...Arabanın dikiz aynasından salınan küçük seramik pabuca uzanıp ters çevirdi. İçindeki turuncu küçük şekeri avucuna düşürdü. “Bütün suç bu şekerin!” dedi muzipçe. O şeker, turuncusuyla, kalbindeki metruk şehrin ışıklarını yakmıştı. Bir küçük çocuk koşuyordu şimdi içindeki şehrin sokaklarında. Mor salkımlar salınmıştı bahçe kapılarından. Bir
Rivayete göre şair Karamanlı Nizamî, zaman zaman Karamanoğlu Mehmet Bey'in meclis­ine katılır, şiirler okur, caizeler alırmış. Bir defasında yine sohbetler edilmiş, şiirler okunmuş, bu arada Nizamî de Mehmet Bey için uzunca bir kaside inşat eylemiş. Mehmet Bey, biraz da çakırkeyf dinlediği bu kasideyi çok beğenip şaire şöyle demiş; — Sana caize olarak falanca filânca köylerin mahsulâtını bağışladım, helâl olsun. Elbette ki şair o geceyi sevinçle geçirir ve ertesi gün bu ihsanın fermanını almak üzere huz­ura çıkar. Ancak Mehmet Bey, akşamki cömertliğini unutmuş görünür ve şairi başından savmak üzere bir kese akçe uzatıp, — Canım şair, der, ben akşam esriklik ile, aklım başımda olmayarak bir halt yemişim, sen şimdilik şununla iktifa eyle. Nizamî kendini kaybeder ve cevabı yapıştırır: — Hâşâ sultanım, akşam yediğiniz gülbeşeker idi; asıl haltı şimdi yediniz. İmdi, dilimizdeki "Karaman'ın koyunu sonra çıkar oyunu" sözü daha bir anlam kazanıyor. Anlattığımız Karamanoğulları ile şimdiki Karaman halkının, seciye yönünden artık bir alâkası olmadığını düşünüyoruz.
Reklam
Karaman'ın koyunu sonra çıkar oyunu: Rivayete göre şair Karamanlı Nizamî, zaman zaman Karamanoğlu Mehmet Bey'in meclisine katılır, şiirler okur, caizeler alırmış. Bir defasında yine sohbetler edilmiş, şiirler okunmuş, bu arada Nizamî de Mehmet Bey için uzunca bir kaside inşat eylemiş. Mehmet Bey, biraz da çakırkeyf dinlediği bu kasideyi çok beğenip şaire şöyle demiş; — Sana caize olarak falanca filânca köylerin mahsulâtını bağışladım, helâl olsun. Elbette ki şair o geceyi sevinçle geçirir ve ertesi gün bu ihsanın fermanını almak üzere huzura çıkar. Ancak Mehmet Bey, akşamki cömertliğini unutmuş görünür ve şairi başından savmak üzere bir kese akçe uzatıp, — Canım şair, der, ben akşam esriklik ile, aklım başımda olmayarak bir halt yemişim, sen şimdilik şununla iktifa eyle. Nizamî kendini kaybeder ve cevabı yapıştırır: — Hâşâ sultanım, akşam yediğiniz gülbeşeker idi; asıl haltı şimdi yediniz.
