Küçükken hemen her şey için, "sen yapamazsın, küçüksün", derlerdi. Bu sözleri duyunca büyüklere inat, bir an önce büyümek isterdim.
Günün birinde o küçüklüğümü özleyeceğim aklıma gelemezdi o zamanlar. Bunu özellikle bu kitapta hissettim.
Kitap bana hem güzel bir çocuk hikayesi olması, hem de simgesel olan karakterler ile verdiği ince mesajlardan dolayı, ahengi bozulmayan akrostiş bir şiiri andırdı.
Küçük prensin gezegeni aslında onun hayal dünyası. Hayata çocuk gözüyle baktığı bir pencere. Sonra oradan çıktığında kendi dünyalarında yapayalnız insanlarla karşılaşıyor. İlk olarak bir kralla. Kral otoritesi için her şeyi yapan insanı simgeliyor. Bir gezegende ışık yakan yalnız bir adam görüyor. Yönetmeliklere sıkı sıkıya bağlı, sorgulamadan son derece disiplin içinde çalışan insanı simgeliyor bana göre. Buradan yolu dünyaya kadar uzanıyor.
Küçük Prens aslında farklı bir gezegenden falan gelmiyor. Hepimizin küçükken yaşadığı o çocukluk dünyasından, bildiğimiz dünyaya yolculuk yapıyor, yani büyüyor. Ama büyürken de hem dünyayı hem büyükleri ne güzel eleştiriyor..
Kitabı okuyunca, yaşınız ne olursa olsun, mutlu oluyorsunuz. Keşke bu kitabı, bana küçükken okusalardı, diyecek kadar büyükseniz şayet; buna üzülmeyin. Çevrenizde bu kitabı okuduğunuzda mutlu olacak "küçük prensler" mutlaka vardır.