Kararlı olmak
"Direnme gücüne sahip olanlar başkalarından farklı değildir;' diyordu Nora. ''Aradaki tek fark, onların aklında belli bir hedef olması ve o hedefe ulaşmaya kararlı olmalarıdır. Direnme gücü, dikkatimizin kolayca dağılabildiği bir hayatta odağımızı koruyabilme yeteneğidir. Bedenimiz ve zihnimiz sınıra dayandığında bile yaptığımız işe yoğunlaşmayı sürdürmek, dikkatimizi dağıtmadan, etrafa bakıp birilerinin bizi geçebileceğinden endişe etmeden kendi kulvarımızda yüzmeyi sürdürebilmektir ... "
ÜNLÜ UYDURMALAR
Sohbetlerde, vaazlarda, sosyal medyada, velhasıl hayatımızın her alanında "hadis-i şerif" diye karşımıza çıkan ama uydurma olan bazı sözler var. Mesela: "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" - "Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalış" - "İlim, Çin'de de olsa alınız" "Vatan sevgisi imandandır" "Çocuklarınıza üç şeyi öğretin: Yüzmeyi, ata binmeyi, ok atmayı" "Kim ikindiden sonra uyur da aklında bir noksanlık olursa, ancak kendini kınasın" - "Bir saat tefekkür, bin sene nafile ibadetten hayırlıdır" - "Canı yanan sabretsin; can yakan da yanacağı günü beklesin" Örnekler çok. Rasûlullah Efendimiz, kendisine atfen yalan söyleyenlerin, ateşteki yerlerine hazırlanmalarını ihtar ediyor. Çok dikkatli olmak; manası güzel bile olsa her duyulanı ya da görüleni paylaşmamak gerekiyor.
Sayfa 150Kitabı okudu
Reklam
Narsist kişilerle iletişim kurabilmek oldukça güçtür. Çoğu o anda aklında ne varsa onu konuşur ki bu da genellikle kendisine, duygularına, düşüncelerine ve yaptıklarına ilişkindir. Söylediklerinin karşı tarafta nasıl bir etki yarattığına aldırmadığından ve onların anlattıklarını anlamaya çalışmayarak salt kendi bakış açısını değerlendirdiğinden, böyle bir insanla gerçek bir diyalog kurulamaz.
Sayfa 118
Ne zaman içtenlikle mutlu olmak istersen, birlikte yaşadığın, tanıdığın insanların özelliklerini düşün; örneğin birinin enerjisini, diğerinin alçakgönüllülüğünü, bir başkasının cömertliğini, bir diğerininse başka bir özelliğini düşün. Çünkü hiçbir şey birlikte yaşadığımız insanların görünüşe yansıyan erdemlerinin imgeleri kadar mutluluk veremez, hele hepsi bir arada toplanmışsa. Bunu hep aklında tut.
Tuğçe
Kıbrıs' ta vuruşmuş, gazi olmuş, deniz astsubayı, kahraman bir babanın evladıydı. Gölcük'te, lojmanda doğmuştu. Liseyi bitirince Deniz Harp Okulu' na yazıldı. Sevgi'yle tanıştı. Aşık oldu. Evlendi. Görevi gereği denizde yaşıyordu, sürekli seferdeydi. Bazen aylarca gelemez, çiçeği burnunda gelin gözyaşları içinde beklerdi.
Sayfa 44 - Kırmızı Kedi Yayınevi / 3.Basım 2015Kitabı okudu
OWEN GLENDOWER’IN GALLER VİZYONU
Owen, hiçbir kalıcı gücün bir halk ayaklanmasına dayanamayacağını anlayabilecek kadar bilgeydi. İngiltere kralının deviremeyeceği bir hükümet kurmaya çalıştı. Aklında üç kurum vardı: komitelerin temsilcilerinden oluşan bir parlamentoda kendisinin hükümdar olduğu bağımsız bir Galler, başında St. David başpiskoposunun bulunduğu bağımsız bir Galler Kilisesi ve biri Kuzey Galler'de diğeri Güney Galler'de olmak üzere iki üniversite tarafından yönlendirilen bağımsız bir öğrenim ve uygarlık sistemi.
Reklam
Konuşmuyoruz ama, hepimizin aklında dönen soru aynı: Neden böyle olmak zorunda? Neden dünyaya ayak bastığımız daha ilk gün, büyüklerin sözünden çıkmamak, büyüklere karşı gelmemek öğretiliyor çocuklara? Büyükler yanılmıyor mu, sapıtmıyor mu, kötülük etmiyor mu? Her koşulda onlara itaat etmemizin beklenmesi akıl kârı mı?
