Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Oğuz menkıbesi, Uygurca bir metinde,
Oğuz doğduğu zaman yüzü mavi, ağzı ateş gibi kırmızı gözü, saçı ve kaşları siyah bir dünya güzeliydi. Annesinin memesinden ilk sütü emdikten sonra, bir daha emmedi. Yiyecek istedi, lakırdı etmeğe başladı. Kırk günde büyüdü: dolaşıp oynuyordu. Oğuz’un ayakları öküze, vücudu kurda, göğsü ayıya benzerdi. Böğürleri kıllı idi. At sürü­sü güder, beygire
Çapkın erkekler kadınların sözlerine değil davranışlarına göre hareket edeceklerini bilirler. "Sizi bir daha görebilecek miyim?" diye soran erkeğe kadın "Bilmem, tesadüf denk getirirse!" şeklinde cevap verirken, "akıllı" erkek, kadının sözlü mesajlarına uymaz, onun gözünün, ellerinin, bedeninin söylediklerini "işitmeye" çalışır. Belki bu, söylenene hemen inanan, saf ve dürüst erkeklerin niçin iyi birer çapkın olamadıklarını açıklamaktadır.
Sayfa 53 - Kronik KitapKitabı okuyor
Reklam
Kadın ve erkek sonu olmayan bir rekabetin iki farklı tarafı olarak yıllarca karşı karşıya getirildi. Kim kimden üstün, kim daha zayıf, kim daha akıllı, kadınlar mı erkekler mi daha başarılı şeklinde kıyaslamalar yapıldı.
“Onu içinden çıkaramıyor musun yani?” diye gerçeği kendi kelimeleriyle veciz bir şekilde dile getirdi bir kerede akıllı nişanlım. Bir kalbi olan hangi erkek bu soruya “evet” diyebilirdi ki? “Hayır,” dedim istemeye istemeye.
Sayfa 182Kitabı okudu
Sevenler hak ararlar, sevmeyenler hata ararlar, İkisi arasındakiler de her ikisini de ararlar. Akıllı bile olsa âşık erkek kendini kontrol edemez, Diğerleri kadınların avuçlarında tuttukları su gibidir.
Sayfa 35 - İş Bankası Kültür Yayınları
Hz. Peygamber sav "kadınlar, aşk ve gönül sahibi erkeklere hükmeder" buyurmuştur. Akıllı ve ince ruhlu bir erkek kadınlara karşı daima anlayışlı ve şefkatli olur, onlara sertlikle muameleden çekinir, onları kırmak ve incitmek istemez. Buna mukabil cahil ve aşksız erkekler kadınları ezerler, onlara karşı sert ve kaba olurlar. Çünkü cahil ve aşksız erkeğin tabiatında hayvanlık ağır basar
Reklam
İsteriz Nazım Abi!
Yürekten seven, sevilen bir kadın, yahut erkek, akıllı, sıhhatli çocuklar, bir ev, bir yuva yeter mi sana? Yetmez değil mi? Sen, yaşamak fiilinin tamam olması için, kendi tabirlerine göre, söz, toplantı, düşünce hürriyeti, hür bir çalışma, insanın insanı istismar etmemesi gibi hakları da istersin, değil mi?..
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
Tunda da, tüm akıllı kadınların yem olduğu her yüzeysel erkek gibi ona daha ilk günden "sonsuz aşk"sözünü verdi.Ancak kısa süre sonra kendine güveni aşırı genç kadının tuhaf direnişi ve baştan çıkarıcılığına alışılmamış bir sertlikle gösterdiği ilgisizlik sonunda Tunda,ona aşık oldu;hem de yaşamında ilk kez.
"akıllı" erkek, kadının sözlü mesajlarına uymaz, onun gözünün, ellerinin, bedeninin söylediklerini "işitmeye çalışır. Belki bu, söylenene hemen inanan, saf ve dürüst erkeklerin niçin iyi birer çapkın olamadıklarını açıklamaktadır
Reklam
Birçok erkek, hanımlarını boşandıktan sonra haklarında ileri geri konuşur hatta iftira bile ederler. Bu söz konusu erkeklerin cehalet ve dini duygularının zayıflığından başka bir şey değildir. Akıllı bir insan şöyle demez mi ? " Be hey cahil! Bu boşadığın hanım bir süre önce senin hanımındı, bütün hata ve kusurlarına rağmen onunla güzel hatıralarınız da oldu..."
