Akşemseddin Hazretleri -Allah Teâlâ'nın inâyetiyle- "Yarın sabah şu kapıdan(Topkapı) hisara yürüyüş ola..." der. Öyle olur. -Her şey Allah'tandır-
Sabah ezanı surlarda okunur. 29 Mayıs'ta İstanbul İslâm'ın olur.
Şeyhim Akşemseddin hazretleri ile beraber yaptığım zikrin lezzetine dünyaları bile değişmem.
Eğer şeyhim izin verseydi zikir yolunu tercih eder, Saltanatı terk ederdim.
(FATİH SULTAN MEHMET HAN)
Zâhiren ehl-i dünyanın safındaymış gibi görünen gençler de kan ter içinde koşup gelmişti. Allah Teâlâ onların kalbine de düşürmüştü bu büyük velinin sevgisini. Sokaklarla birlikte sanki Fatih,Yavuz Selim,Barbaros, Akşemseddin, Ebu's Suûd, Sultan Abdülhamid de yürüyordu. Ihlas,vefa,sadakat, iffet ve hayâ meydanlara inmişti. Sahte kahramanların esiri olan tarih ve mukaddesat, esaret zincirlerini kırarak sanki "Yaşasın Hürriyet!"diye yürüyordu. Bu bir cemaatin değil, Müslüman milletin yürüyüşü, Islâm'in yürüyüşüydü.
İhsan Şenocak
İhsan Şenocak hoca bu kitabında başta fetih, fatih, cihad kavramlarının özünü ve sahabelerin cihad hayatını anlatıyor kronolojik bir sıra ile işlenen konular sonra Osmanlı'ya geliyor, Al-i Osman'ın Balkanlar'da yaptığı fetihler bu fetihlerin bir işgal değil, gönülleri de alma yoluyla hakiki bir fetih olduğu anlatılıyor. Sonrada İstanbul ve İstanbul'un fethi anlatılıyor, İstanbul'un fethinde Akşemseddin Hazretleri'nin önemine de vurgu yapılıyor. İstanbul'un fethinden sonra da Ayasofya bahsine giriliyor. Ayasofya'nın önemini,
Fâtih Sultan Mehmed han Hazretleri'nin Ayasofya Vakıfnamesi anlatılıyor. Ayasofya'nın müslümanlar ve İslam için önemi anlatılıyor. En sonda Ayasofya'nın açıldığı gün yani 24 Temmuz 2020 günü İhsan Şenocak hocanın Ayasofya çevresinde gördükleri ve yaşadıkları anlatılıyor. Kavramsal olarak çok dolu, açıklayıcı bilgiler olan bir kitaptı
Fatih sultan Mehmet çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca babası II. Murad:
- Ne kadar yaramaz çocuksun, senden adam olmaz diye çıkışır.
O esnada II. Murad'ın yanında olan Akşemseddin hazretleri:
- Peder ne der, kader ne der!..diye söylenir.
Rivâyet olunur ki Akşemseddin Hazretleri'ne fethin vaktini nasıl tâyin eylediği soruldu.
“. Gaybı ne süretle bildin ki hükmeyledin!.” dediler.
Cevap verdi ki:
“. Karındaşım Hızır'la ilm-i ledünle Konstantiniyye'nin fethini vaktiyle konuşmuş idik. Kale fetholunduğu o gün Hızır”ı gördüm. Askerin önünde hisara hücüm edenlerle berâberdi.”
“Mürşidi olan Akşemseddin’e bağlılığı o derece idi ki İstanbul muhasarasına girişmezden önce ona danıştı. Pîr hazretleri istihâre ettikten sonra mürîdine: “Fetih müyesserdir.” dedi. Bunun üzerine Fatih, muhasara hazırlıklarını yapmaya başladı. Muhasara başladıktan sonra şeyhinin ordugâha teşrifini rica etti. Akşemseddin, padişahın ısrarı üzerine ordugâha geldi ve padişahın otağı civarında, Edirnekapı tarafında çadırı kuruldu. Muhasara uzayıp da ümitsizlik gelince padişah: “Şeyhim, fetih müyesserdir, dedi, hâlbuki hâlâ bekliyoruz ne buyuruyorlar? diye Akşemseddin’e çadırından haber yolladı. Akşemseddin tekrar istihâre ettikten sonra evvelki cevabını tekrarladı: “Salı günü hücuma geçsinler, fetih müyesserdir.” ve dediği gibi de oldu. Fetih yapıldı. Akşemseddin, tekrar Göknük’e döndü.”
Hatırlayınız, Fâtih Hazretleri de tasavvuf yolunda ilerlemek istemiş, fakat ileri görüşlü bir âlim olan Akşemseddin hazretleri:
"-Sen bu devlete lâzımsın!.. Tasavvuf yolunda ilerleyenlerin bu vâdideki meşgûliyetten aldıkları zevk, taht üzerinde oturmaktan alınacak zevkten üstündür. Bu zevki tadarsan, Padişah olmanın zevki gözünden düşer. Halbuki sen, padişah olarak Müslümanlar'a hizmet etmek hususunda müstesnâ kaabiliyetlere sahipsin. Bu kaabiliyetleri, cihad vâdisinde kullanman, ümmet hesabına daha büyük bir kazanç olacaktır!.." diyerek O'na mâni olmuştu."