Salatalık alan kapuçin memnuniyetle ilk dilimini mideye indiriyor ama arkadaşının üzüm aldığını görünce öfkeden çıldırıyor. Aniden değersizleşen salatalık dilimlerini fırlatıp atıyor ve deney bölmesini öyle hararetle sarsmaya başlıyor ki , bölmenin parçalanmasına ramak kalıyor. Altta yatan motivasyon, işsizliği ya da düşük ücretleri sokaklarda protesto eden insanların motivasyonlarından çok da farklı değil. Occupy Wall Street hareketi, bazıları üzümler içinde yuvarlanırken geri kalanların salatalığa talim etmesinden kaynaklanıyor.
Başkası daha iyisini alıyor diye mis gibi yiyeceği reddetmek, Ültimatom Oyunu oynayan insanların performansına çok benziyor.
Herhangi bir şey almanın hiçbir şey almamaktan daha iyi olduğunu düşünen iktisatçılar , bu tepkiyi "akıldışı" buluyor. Hiçbir maymun, normalde yiyeceği bir gıdayı reddetmemeli, hiçbir insan düşük de olsa bir teklifi reddetmemeli, onlara göre. Para paradır. Bu tepkiler akıldışıysa bu, türler ötesi bir akıldışılık. Bir şebek üzerinde bütün canlılığıyla gördüğümüz zaman, adalet duygumuzun, çok övündüğümüz akılcılığın ürünü-olmadığını, en temel duygulardan kaynak landığını anlıyoruz.
"Niçin insanlar bu kertede derin bir akıldışılık içindeler? Niçin kendi kölelikleriyle gurur duyuyorlar? Niçin kendi kölelikleri adına, sanki özgürlükleri için savaşıyormuş gibi savaşıyorlar?"
Gilles Deleuze
Sağlıksız Toplum kitabı, Özgürlükten Kaçış kitabının devamı niteliğindedir. Bu yüzden Özgürlükten Kaçış kitabının kısa bir açıklamasını yapmak yararlı olacaktır.
Bir insan özgürlükten neden kaçar? Çünkü özgürlük insanları korkutur. Çünkü özgür insan; dış müdahaleye açık insandır, sorumluluk alması gereken insandır, en önemlisi aklını kurmak
Akıl sahibi insan, toplumsal düzeni akıl gücünün eremeyeceği yükseklikte duran bir muamma, kendi aklının kısmen feda edilmesini emreden üstün bir aklın eseri olarak görecektir. Yönetenlerin akıldışılığının buyruklarına yurttaş olarak boyun eğecek, ama öne sürdükleri nedenleri benim semekten kaçınacaktır. Kendi aklından feragat etmeyecektir. Aklını temel ilkesine indirgeyecektir. Gördüğümüz üzere, akıl sahibi irade öncelikle kendi kendini yenme sanatıdır. Akıl kendi fedasını kontrol ederek kendi kendine sadık kalacaktır. Akıl sahibi insan erdemli olacaktır. Kendi kendini yenme kapasitesi denen rasyonalite yuvasını ayakta tutmak için aklını kısmen akıldışılığın emrine verecektir. Böylece akıldışılık içinde verilecek savunulamaz bir karardan akıl hep kaçınacaktır.
"Aydınlanma filozoflarına göre akıl ve bilgi bir kez yaygınlaştı mı, insanlık büyük gelişmeler kaydedebilecekti. Bu da bir zaman sorunuydu sadece. Akıldışılık ve bilgisizlik silinecek, aydınlanmış bir insanlık çıkacaktı ortaya. Bu düşünce batı Avrupa'da son birkaç on yıla kadar neredeyse tek geçerli anlayış durumundaydı. Ama bugün daha çok bilginin dünyada her zaman daha iyi koşullar sağladığına o kadar inanamıyoruz. 'Uygarlığa' yönelik bu eleştiri de zaten aslında bizzat Fransız Aydınlanma filozofları tarafından getirilmişti."