Münir Özkul, 1986 yılının Haziran ayında Zafer Dergisi’nde yayınlanan röportajında kendi deyimiyle inkar ve karanlıktan nasıl çıktığını ve Allah inancına nasıl eriştiğini anlatıyor.
İnkara düşmeden önce Küçük Sahne’nin tuvaletlerinde yüzüme gözüme, elbiseme üç kere sular sıçratarak sözümona abdest alırdım. Bilhassa zor oyunlarda, sıkıştığım
- "Neler yapılabilir, neler yapılamaz? Bir kere şöyle bir zihniyet var:
- "İncirlik’i kapatınca ne olacak? Sonra ABD Dedeağaç’a, Girit’e gidiyor diye eleştiriyorsunuz. Bizim ABD ile anlaşmalarımız var. (*)
Bu zihniyetle bir şey yapılamaz. Kınasınlar kâfi. Sağda solda “iki devletli çözüm istiyoruz” desinler öp de başına koy. Daha fazla
Trahern elindeki zarfı film yıldızına uzatıp, "Dörtyüzellibin dolarlık bir çek. Pembe kopyayı imzalaman gerekiyor," dedi.
Kafası karışık aktör, "Dougal hâlâ anlayabilmiş değilim," dedi.
"Anlayacak ne var?" diye çıkıştı Trahern. "Terradyne'ın bir arabayı hazırlayıp göndermesi için aylarca bekleyecek değilim. Sen de o iki film için aylar boyunca burada olmayacaksın. Hem zaten Oskar'ı alma şansın, Cehennem'deki bir kar topunun hayatta kalma şansı kadar. Yeni bir Gurkha sipariş edip eve geleceğin zamana hazırlanmasını sağlayabilirsin."
"Ama hiçbir şey vermeden de ödünç alabilirsin."
"Olmaz," dedi Trahern ve ...
Sayfa 308 - PORTAKAL KİTAP 1. Baskı Şubat 2018 / New York Times Bestseller Yazarından Bir Gerilim Romanı)Kitabı okudu
"...geniş ağızlı, çirkin bir ihtiyarı nedense Edward G. Robinson'a benzetmeye çalıştım. Hayrettir, benziyordu da. İnanılmayacak gibi: onun gibi sivri bir burnu, küçük dişleri ve yanağında da et beni var. Ama kafası kabak ve bıyıklı. İşte az gelişmiş ülkenin umutsuz toplumsal bilimi budur: Elimizdeki somut yapı kötü bir kopyası olduğu özgün yapıdan ne bakımlardan ayrılıyor? Kel bir kafa, bıyık, demokrasi ve sanayi açısından. Düzmece Edward G. Robinson ile gözgöze geliyoruz. Birden içini dökermiş: Beyefendi, bütün bir ömrü, bir başka adamın silik bir kopyası olarak geçirmek, biliyor musunuz, bana ne ağır geliyor! Karım, çocuklarım hep özgün G. Robinson'a bakıyorlar, bakıyorlar da sonra benim ona benzemeyen yanlarımı kusur diye yüzüme vuruyorlar. Ona benzememek suç mu, Allah için siz söyleyin, insan kendisi olarak kalamaz mı, ya o adam ünlü bir aktör olmasaydı ne olacaktı, o zaman bana nasıl kusur bulacaklardı?"
Kafası entrikaya çalışan birinin diplomat ya da detektif, komedya taklidine yeteneği olanın aktör, vasıfsız olanın da adliyede kapıcı olması gerektiğini söylemek yaşama anlamsız bir yerden bakmaktır; aslında hiçbir şey de demek değildir, çünkü gün gibi aşikâr olan bir daha tekrarlanmıştır.
Sayfa 102 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları - 7. Basım - 2018 - Çeviri: Türker ArmanerKitabı okudu
Trendeki Yabancılar
PATRICIA HIGHSMITH
Seviye 4
Michael Nation tarafından yeniden anlatıldı
Seri Editörleri: Andy Hopkins ve Jocelyn Potter
Pearson Education Limited
Edinburgh Gate, Harlow,
Essex CM20 2JE, İngiltere
ve dünya çapında Bağlı Şirketler.
ISBN 0 582 41812 7
Trendeki Yabancılar telif hakkı 1950 Patricia Highsmith Bu
uyarlama ilk olarak
Görüşme yapılan insanlar, kendilerini aktör birey olarak konumlar ve olup biteni kendi açılarından değerlendirirler. Sosyal bilimcinin vazifesi, görüşülen kişilerin söylediklerini ve söylenenlerin işaret edebilecekleri anlamları sosyal ve tarihsel bağlamlarına oturtup sınamaktır. Hipotezler bu şekilde teker teker sınanır ve o süreç içinde yeni hipotezler geliştirilir. Onlar da sınanır ve böylece devam edip gider. Tabi ki sahaya gitmeden önce kimi hipotezler oluşturmuş olursunuz. Ama sahada o hipotezlerin çok daha incelmesi, bazen değiştirilmesi gerekir. Bu da araştırmanın sizin için hazırladığı süprizdir. Bence sahada kafası karışmayan sosyal bilimci, işini iyi yapmıyor demektir.