Birinci kitap beklentimi o kadar üst çıtalara çıkartmıştı ki... Galiba daha üstü olamaz diyordum. Ama bilin bakalım bu hangi yazar? Tabi ki Nagila ve ondan da bundan daha azını beklemek hata olurdu.
O kadar fantastik kitap okudum ama ben hiçbir fantastik kitabın böylesine kadınları öne çıkardığını görmedim. O kadar duygulandım ki. Yani seri tamam
“Birey her zaman sürü tarafından yutulmamak için mücadele etmelidir.” -
Friedrich Nietzsche
Jack London’ın başyapıtı olduğu söylenir genelde Martin Eden için. Hayatından büyük izler taşıdığı için de “yarı otobiyografik bir roman” olarak değerlendirilir. Ve büyük bir aşk ve mücadele romanı olduğu da dile getirilir birçok yerde. Bunlara ek olarak daha birçok
Cemil Meriç.
Yarı aydınlık yarı karanlık bir hayatın yansıması.
Hayatını, romanlarını vs okuduğumuz birçok yazarımız gibi onun hayatını da bir çile olarak nitelendirebiliriz. Sağ - sol departmanından kendisini uzak tutmaya çalışmış (!)düşünce dünyasında sürekli değişimler, gelişimler yaşamış. Sürekli okumuş, araştırmış bunun bedelini iki çift
İnsan her zaman annesini sever mi?
Babasızlık nasıl bir duygudur? Ya da annesizlik?
Sevdiğiniz halde başkaları için sevmiyormuş gibi davranmak zorunda kaldınız mı hiç?
Geçmiş her zaman geçmişte kalır mı?
Fakirlik utanılacak bir şey midir?
Aşk var mıdır?
Adalet nedir?
Namuslu olmak ne demek?
Yaşadığı yeri değişince insan da değişir mi?
Her
Dosto'nun bir önceki romanı Kumarbaz'ın yazılma hikayesi, bu büyük yazara ucundan, kıyısından dokunan herkesin bilgisi dahilindedir. Budala romanı da yine para karşılığı bir dergiye verdiği söz nedeniyle başladığı romanlarından biridir.
Kumarbaz romanını teslim eden ve romanı bitirmede kendisine yardımcı olan stenograf Anna ile evlenen Dosto, hem
Bazı çocuk kitapları vardır ki; özgürlüğü, dostluğu, mücadeleyi, hiç kimsenin baskısı altında ezilmeden, toplumun belirlediği kalıplara girmeden yaşayabilmeyi anlatır. Bazı çocuk kitapları vardır ki; sürüden ayrı gidebilmeyi, herkes gibi olmamayı ve farklı düşünebilmeyi anlatır. Bazı çocuk kitapları vardır ki; yetişkin bile olsak arkamızı dönüp
Thomas Bernhard'ın okuduğum 4. kitabı oldu. Eski Ustalar isimli bu kitabını okurken bir kez daha Bernhard'ın zihnindeydim ve bu sefer hiç acele etmedim, kendimi tamamen onun çılgın düşüncelerine teslim ettim. Açıkçası şu ana kadar okuduğum en nefret dolu, en öfke dolu, en siyasi ve dolayısıyla en rahatsız edici kitabıydı. Çünkü Bernhard'ın
"Tutkulu bir aşkla da evlensen, hiç aşık olmadan da evlensen, aynı şey değil mi?"
Aleksey Fyodoroviç Laptev büyürken sık sık babasından dayak yemiş, ezilmiş, bastırılmış ve korkak bir karakter olarak yetiştirilmiş dolayısıyla da asla mutlu olamayacağına inanan zengin bir tüccardır. Laptev’in eline bir gün aşık olduğu kadının şemsiyesi
Hiç kadınca bir yanı, kadınlara özgü o tatsız, sinir halleri yoktu, en hoş yanı buydu. Bir çocuk gibi… Çözülmez, çetrefil hiçbir yanı yok; aklına geleni söyler, canı isteyince de güler. Her şey çıkabilirdi ondan…
Saf Oğlan ismiyle dilimize kazandırdığı için bu başlığı kullanmak istedim. Aslında kitabın orijinal ismi "İçten" kelimesiyle karşılık buluyor dilimizde. Kitaba bu isimlerin verilme sebebini irdeleyerek başlayalım o halde incelemeye.
Ana karakterimiz bir Huron'dur.
"Feminizm cinsiyetçiliği, cinsiyetçi sömürüyü ve baskıyı sona erdirmeye çalışan bir harekettir.
