Bilgi kuramında akılcılığı savunan herhangi biri, daha önce gördüğümüz gibi, bir Descartes veya Spinoza gibi bilgide doğruluğun ölçütünü kesinlikte bulur; bu kesinliği ise genel olarak onu meydana getiren kavramların açık seçikliğinde ve onlar arasındaki ilişkilerin tutarlılığında arar. Bunlardan oluşan, parçaları arasındaki ilişkilerin tam ve tutarlı bir biçimde kurulmuş oldu ğu rasyonel bir sistemi, bilimin erişmek istediği bir ideal olarak kabul eder.
Oysa Plotinos tam bunun tersini söylemektedir. Onda akıl düzeyinde nesneler hakkında sahip olduğumuz açık ve seçik algılarımız (Tanrı) Bir'in bilgisine erişmek söz konusu olduğunda, yerlerini tümüyle kendine özgü, biricik ve dile getirilemez bir deneye bırakmaktadırlar. Burada söz konusu olan artık ne diskürsif bir akıl yürütme, ne felsefi bir temaşadır, yalnızca ve tümüyle mistik bir veed dir (ecstasy).
Sayfa 215 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
“Sisyphos, zekâsı ile tanrılarla boy ölçüşmeye kalkışmıştır. Prometheus tanrılara özgü olarak kabul edilmiş ateş-bilgiyi insanlara vermiş ve sonunda tanrılar tarafından Kafkas dağlarında prangaya vurulup sonsuza dek vahşi kuşlara yem olmaya mahkûm edilmiş ise; Zeus’u kandırmaya, ondan zekâsı ve akıllılığı sayesinde ödünler koparmaya kalkışmasından dolayı Sisyphos da, çok anlamlı bir iş yapmaya girişen bu kişi de, en anlamsız bir işi yapmaya, koca bir kayayı, bir dağın eteğinden tepesine kadar iteleyerek götürmeye mahkûm edilmiştir. Ne var ki kaya, tam tepeye varacağı sırada Sisyphos’un elinden kayarak tekrar dağın eteğine kadar yuvarlanıp düşecek ve bu iş sonsuza dek sürüp gidecektir.
Zeus’un Sisyphos’a vermiş olduğu ceza bu... Fakat Sisyphos, bu mutsuz kahraman, bilinci sayesinde, taşıdığı insan olmanın gururu ile, dış etkenlerin anlamsızlığına ve koşulların kaçınılmaz baskısına rağmen, gerçekleştirmeye mahkûm olduğu bu anlamsız işi, tanrılara kafa tutmanın bir simgesi şeklinde anlamlılaştırmayı ve bunu tüm insanlığa sonsuza dek öğretmeyi başarmıştır. İşte bunun içindir ki, Sisyphos mutludur.”
Arisontopolis devlet radyosu, akşam yayınlarında şu haberi veriyordu:
'' Allo allo...Sayın dinleyiciler! Şimdi aldığımız bir habere göre, şehrin en büyük akıl hastanesinden elli deli bugün kaçmayı başarmışlar ve şehre dağılmışlardır...Son dakika alınan haberden askeri kuvvetlerin de işbirliğiyle polisin bütün arama taramalarına rağmen akıl
__
Kiliseler geleneksel ve kolektif inancı temsil ederler ve pekçok kilise mensubunun durumunda olduğu gibi, bu inanç artık kişinin kendi içsel deneyimine dayanan bir olgu değil, düşünmeksizin gelen bir inançtır. İnsan onu düşünmeye başladığı anda yok olmaya yüz tutar. İnancın içeriği o zaman bilgi ile çarpışmaya girer ve inanan mantıkdışılığı çoğu kez bilginin akılcılığı ile boy ölçüşemez. İnanç, içsel yaşamın yerini tutmakta yeterli değildir ve içsel deneyimin olmadığı yerde güçlü bir inanç bir lütuf gibi mucizevi bir şekilde gelse de, yine mucizevi bir şekilde çekip gidebilir.
__
Sisyphos kavramı, özellikle Varoluşçu psikiyatride, absurd-saçma kavramının bir simgesi olarak kullanılmaktadır. Genel günlük Psikiyatri uygulamasında pek kullanılmayan Sisyphos kavramı terimindeki mitoloji kahramanı Sisyphos, hiç de absurd-saçma bir iş yapmış değildir; tam tersine, belki de, insanın varoluşundan beri insan varoluşuna yakışan en anlamlı, en insanca işi yapmıştır. Sisyphos, zekâsı ile tanrılarla boy ölçüşmeye kalkışmıştır. Prometheus tanrılara özgü olarak kabul edilmiş ateşbilgiyi insanlara vermiş ve sonunda tanrılar tarafından Kafkas dağlarında prangaya vurulup sonsuza dek vahşi kuşlara yem olmaya mahkûm edilmiş ise; Zeus’u kandırmaya, ondan zekâsı ve akıllılığı sayesinde ödünler koparmaya kalkışmasından dolayı Sisyphos da, çok anlamlı bir iş yapmaya girişen bu kişi de, en anlamsız bir işi yapmaya, koca bir kayayı, bir dağın eteğinden tepesine kadar iteleyerek götürmeye mahkûm edilmiştir. Ne var ki kaya, tam tepeye varacağı sırada Sisyphos’un elinden kayarak tekrar dağın eteğine kadar yuvarlanıp düşecek ve bu iş sonsuza dek sürüp gidecektir. Zeus’un Sisyphos’a vermiş olduğu ceza bu... Fakat Sisyphos, bu mutsuz kahraman, bilinci sayesinde, taşıdığı insan olmanın gururu ile, dış etkenlerin anlamsızlığına ve koşulların kaçınılmaz baskısına rağmen, gerçekleştirmeye mahkûm olduğu bu anlamsız işi, tanrılara kafa tutmanın bir simgesi şeklinde anlamlılaştırmayı ve bunu tüm insanlığa sonsuza dek öğretmeyi başarmıştır. İşte bunun içindir ki, Sisyphos mutludur.
Tarihçiler ve siyaset bilimciler meşreplerine göre kah devrimin ilericiliği, akılcılığı ve reformculuğu övdü, kah devrimcilerin kana susamışlığını, radikalliğini ve din karşıtlığını yerdi.
Tarihçiler ve siyaset bilimciler meşreplerine göre kâh devriminin ilerliciği, akılcılığı ve reformunculuğunu övdü; kâh devrimcilerin kana susamışlığını, radikalliğini ve din karşıtlığını yerdi.
En çok sevilen ya da değerli şey özene bezene tasarlanır ve dikkatle imal edilir. İnsan Tanrı gözünde en değerli varlık olmasına karşın en çok defekti (bozukluğu) olan tür gibi görünüyor. Şimdilik insan soyunda adı konmuş 9.000 çeşit kalıtsal hastalığın olduğu bilinmektedir. Bir fabrika düşünün ki, herkesi kapsayacak bir tasarım hatasından değil (onu daha önce gördük), sadece kişilere özgü tasarım ve imalat hatasından dolayı 9.000 çeşit bozukluğu olan ürün imal ediyorsunuz ve buna da akıllı tasarım diyorsunuz. Ya akıllılığı bilmiyorsunuz ya da tasarım ne demektir onu bilmiyorsunuz. Sıkıştığınızda takdiri ilahi diyorsunuz.