Güç yazan, kolay okunan yazar:Tevfik Fikret
Servetifünun'cular bir akşam matbaada bir araya gelmiş sohbet ediyorlardı. Fikret o akşam işlerini erken bitirip onlardan ayrılmıştı. Halit Ziya, Cenap Şahabettin, Ali Ekrem, Hüseyin Cahit ve Mehmet Rauf uzun süre gazetenin sorunlarını tartışmayı sürdürdüler. Hepsi çeşitli olaylara değinerek Fikret'e olan hayranlıklarını anlatıyordu. Onun şiire getirdiği yenilikleri uzun uzun övdükten sonra şairin dışarıda hangi yazarlardan etkilenmiş olabileceğini konuştular. Halit Ziya şöyle dedi: "Bence Fikret pek az okuyan bir şairdir. Fransız edebiyatının son aşamalarını izlediğine dair bir işaret göremedim. Öyle anlıyorum ki o Victor Hugo ve Lamartine'den sonra gelenleri çok seyrek ve tesadüfen okumuştur. Hele düzyazı üzerine çok sınırlı şeyler okuduğunu kendisi bana söylemişti. O kendi sanatkâr ruhunun hamurundan yoğruluyor, kendi ruhunun havasından gelen nefeslerle yükseliyor. Dışarıya bakmaya gerek görmeden bütün sanatları kendi kaynağında buluyor." Cenap Şahabettin şunları söyledi: "Evet Fikret'in gözleri kitaplarda değil ufuklarda dolaşıyor. Ufuklardan yorulunca kendi ruhuna dönüyor. Düşünceleri biraz duygularına ve daha çok hayallerine dayanır. Bence o kelebekler, çiçekler, dereler ve bülbüller şairi değildir. O okyanuslardan daha derin bir sanatçıdır."
Sayfa 106Kitabı okudu
71 syf.
8/10 puan verdi
"Gerçek bu, Verlaine anlık duyguların adamıydı. Velaine, eserlerinde hayat şiiriyle, ormanın sesiyle, rüzgarın öpüşüyle, sazların hışırtısı ve akşam karanlığının sesi ile bir olabilen bir şairdi." Zweig Usta'nın bu kendi ince ama ifadeleri dolu dolu olan kitabı sayesinde Verlaine isimli bir Fransız şairi yakından ama çook yakından tanımış oldum... Ve bir kez daha anladım ki , çocuklukta yaşanan, bilinç altında saklanan tüm olaylar, eksik duygular, inişler çıkışlar, özlemler, boşluklar kişi büyüdüğünde kendini daha büyük bir patlama ile ortaya çıkarıyorlar... Zweig bence tam bir insan anlatma ustası. Allah insanı yaratmış, Zweig ise insanı en iyi şekilde anlatmış.
Bir Küçük Hayalperest - Verlaine
Bir Küçük Hayalperest - VerlaineStefan Zweig · Zeplin Kitap · 2014393 okunma
Leylek, yaz mevsiminin kuşu değil, bizzat yazdır. Kırmızı gagasınm takırtısı, ses haline gelmiş bir sıcak temmuzdur. Bir baca üstünden ufka çizilen bir leylek şekli, muhayyileye neler hatırlatmaz: Maviliği içi bayıltan sonsuz, derin gökyüzü… Yeşil bir vâdide gizlenmiş minareli, küçük, beyaz bir şehir… Yarasaların uçuştuğu, kavak ağaçlarının hafif haflf sallandığı yeşil bir akşam… Sıcak bir Asya gecesi: Damların yan duvarlarına dayanarak, gizli gizli konuşan ve doğacak bakır bir ayı bekleyen siyah zülüflü, kırmızı dudaklı, altın ve mercan gerdanlıklı kadınlar… Alçak bir gece semasına serpilmiş büyük yıldızlar… Bütün bu yıldızların içinde bir leyleğin düşünen gagası… Muhakkak, leylek, ressam ve şâiri birtakım karışık ve mevzun hayâllere davet etmek üzere yaratılmış bir kuştur. İşte onun içindir ki maddeye tapan Mısır köylüsü, kendisine yaramayacak kadar güzel olan bu hayvanı öldürmek cesaretini kendinde buluyor.
Reklam
RAKI ŞİŞESİNDE BALIK OLMAK İSTEYEN ŞAİR Üzerinde en çok durulmuş, zaman zaman alaya alınmış, zaman zaman kendini kabul ettirmiş, tekrar inkâr, tekrar kabul edilmiş; zamanında hem iyi, hem kötü şöhrete ermiş bir şair vardır. İki incecik bacak, kısaca bir rençkot, kanarya sarısı bir kaşkol, müselles bir yüz, şişirilmiş bir göğüse benzeyen
343 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.