Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.8
Pearl s.buck'un okuduğum ilk kitabı.Harika bir anlatım var.Kelimeler,cümleler arka arkasına akıp gidiyor.Hiç sıkılmadan okuyorsunuz.Cariye olarak saraya girip,imparatoriçeliğe kadar yükselen ve uzun yıllar ülke yönetiminde söz sahibi olan imparatoriçe Yehonala' nın öyküsü. Kitapta ayrıca 1850' lerden başlayıp 1900' lerin ilk yıllarına kadar olan zamandaki
Çin İmparatorluğunun, çok önemli olayların yaşandığı kısa bir dönemi de beraber anlatılıyor. Bu kitabı okurken tarihte bir dönem en güçlü imparatorluklar olan Osmanlı ve Çin imparatorluklarının daha sonra neden Avrupalılar karşısında bu kadar aciz duruma düşmelerinin ve güçlerini kaybetmelerinin sebebinin aynı hataları yaptıklarından dolayı olduğunu açıkça anlamış bulunuyorum.Her iki imparatorlukta teknolojik gelişmelere ve bilime yeteri kadar ilgi göstermemişler,kendilerine çok güvenmişler.Bir de buna iç iktidar çekişmelerini eklerseniz,farklı bir sonucun ortaya çıkması bir mucize olurdu herhalde.Biz yine kitaba dönelim.Yazarın bu derece basit anlatımı beni çok etkiledi. Bulabildiğim diğer kitaplarını da okumayı düşünüyorum.Sadece bu kitabını okuyarak bile Nobel Edebiyat ödülünü hakederek aldığı izlenimini edindim.Bence okunması gereken bir kitap diye düşünüyorum.
"Ne olacak, toprak insanı topraktan, deniz insanı da sudan yaratılır. Topraktan olanlar toprağa dönerler, sudan olanlar akıp denize karışırlar."
Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın bildiğimiz adıyla Halikarnas Balıkçısı'nın hem ilk yazdığı benim de ilk okuduğum eseri. Deniz tutkunu olan ben için bu kitaptan başlamak çok anlamlı oldu.
Denizci çocuğu olan Mahmut'un, babasının tüm engellemelerine karşı denizci olmak için yaptıklarını anlatan, bir solukta okuyacağınız, okudukça burnunuza denizin, balıkların ve süngerlerin kokusu dolacağı, gözünüzün önünden Bodrum'un gitmeyeceği bir kitap. Ayrıca denizci insanın yaşadığı zorluklar, kayıplar o kadar güzel bahsedilmiş ki en derininizde hissediyorsunuz bu duyguyu.
Bu kitaba bir şarkı eşleştirmek isteseydim Zülfü Livaneli'nin Bulut mu olsam şarkısı derdim:
Bulut mu olsam?
Gemi mi yoksa?
Yosun mu olsam?
Balık mı yoksa?
Ne o, ne o, ne o, ne o
Deniz olunmalı, oğlum
Bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla
Bulutuyla, gemisiyle
Deniz olunmalı, oğul...
Sultan Mehmet'in Casusları
Yazar HEYET1 ve HEYET2'deki başarısını devam ettirmiş. Tıpkı ilk 2 kitap gibi akıcı bir dille yazılmış. Daha ilk sayfadan kendinizi olayların içinde buluyorsunuz.
Kitabın üzerinde de yazdığı gibi bu kitap "Gerçek olaylar üzerine kurgulanmış bir casusluk romanı". Yani bu bir tarih kitabı değil. O yüzden kitabı tarih kitabı gibi değerlendirip yapılan eleştirilere ben katılmıyorum. Tarihimizi öven bu ve bunun gibi kitapları keyifle okumak yerine neden bu kadar ön yargı ile yaklaşılıyor onu hiç anlamıyorum.
Ne kadar basit dille yazılmış da olsa, imla hatalarıyla da dolu olsa ben kitabın genel hatlarını, içerdiği milli duyguları, okuyucuyu hiç sıkmadan akıp gitmesini çok sevdim. Bence okunası bir kitap. Okuyalım okutmaya çalışalım...
Livaneli’den ilk kitabım oldu Huzursuzluk. Kısa sürede okunan, akıp giden bir olay örgüsüne sahipti fakat bir türlü olayın içine giremedim, sanki Livaneli tıkır tıkır yazıp kitabı aceleye getirmiş gibi hissettim okurken. Kitap sayesinde Ezidiler hakkında bolca bilgi sahibi oldum, başka bir kazanımım olmadı sanki. Hele kitabın sonu.. öyle olmasa yine bir tık “heh evet şimdi oldu” diyebilirdim ama beni tamamen hayal kırıklığına uğrattı. Kitapta Angelina Jolie ve karakterimiz Meleknaz’ın isim benzerliğiyle bağdaştırılması kısmı, tesadüflerin üzerinden gidilmesi var bir de.. Okurken o kadar çok “keşke bu kısım olmasaydı” dedim ki. Livaneli ile tanışmak için yanlış bir kitap seçtiğimi düşünüyorum. Dili, akıcılığı konusunda kitap benim için tamamen hayal kırıklığı oldu anlayacağınız. Bir başka kitapta Livaneli ile iyi anlaşacağımı düşünüyorum.
“Her yerde, hele yüzyılımızda alıp yürüyen yalnızlığı kastediyorum. Ancak henüz vadesi yetmedi bunun… Zamanımızda herkes kütleden sivrilerek bireysel bir hayat yaşamak peşinde… Oysa kişiliğini belirtmek için kendini geliştirmeye çalışan insan, bu çabalamanın sonunda ruhsal bir yalnızlığa düşer.  Böylece dolgun dört başı mamur bir hayat yerine
240 syf.
9/10 puan verdi
Daha önce SSCB'nin ve sosyalizmin geleceğini doğru tahmin eden yazarlar kapitalizm ile ilgili bilimsel spekülasyonda bulunuyorlar. Kapitalizmin özellikle 2008 ile başlayan süreçte çalkantılı bir döneme girdiği aşikar. Tamamen ortadan kalkmasa da kapitalizm benzeri ama çevreye ve bazı hassas noktalara daha duyarlı bir sisteme doğru evrilinecektir öngörüsü var kitapta genel olarak. Bu sonuca varırken de kapitalizmin ve sosyalizmin şimdiye kadar bizim neyimiz olmuş olduğuna etraflıca değiniliyor. Mesela eğitim artık bir piyasa haline geldi ve kapitalizm eğitim alanını büyütmeye çalışıyor. İnsanlar eskiden 18 yaşına kadar okuyup iş sahibi olabiliyordu. Şimdi ise 30 yaşına kadar okuyup eğitimlerden geçmesi gerekiyor ve bu yaş daha da artabilir. Zira eğitimler, tam da kapitalizmin istediği gibi sonsuz bir hizmet alanı ve para karşılığında alınıyor.
Kitapta ayrıca bazı yerlerde, Türkiye'nin 2008 krizinden gerçekten alın akı ile çıktığı vurgusu var. Heyhat!
Kitabın çevirisi biraz zor okunuyor ama harika, tavsiye edilir. Önce kapitalizmin ne mene bir şey olduğunu okumuş olmak kaydıyla tabii...
