
Platon'un, insan ruhuna benzeyen ideal devleti.
Platon, toplum ile insan arasında bir bağ kurar. İnsan ruhu üç kısımdan meydana gelir. Arzu, irade ve akıl. Devlette, kendisinde bu üç kısma karşılık olan üç sınıfa ayrılır. Yöneticiler, Savaşçılar ve üreticiler. Nasıl ki, sağlıklı insan; aklı, arzusu ve iradesi birbiriyle çatışma içinde olmuyorsa. Sağlıklı iyi bir toplum da içinde sosyal çatışmanın, sınıf kavgasının bulunmadığı toplumdur.
Bir insana insan mı denir bütün işi Yemek ve uyumak olursa dünyada yalnız? Hayvan denir böylesine! Ne iştir bu Tanrım? Sen ki sınırsız yaratmışsın düşüncemizi, Sen ki geçmişi geleceği bilirsin, Bu aklı küflensin diye vermedin elbet bize. Öyleyken, hayvanca bir unutkanlıktan mı, Yoksa korkakça bir dürüstlükten mi nedir, Fazla ölçüp biçiyorum yapacağım işleri. Kılı kırk yaran bu duraklamanın, Dörtte biri akıl, dörtte üçü korku. Anlamıyorum neden hala kendime Bu iş yapılmalı demekle kalıyorum hep Yapmak için haklı sebeplerim, İradem, gücüm, imkanlarım, her şeyim varken.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.