Feminizm budur işte; herhangi bir cinsin toplanma alanı değil de her iki cinsin sömürüsüne engel olma uğraşıdır Feminizm.
Yazarın objektif olması ve basit bir dille Feminizm düşüncesini ayrıntılara inerek anlatması cidden çok guzel olmuş, bazı
Üniversitede her dönem zorunlu felsefe derslerimiz vardı zaten ilgim de olduğu için keyifle geçerdi dersler ama bu kitabı bilmiyor olmak beni gerçekten üzdü ve kesinlikle büyük bir eksiklik hissettim.
Yıllar sonra bu açığı kapatmış olmak bir nebze rahatlatıyor.
Kitap
Yıllar sonra kalkıp bir insana güveniyorsun, her şeyini paylaşıyorsun. Evin, odan, ailen, arkadaşın, hayatını paylaşıyorsun. Bilmediği hiç bir şey yok, sen o oluyorsun. İçini biliyor çünkü için onunla dolu, sevginin en saf halini ona yansıtıyorsun. Değil saçının teline zararı eline iğne batsa acısı sen de çıkıyor. Gelecek hayalinden öte, geçmişini bile kapatıyorsun onunla. Sanki onunla yeniden doğmuş gibi. Tanıdığın, gördüğün zamanı aklına kazıyorsun. Çıkartmak istemiyorsun, ilk heyecan dediklerini iliklerine kadar yaşıyorsun. Her sözünün başında onun adını, hafızana ise yüzünü getiriyorsun. Güzelmiş çirkinmiş farketmiyor, yüreğinle seviyorsan eğer senin hayatında ondan ötesi yok. Olmasını da istemiyorsun, göze alabileceklerin hayal dünyanın ötesine geçiyor. Her şey güzel gidiyor ki hayat sana oyunlar oynayana kadar. Bu kadar güzel giden şeylerin üzerine bozulmazsa bütün düzenin zaten yanlış giden şeyler var demek ki. Sevginin önüne nefret geçiyor, bozuluyor bütün düzenin. Dile kolay gelen günleri ayları yılları tek celsede çöpe atacak kadar soğutuyor hayat seni. Aynısını yaşayan bir çok insan var, sıkmaya değmiyor bu canı ama emeğini çöpe atan insanların rahatlığını görmek seni yıkıyor. Benim hikayem bundan farksız ve bu hikayeye eşlik eden onlarca insan buralarda toplanıyor. Herkesin gönlüne göre versin allah, kim ne yaşattıysa yaşayacak. Belki görürsün okursun, elimden geleni yaptım. Tutamadım ellerimde. Kusura bakmayın, ben bir gönüle sığamadım.
Tutunamayanlar, Oğuz Atay'ın TRT Roman Ödülü'nü kazanmış olan ilk romanıdır. Derin bir yankı bulan bu roman kimilerine göre edebiyatımızın başyapıtlarından birisi olarak kabul edilmiş..
Üniversite yıllarında Marksizm ile ilgilenmeye Marks'ın, Hegel'in, Lenin'in kitaplarını okumaya başlamış olan yazar arkadaşı Turhan Tükel'in büyük etkisi ile Marksist bir ideolojiye sahip..
Belki de bu yüzden roman özellikle Marksist ideolojiye sahip çevreler tarafından oldukça beğenilmiştir. Atay, Tutunamayanlar için herhangi bir kural koymamış, şiirden oyuna varıncaya kadar, her yazı türünü kullanmış..Okunuşundan sonra, “İnsanın aklına her geleni yazmasından bir roman ortaya çıkabilir mi?” diye soru sorabilirsiniz? Oğuz Atay, ayıklama nedir tanımıyor, ya da bu, bize böyle geliyor.
Düşünceler, hiç bir zaman, kişileri duygulandırmaya yetmemiştir.
Bir çok dile çevrilen Tutunamayanlar, belirli bir olayı sergilemekten çok; izlenimler, çağrışımlar, taşlamalar, ayrıntılar ve ruhsal çözümlemelerden oluşan bir roman. Turgut Özben adlı kahramanının intihar ettiği söylenen arkadaşı Selim Işık’ın hayatını ve ölüm nedenini çözmeye ve onu anlamaya çalışması etrafında oluşan bir roman.
Roman hangi düşünceye tutunmaya çalışırsa onun anlamsızlığının farkına varan bir aydınının kendisiyle girdiği acımasız savaşı kaybederek intihara sürüklenişini anlatmaktadır.
Sayfa sayısına takılmadan okumaya devam edin derim :))