Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yalnız başına oturmuş yemeğini yerken Alice, birinin onunla ilgileneceği, böylece kendisiyle ilgili ufak ayrıntıların takdir edildiğini hissedeceği güne özlem duydu.
Eğer bir yerlerden işitmiş olsaydı, Proust'un (hiç de Aristocu olmayan) şu değerlendirmesine hak vereceği kesindi: Arkadaşlık korkaklıktan başka bir şey değildir, aşkın getireceği daha büyük sorumluluklardan ve zorluklardan kaçıştır yalnızca.
Reklam
Düşünelecek sorunları olacak kadar karışmıştı kafası; ancak sorunlarının hiçbirini düşünemeyecek kadar karışmamıştı.
Arkadaşlık korkaklıktan başka bir şey değildir, aşkın getireceği daha büyük sorumluluklardan ve zorluklardan kaçıştır yalnızca.
Karamsarlığın dibi...
Her şey çok kötü görünüyor olabilir, ama aslında göründüğünden bin kat kötüdür.
Sayfa 41 - duc de La RochefoucauldKitabı okuyor
Erkekler için öpüşmek, soyunmadan önce yazılan bir önsözdü, çok daha geniş çaplı ve tutkulu bir tasarımın öncesinde yer alan nazik ve zorunlu bir ritüeldi.
Reklam
Kendi ruhumuzun derinliklerinde kaybolmaktan korkup, bir başkasının ruhuna hapsolmayı seçmekten daha berbat ne olabilir?
“Alice birdenbire kendini ‘O da herkes gibi bir insan işte ‘diye düşünürken buldu (sanki bu olağanüstü bir gözlemmiş gibi). George Bernard Shaw’un “Aşk, insanın bir başka insanla arasındaki farkı abarttığı hevesli bir süreçten başka bir şey değildir” özdeyişini doğrulayan bir düşünceydi bu.”
Aşığın paranoyası, şu iki büyülü içerik arasında gidip gelir; bir yandan fısıldayarak söylenen “Artık beni sevmiyorsun” korkusu, öte yanda ise bize atalarımızdan miras kalmış olan o ünlü psikolojik açıklama bulunmaktadır: Seni gülünç endişelerimle rahatsız etmeye hakkım yok — çünkü korkularım, aklı başında ve olgun davranmak için elimden geleni yapmama karşın, beni yavaş yavaş deliliğin kıyısına sürüklüyor…
Sayfa 140Kitabı okudu
“Beni korkularımla, takıntılarımla, nevrozlarımla birlikte sev… zayıf düştüğüm anlarda ben kimsem onun için sev…”
Sayfa 180Kitabı okudu
Reklam
335 syf.
8/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Alain de Botton yine bildiğimiz gibi. Günlük yaşamdaki meseleleri felsefeyle harmanlayıp yormadan, sade bir anlatımla yorumluyor. Yazarı tanıdığımdan beri dediğim tek şey, klasik kişisel gelişim kitapları okuyacağınıza Alain de Botton okuyun. Kitaba gelirsek; bir çift üzerinden aşk konulu bir teması var ama klasik aşk romanlarındaki olay örgüsü yok. Yazar daha çok ilişkilerdeki belli başlı sorunları, çatışmaları önce çift üzerinden hatta daha çok kadın karakter üzerinden anlatıyor. Kadın karakter üzerinden anlatması hep ona hak veriyor olarak algılanmasın. Kitapta sevdiğim yanlardan biri de bu; kimi zaman erkek kimi zaman kadın düşüncelerinde haklı, tek bir karakterin kesin haklılığı olarak işlenmiyor. Daha sonra anlatılan sorunları, konuları kişilerin psikolojik yönlerine de değinerek felsefeyle birleştiriyor. Bu şekilde anlatınca iletişim, psikoloji, felsefe iç içe olunca yoğun ve karışık olcakmış gibi geliyor ama çok kolay okunup anlaşılıyor. Şu zamana kadar okuduğum kitaplarında beni hiç hüsrana uğratmayan bir yazar Alain de Botton. Felsefe okurken de kafası dinlenir mi insanın? Valla benim Alain de Botton okurken kafam dinleniyor.
Romantik Hareket
Romantik HareketAlain de Botton · Sel Yayıncılık · 2007342 okunma
Hiçbir karşılık beklemeksizin sevmek acaba gerçekten çok özgeci bir tavır mıydı? Kabul etmeyeceklerini bile bile insanlara hediye vermek cömertlik miydi gercekten?
Sayfa 333Kitabı okudu
Çok tanıdık geldi
Alice hep bir başkasına tamamiyle teslim olmanın hasretini çekmişti, ama partner şeçimi her seferinde bu olasılığın önüne geçmişti. Birlikte olduğu adamların duygusal körlüğünden yakınır, arkadaşlarının önünde ağlar.
Sayfa 332Kitabı okudu
Acı, iki kişi arasındaki farklılıkların fark edilmesiyle ortaya çıkıyordu.
Sayfa 321Kitabı okudu
"Aşk, insanın bir başka insanla arasındaki farkı abarttığı hevesli bir süreçten başka bir şey değildir" George Bernard Shaw
Sayfa 312Kitabı okudu
630 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.