Sayfa 621Kitabı okudu
"Kitâbü'l Hayz" bölümündeki bir kesimin başlığı aynen şöyledir: "Kadının aklen ve dinen erkeklerden dûn olduğuna" dair Ebu Said hadisi hükmünün kendisi yer almıştır. Bu hükme göre kadınlar "eksik akıllı, eksik dinli" olup "akıllı ve dininde olan kimselerin aklını çelebilen" kimselerdir;Öte yandan "ötekine berikine çokça lanet eden", zevcelerine karşı "küfrân-ı nimet gösteren" kimselerdir; bu nedenle cehennem halkının çoğunluğunu oluştururlar. Yine aynı hükme göre kadınların "eksik akıllı, eksik dinli" olmalarının nedeni yaratılışlarından doğmaktadır: "Eksik dinli"dirler çünkü "hayız" gördükleri zaman namaz kılamaz ve oruç tutamazlar." Öte yandan "eksik akıllı" sayılırlar çünkü "Kadının şahadeti erkeğin şahadetinin yarısıdır". Diyanet'in açıklamalarına göre kadın, "iradesindeki fitri zaafa mebni" (yaratılış itibariyle "iradece güçsüz" olmak nedeniyle) sadece "şahadet" bakımından değil fakat diğer "cihetlerden" de birçok görevleri üstlenemez, birçok işleri göremez. Üstlenemeyeceği görevler arasında "yargıçlık", "kadılık", "imamlık" ve özellikle "millet otoritesini temsil" gibi kamu görevleri vardır. Öte yandan kadın, kocası ya da yakın akrabalarından bir erkek olmadan uzak bir mesafeye (bir günlük ya da üç günlük yere) seyahat edemez.
"Kadın olsun, erkek olsun zeka seviyesi düşük olanlar, zeki ve daha akıllı olanlara oranla daha çok öfkelenir ve şiddete başvururlar."
O zamanlar Karadeniz'de gözlemler yaparken Kadın-erkek eşitliği yoktu ama şimdiki gibi koyu dincilik de yoktu. Kadınların tarlalarda hangi koşullarda çalıştıklarını, nasıl sırtlarında erkeklerin taşıması gereken yükleri taşıdıklarını, yörelere göre değişiklikler gösterse de, hep aşağı konumda olduklarını yazdım. Böyleydi çünkü. Araştırma yaptığım köyde, yanımda köyden iki delikanlı vardı. Akıllı görünüyorlardı. Bir düğünde dışarıdan kadın getirip oynattılar. Hiçbir fevkaladeliği yoktu. Kadın düğünden sonra da köyde kaldı ve bir gün Hasan Efendiler’de, iki gün Mehmet Beyler’de dolandı durdu. Köy evleri malum, ya tek oda ya da iki oda. Kadınlar bir şey söylemiyorlardı ama ben merak ediyordum. Neyse... O akıllı sandığım delikanlılarla konuştum sonunda. “Ne olacak canım! Kuma olarak gelmemiş, nikâhlısı değil. Üç gün kalıp gidecek” demezler mi? Şaşırdım tabii. Kadınlarda da tepki yok. Yalnız içlerinden bir tanesi ağlıyordu. Niye ağladığını sordum. Yok kuruttuğu üzümleri o kadına yedirmiş, yok yeni çarını (yemeni) ona vermiş filan... Korkudan söyleyemiyor üzüntüsünü. Kuruttuğu üzümü bahane ediyor.
Platon'a Göre Koruyucuların(Asker-Polis) Eğitimi
Platon, kız ve erkek çocukların aynı eğitim sürecinden geçirilmelerini isteyerek, dönemindeki hâkim ideolojiye ters düşen bir düşünceyi, kadın-erkek eşitliği düşüncesini benimser. Çocuklara ilk önce müzik ve beden eğitimi verilir. Yalnız bedenini geliştirmeye uğraşan kişi sert, kaba olur. Müzik ise, insanı yumuşatarak gereğinden çok yumuşaklık,gevşeklik doğurur. Bu iki eğitim birlikte, aynı anda verilerek, birbirleriyle uzlaştırılarak, koruyucuların hem akıllı hem de yiğit olmaları sağlanır; "onlarda coşkun bir yürekle bilim sevgisinin doğmasına" yol açılır. Eğer koruyucular, müzik bilgisi almadan yalnız bedenlerini geliştirip fiziksel bakımdan güçlenmeyi amaçlasalardı, sonuçta "köpekten kurda dönüşerek" toplum için büyük bir tehlike oluşturabilirlerdi. Müzik bu sertliği dengeler ve doğasında ki gevşeklik ile sertlik eğilimlerini ölçülü bir biçimde düzenleyen koruyucu, "gerçek bir düzen ustası" olarak ortaya çıkar. Bu eğitime bedenleri ve ruhları iyi olan koruyucu çocukları kabul edilir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.