Bir kişinin aldığı tedbir bir kişinin gücü gibidir. İki kişinin aldığı tedbir iki kişinin gücü gibidir. On kişinin gücü bir kişininkinden fazla olur. Şöyle bir kıyas vardır: Ademoğlundan hiçbiri Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) kadar âlim olamamıştır. Zira O,önündekini olduğu kadar arkasındakini de bilirdi; gökler ve yerler, cennet ve cehennem, sayfa ve kalem bilgisine sahipti. Hz. Cebrail (as) gelir, olmuş ve olmamıştan haber getirirdi. Sahip olduğu bunca bilgiye rağmen Yüce Allah (cc) Peygamber Efendimize (sallallahu aleyhi ve sellem), 'İş konusunda onlarla müşavere et' (Al-i İmran Sûresi 159. ayet) buyurmuştur.
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) dahi istişare ile emredildikten sonra herkesin işini istişare ile görmesi gerekir.
Âl-i Imrân Sûresi / 160.Ayet
Eğer Allah yardım ederse artık size üstün gelecek hiç kimse olamaz. Şâyet (Allah ve Resûlü’ne bağlılıktan ayrılır da) O da, sizi yardımsız bırakırsa ondan sonra size yardım edecek kim olabilir? Öyleyse mü’minler ancak Allah’a güvenip dayansınlar.
2. “Allah’tan korkan kimseler, öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah iyilik edenleri sever.”
Âl-i İmrân sûresi(3), 134
Nefsin derinliklerinden köpüre köpüre gelen öfke selini durdurmak, bir adım daha öteye giderek kusur işleyeni bağışlamak büyük bir fazilettir. Şahsına karşı yapılan kabalıklara tahammül etmek, insanların hatalarını hoşgörmek üstün ahlâk sahiplerinin yapabileceği bir büyüklüktür.
Peygamber Efendimiz’in sevgili torunu Hz. Hasan’ın, öfkeyi yutup suç bağışlama konusunda pek güzel bir davranışı vardır.
Bir gün Hz. Hasan’ın kölesi elindeki tabağı düşürerek efendisinin elbisesini kirletmişti. Bu dikkatsizliği sebebiyle cezâ göreceğini zanneden köle, yukarıdaki âyet-i kerîmenin “Onlar ki, öfkelerini yenerler” kısmını okuyuverdi. Hz. Hasan köleye bakarak: “Yendim” dedi. Köle âyetin “Ve onlar insanları affeder” bölümünü okuyunca Hz. Hasan “Bağışladım” dedi. Buna çok sevinen köle âyeti tamamlayarak “Ve Allah iyilik edenleri sever” deyince, Hz. Hasan: “Ben de seni âzâd ettim” dedi ve köleye 400 gümüş akçe vererek onu hürriyetine kavuşturdu. Bu olay tâbiînin büyük âlimlerinden Meymûn İbni Mihrân için de anlatılır.
Öfkeyi yutmak, hatayı bağışlamak şahsa karşı işlenen suçlarda söz konusudur. Yapılan suç toplumu ilgilendiriyorsa, o zaman her şeyden önce âdil davranmak, doğruyu yanlışı ortaya koymak gerekir. Cemiyete karşı işlenen suçları bağışlamaya kimsenin yetkisi yoktur. Böyle bir suçlu bağışlanacak olursa, daha büyük haksızlıkların yapılmasına göz yumulmuş olur.
“O vakit Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi.”
(Âl-i İmrân Sûresi, 159)