Kitabın arka kapağını kapattı, siyah deri kaplama masadaki diğer kitaplarının üzerine koydu. Okurken kendini en rahat hissettiği siyah beyaz dalmaçya desenli pofuduk koltuğundan kalktı. Terliklerini giydi. Lavabosu bilmeyen bir zamandan kalma dibi küf tutmuş bulaşıklarla yığılı mutfağa yöneldi, kimi zaman sessizliğini koruyan kimi zamanda insanı
Mardin’in; o Doğu’nun incisi, ama Batı’nın taşrası kadim kentin yetenekli çocuğunun yaşam hikayesinden bazı seçme anlar var bu kitapta. Murathan Mungan eserini, aklında yer etmiş fotoğraflar üzerinden kurgulamayı seçmiş. Epi topu 90 sayfalık bu incecik kitapta yazar, hayatının kimi anlarının derinliklerine inerken, okurunu da merakla peşinden
ŞEYTAN AYRINTIDA GİZLİ? YA DA ŞEYTAN AYRINTIDA BOĞAR!
100 kapılı bir saray düşünün, normalde 1 kapısı açık 99 kapısı kapalı bile olsa; Akıl bu saraya girilebileceğini hükmeder. Eğer şeytan akla hükmederse ve heveslerimiz sarayı istemiyorsa, bırakın bir kapıyı 99 kapısı açık ve sadece 1 kapısı kapalı saraya bile girilemeyeceğini şeytan bize
Misafir çocuğunu annem benim yanıma gönderdi. Altı yaşlarında. Misafir çocuğu dediğime bakmayın, küçük yaşlarından beri tanıyorum Hamza'yı.
Altı yaşında. Birinci sınıfı okuyor. S harfine kadar harfleri öğrenmişler.
Durur muyum hiç. Gel seninle alıştırma yapalım dedim. Karakoç'un Gün Doğmadan isimli toplu şiirler kitabını kaptım.
Dur sana mükemmel bir şiir açacağım dedim.
Mona Rosa şiirini açtık, okuyoruz.
"Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı,
Artık inan bana muhacir kızı."
Heceleye heceleye bu mısraları bi güzel okuduk. Anlamlarına girmedim tabii :)
Sonra da Çocukluğumuz şiirini yarısına kadar okuduk. Ama bu sefer anlamlandırarak gittik beraber. Çocuklar çok temiz, fıtratları müthiş istidatlı.
Sordum, Hamza sen büyüdüğünde ne olacaksın?
-Uçak mühendisi olacağım. (Vaav, altı yaşında çocuğa bak)
Hamza ile bi anlaşma yaptık. En son uçak mühendisi olacaksın. Önce Hafız, sonra şair sonra da uçak mühendisi olacaksın tamam mı dedim.
O da kabul etti. Bi kaç defa sırayı şaşırmadan tekrar ettik.
Tabi sonra kouşmanın taa en başında teklif ettiğim sana pes oyununu açayım mı sözü aklında olduğundan Fatih abi pes oynayabilir miyim dedi :)
Bence bi problem yok :), umarım bu gün bilinçaltında yer eder.
ON BİR'DEN KAÇIŞ - JERRİ CHİSHOLM
9/10
Kendim için önemli miyim?
Evet.
Kendimi koruyorum ve istemesem de kendime bakıyorum, yani evet. Ayrıca seçtiğim ölüm değil. Özgürlük. İşin özü bu.
Kitabın konusu hoşuma gitse de aslında çok fazla bir beklentim yoktu ama kitabı okumaya başladıkça devam ettikçe öyle bir sardı ki dün gece neredeyse
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
HAYATIN ÇIĞLIKLARI DEVAMI
Apartmanın içine kadar birlikte yürüdük. Asansör geldiğinde ben de onunla çıkmak istedim ama izin vermedi. Aniden boynuma sımsıkı sarıldı. Öylece kaldı. Ben da kollarımla sardım onu. İkimiz de kenetlenmiş gibiydik. O an boynumun ıslandığını hissettim. Bir iki damla gözyaşı akmıştı. Bir müddet böylece kaldık. Sonra
Sen nasıl güzel bir kitaptın öyle... Gül yetistiren adamın gizemi... Gizemli halleri burcumdan dolayı olsa gerek her zaman sevmisimdir. Kitabı kolay anlamak yerine bazen zihnimi zorlayarak okumayı da seviyorum. Cok kafa yorulmasi gerek bir kitap degildi fakat bir bölümündeki o gizem, insani kendisine çekiyordu. Kimdi o adam? Nasıl insanın aklında kalıcı, hep merak ettirici bir kitap yazmış yazar... Baslarda zihnimde 80-90'lı yıllar arasında çekilmiş sinema filmi gibi tezahür etti. Bir müddet de oyle ilerledi. Niye bu hisse kapıldığımı bilmiyorum. Belki elimdeki eski basım olduğundan mıdır diyeceğim ama bilmiyorum... Okuyanlar sanırım böyle hissetmemis. Yine bir acayip olan ben miyim ya hû Kitaptaki isimsiz kahraman, sanırım erkek olsam onun gibi olurdum. Ya da bilmiyorum belki de olmazdım ama demiştim ya bazı kitaplardaki karakterleri unutamıyorum. Bu karakter de onların arasına girdi... Neyse cok bahsetmeyelim, cok guzel bir kitapti. 500 sayfa olsa kendini rahat okuturdu. Ben sevdiğim şeyleri çabuk tuketmeyi sevmiyorum, bu yüzden de kitapları ağır ağır okuyorum. Sindire sindire... Velhasıl okuma listenize ekleyin efendim, pişman olmazsınız diye umuyorum...
Her zaman aklında tut, kapını çalıp, 'İçeri girebilir miyim?' diyen kahkaha gerçek kahkaha değildir. Hayır! Kahkaha bir kraldır ve dilediği gibi gelir, gider. Kimseye sormaz; uygun zaman kollamaz. 'Buradayım,' der yalnızca.