Bu fertlerin sosyal eksikliği bence kapitalizmin en büyük fenalığıdır. Bütün eğitim sistemimiz bu fenalığın tesiri altındadır. Talebe, müsabakalarda muvaffak olmak mecburiyetini mütemadiyen aklında taşımakta, kendisine, yarınki mesleğine en iyi hazırlık olarak kâr getiren muvaffakiyetlere tapmak lüzumu öğretilmektedir.
Bela insanin diline bağlıdır.
Ben hasta olmak istemiyorum." yerine, "Elhamdülillah, ben sağlıklıyım." den- meli. Öyle ki beyin negatifi algılamaz, söylenen her sözü gerçek kabul eder. Mesela siz "Unutma" dediğinizde onu "unut" olarak alır. Onun yerine "Aklında tut" demek daha doğrudur. Birisine "Panik yapma" dediğinizde daha fazla panik olacaktır. Bunun yerine "sakin ol" demek daha uygundur. Bu yüzden ne yapmak istemediğimizi değil, ne istiyorsak onu söylemeliyiz! Birisi sizi gördüğünde eğer size "Hasta gibi görünüyorsun." dediğinde, eğer siz buna inanır ve onaylarsanız bu anlaşmayı imzalamış olursunuz ve çok fazla sürme- den hasta olacağınıza dair sizi temin ederim! Bazı insanlar, hastalıklarına sıkı sıkı sahip çıkıyorlar. "Benim şekerim var!" "Be- nim tansiyonum var!" Benim, benim diyerek siz bu kadar sahip çıkarsanız o hasta- lık da sizi hayatta bırakmaz! Çünkü "Ben" diye başlayan her cümleyi bilinçaltı sahiplenir ve emir kabul eder.
Sayfa 395
Ölüm
İnsan bir mezarlıkta olunca aklında hep ölüm oluyor. Bel ki de bu yüzden mezarlıklara gitmeli insan. Orada yatanları tanısın ya da tanımasın, gitmeli. Benim de yaptığım biraz bu işte. Sırtımı yasladığım şu ağaç bile benden çok daha fazla yaşayacak ve benden çok daha uzun kalacak bu dünyada. Bir ağaç olsaydım altında sevdalıların buluştuğu değil, mezarlıkların olduğu bir ağaç olmak isterdim. Orada olmak isterdim. Sırrını anlamak için hayatın, dünyanın nasıl da manasız kaldığını, kıymetsiz kaldığını her gün tekrar tekrar anlamak için...
Sayfa 66 - NesilKitabı okudu
Reklam
Narsist kişilerle iletişim kurabilmek oldukça güçtür. Çoğu o anda aklında ne varsa onu konuşur ki bu da genellikle kendisine, duygularına, düşüncelerine ve yaptıklarına ilişkindir. Söylediklerinin karşı tarafta nasıl bir etki yarattığına aldırmadığından ve onların anlattıklarını anlamaya çalışmayarak salt kendi bakış açısından değerlendirdiğinden, böyle bir insanla gerçek bir diyalog kurulamaz.
Sayfa 118
İstanbul'un zenginliğini, şimdi yaşadıkları şehir Karaman'ın mütevazılığına baskın geliyordu. İki kardeşin de zoruna gidiyordu, inşaatlarda üç kuruşa kürek sallamak ama elden gelen de bir şey yoktu. İki kardeşin aklında her zaman bir an önce zengin olmak fikri vardı...
Sayfa 15
- İngilizler bizim Almanya'ya kaçırıldığımızı düşünüyorlarmış. Günlerce sokak sokak, ev ev aramışlar. Nihayetinde bu sonuca varmışlar. Bu ahmaklara nasıl oldu da yenildik, hâlâ aklım almıyor yahu. "Yine yenilmezdik de, harp sanayisinde Avrupa'ya bu kadar bağımlı olmak, mühimmat için bile Almanlara muhtaç olmak bitirdi bizi. Düşün, adamlar seri atışlı mantelli toplar yapmaya başlamış, sen daha Şeşhane kurup eski kaval toplarını yenilemekle uğraşıyorsun. Sonra 'mukadderat' demek sorumluluktan kaçmaktır." Bundan iki hafta önce olsa, bu cümlenin ardından on pare soru salvosuyla sohbete girecek olan Ahmet Muhtar'ın ise gözleri hedef seçmeksizin, dalgın dalgın Kalecik tepelerinde gezmektedir. Aklında yine Binbaşı Ömer Halis'in sözleri, yüreğindeyse soğumuş, upuzun serilmiş yatan bir öfke cesedi vardır.
Sayfa 136 - KronikKitabı okudu
555 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.