قُلِ اللّٰهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشَٓاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَٓاءُۘ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَٓاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَٓاءُۜ بِيَدِكَ الْخَيْرُۜ اِنَّكَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ "De ki: “Ey mülkün gerçek sahibi olan Allah! Sen dilediğine mülkü verirsin, dilediğinden mülkü çekip alırsın; dilediğini yüceltip aziz kılar, dilediğini alçaltıp zelil edersin. Bütün hayırlar yalnız senin elindedir. Şüphesiz sen, her şeye kâdirsin." Âl-i İmrân Sûresi ~ 26. Ayet
TARİHSELCİLİĞİN ÇÖKÜŞÜ'
(alıntı) Kur’ân ayetlerinde ahlaki sorunlar bulunduğu (!) iddiası Tarihselcilik diye anılan anlayışın sonunda gelip vardığı nokta, Kur’ân’ı -en azından onun belirsiz bir kısmını- bir insan sözü saymak oldu. Gerekçesi ise bu sonuçtan daha vahimdi. Tarihselciliğin çıkarımına göre, bazı ayetler ahlaken sorunluydu ve bunlar Allah’ın ahlakına
Reklam
RIZKI VEREN ALLAH’TIR - Ra’d sûresi 26. ayet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır: “Allah rızkı dilediğine bol verir, (dilediğine de) kısar. Onlar ise dünya hayatı ile sevinmektedirler. Hâlbuki dünya hayatı, ahiretin yanında çok az bir yararlanmadan ibarettir.” Allah Teâlâ hayatımızı devam ettirebilmemiz için ihtiyacımız olan rızkı da yaratmıştır. Rezzak olan Allah bir taraftan rızık konusunda inanan inanmayan herkese teminat verirken, öte yandan bu rızkı kime ne kadar vereceğini ancak kendisinin bildiğini hatırlatmaktadır. Allah’ın dilediğine bol dilediğine az rızık vermesinin bizim için ibret verici birçok yönü vardır (Rûm, 30/37). Rızkın bol verilmiş olması şımarıp azgınlık yapmaya değil şükrü artırmaya vesile olmalıdır. Rızkın daraltılması ise Allah’ın rahmetinden ümidi kesmeye, sabırsızlığa sebep olmamalıdır. Diğer taraftan rızkın genişliği veya darlığının inançlı veya inançsız olmakla da doğrudan bir alakası yoktur. Mü’mine de kâfire de rızkı veren Allah olduğuna göre bir kısım inkârcıların aşırı zenginlikleri bizleri aldatmamalıdır (Âl-i İmrân, 3/196). Karun’un zenginliğine özenenlerin onun helake uğramasından sonra bu arzularından vazgeçmeleri bu konuda biz mü’minlere ışık tutmalıdır (Kasas, 28/82).
Müslüman’ların Allah’ü Teâlâ’ya Karşı Görevleri
01- Allah’ü Teâlâ’nın varlığına, birliğine, eşi-benzeri ve ortağı olmadığına; Muhammed Aleyhisselâm’ın Allah’ü Teâlâ’nın kulu ve peygamberi olduğuna; Gönderdiği bütün meleklerine, bütün kitaplarına, bütün peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah’ü Teâlâ’dan geldiğine kalben ve lafzen; gözüyle görmüş gibi iman
RIZKI VEREN ALLAH’TIR - Ra’d sûresi 26. ayet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır: “Allah rızkı dilediğine bol verir, (dilediğine de) kısar. Onlar ise dünya hayatı ile sevinmektedirler. Hâlbuki dünya hayatı, ahiretin yanında çok az bir yararlanmadan ibarettir.” Allah Teâlâ hayatımızı devam ettirebilmemiz için ihtiyacımız olan rızkı da yaratmıştır. Rezzak olan Allah bir taraftan rızık konusunda inanan inanmayan herkese teminat verirken, öte yandan bu rızkı kime ne kadar vereceğini ancak kendisinin bildiğini hatırlatmaktadır. Allah’ın dilediğine bol dilediğine az rızık vermesinin bizim için ibret verici birçok yönü vardır (Rûm, 30/37). Rızkın bol verilmiş olması şımarıp azgınlık yapmaya değil şükrü artırmaya vesile olmalıdır. Rızkın daraltılması ise Allah’ın rahmetinden ümidi kesmeye, sabırsızlığa sebep olmamalıdır. Diğer taraftan rızkın genişliği veya darlığının inançlı veya inançsız olmakla da doğrudan bir alakası yoktur. Mü’mine de kâfire de rızkı veren Allah olduğuna göre bir kısım inkârcıların aşırı zenginlikleri bizleri aldatmamalıdır (Âl-i İmrân, 3/196). Karun’un zenginliğine özenenlerin onun helake uğramasından sonra bu arzularından vazgeçmeleri bu konuda biz mü’minlere ışık tutmalıdır (Kasas, 28/82).
TAKVÂ: Takvâ, Hak Teâlâ’dan korkmak, insanı günaha, zelilliğe düşürecek şeylerden sakınmak ve nefsi, gayr-i meşru şeylerden korumak ve himaye etmektir. Bu şekilde hareket eden, üzerine düşen dînî vazîfeleri yerine getirmeye çalışan bir şahsa ‘muttakî’ denilir. Muttakî (takva ehli) bir insanın günahlardan kaçınması ve sâlih amellere sarılması
Reklam
13 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.