...bulutlar gökyüzünde, göz alabildiğine sabit ve kıpırtısız duruyordu, geniş yamaçları aşağılara doğru uzanan zirvelerden başka hiçbir şey yoktu, her şey durgun, kurşuni, alacakaranlıktı; dehşetengiz bir yalnızlık kapladı içini, yalnız, yapayalnızdı, kendi kendine konuşmak istedi ama yapamadı, nefes almaya bile cesaret edemedi...
Reklam
“Odam alacakaranlıktı. Işığı yaktım. Perdeler inik, bir de kapı sürgülü oldu mu kendi ülkemdeyim burda.”
Yine tüm çıkış yolları alacakaranlıktı fakat alacakaranlıktaki şekillerde bir seçilme var gibiydi.
...Saklanarak geçen bir gün ile yolculukla geçen bir gece daha geride kalmıştı. Alacakaranlıktı: Soğuk şafak vakti yaklaşmıştı yine; etraflarında ürperten kurşuni bir pus vardı...
Sayfa 714 - Metis Yayınları, On Altıncı Basım: Mart 2022Kitabı okudu
Dışarıda, kafasında ve ruhunda ne varsa, alacakaranlıktı.
Reklam
Merhaba İyilik, Merhaba Murat Üstündeki Yalnızlığım
Sevgisizliğin ve doyumsuzluğun emzirdiği bir kadınla, aşkı ve kadınları aşağılayan bir adamın zehirli suyundan doğdum. Derin ve dar bir alacakaranlıktı akıp geldiğim yatak. Kime biraz gülümsediysem, garip bir önlem duygusuyla, bir yerlere gecikiyormuş gibi telaşlı, arkasını dönüp gitti. Korkunun ve bencilliğin cumhuriyetinde kabalığın kırıcı saltanatıydı yaşadığım.
"Şükrü Erbaş Sevgisizliğin ve doyumsuzluğun emzirdiği bir kadınla, aşkı ve kadınları aşağılayan bir adamın zehirli suyundan doğdum. Derin ve dar bir alacakaranlıktı akıp geldiğim yatak. Kime biraz gülümsediysem, garip bir önlem duygusuyla, bir yerlere gecikiyormuş gibi telaşlı, arkasını dönüp gitti. Korkunun ve bencilliğin cumhuriyetinde kabalığın kırıcı saltanatıydı yaşadığım. Herkes büyük bir ikiyüzlülükle bir erdem, bir zorunluluk gibi yaşamı öne sürerek ölümü kutsuyordu. Kimsenin yağmuru seyretmediği bir dünyada yıldızları sevmenin yalnızlığı ile her gün biraz daha geri çekildim. Üstüme örttüğüm yorgan yüreğimdeki serçenin küçücük ürkek kanatlarıydı. Kimse, ilkyazın sevgi, yazın dinginlik, güzün bitiş, kışınsa sıcaklığı büyüten bembeyaz bir düş olduğunu anlatmadı. Ne zaman bir sızıyla gözlerimi bulutlara, ağaçların uç dallarına, rüzgarın ufukta çaldığı ıslığa çevirdiysem, yüzüme inen bir tokatla önümdeki duvarlar gösterildi. Alnımdaki derin eğri bu sakınmalardan kalmadır. Bu yüzden sesimin rengi acı, gözümün ışığında bulanık bir kırılma, parmaklarımparmaklarım böyle dolaşır birbirine ... Yüksek sesle konuşan asık suratlı bir kalabalık içinde bir sessizliği onarmaya çalışmaktan sindi üstüme bu ezgin acemilik. Bir kirlenmeden korumak için susarak yaşadığım her şeyin bir yenilgi olduğunu çok sonra öğrendim. Benim, kıyısında bir saygıyla beklediğim olanak, başkalarının çiğneyip attığı bir sıradanlıktı. Herkesin gövdesiyle var olduğu yerde yüre ğini öne süren "bir beyazdım siyahlar arasında."
Bazen gün hiç ışımıyordu. Hasta gibiydi, eriyip çözülüyordu sanki, çözülme sanki tam içindeydi. Dışarıda, kafasında ve ruhunda ne varsa, alacakaranlıktı.
“Geçmiş alacakaranlıktı ve bir daha ele geçirilemezdi; gelecek ise tıkalıydı.”
Reklam
Sisli ve soğuk bir İstanbul sabahını, şehrin bütün nemini kolonlarında duyarak, bütün gece uyumamış aşk kırgını bir kadın gibi yine de mağrur, hâlâ tepeden bakmaya çalışarak karşılarken, bu kesin sona karar verdi. Beklemenin bir manası yoktu. Yüzünden birkaç mozaik daha yere düşerken, elli iki yıllık sokağına baktı. Ortalık alacakaranlıktı. Bir zamanlar en şık arabaların durduğu sokakta, şimdi kediler çöp tenekelerini karıştırıyor, karşı apartmandan çıkan bir adamın arkasından bir kadının beddua ettiği duyuluyordu. Daha fazla düşmek mümkün müydü? Bir gün belki de uyanırım ümidiyle, aynı “Yedi Uyuyanlar” gibi uykuya dalmanın artık tam zamanıydı. Saat yediye geliyordu. Sağına ve soluna dayanmış duran apartmanlar, durumlarından memnun, sakindiler. Zaten onları oldum olası sevmemişti. İkisi de kendinden çok sonra yapılmıştı. Çöküşü onlara da zarar verecekti, hiç umurunda değildi. Mademki yıllarca yan yana durup şehre bakmışlardı, şimdi de kaderinin sonundan paylarına düşeni hiç itirazsız almalıydılar.
Matthew bizi şato kapılarından geçirdiğinde alacakaranlıktı. Sept Tours ışıl ışıldı, sessiz bir selamlamayla bütün lambalar yakılmıştı. “Ev,” dedim bu manzara karşısında rahatlayarak. Matthew ev yerine bana bakarak gülümsedi. “Ev.”
130 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.