Her şey ben araya giremeden olup bitiyordu. Kaderim benim fikrim alınmadan yazılıyordu.
O zaman sık sık, beni kuru bir ağacın kavuğunda, başımın üzerindeki çiçekli gökyüzüne bakmaktan başka bir meşgalem olmadan yaşamaya zorlasalar buna da usul usul alışır, yaşar giderim diye düşünüyordum. Nasıl ki burada avukatımın tuhaf kravatlarını görmeyi bekliyorsam, başka bir alemde de Marie'yi kucaklayıp sımsıkı sarılmak için cumartesileri sabırla beklemişsem, kuşların geçişini ya da bulutların gökte karşılaşmalarını da öyle beklerdim. Oysa şöyle bir düşününce, kuru bir ağaç kavuğunda yaşamıyordum. Benden daha acınacak durumda olanlar vardı. Annenin düşüncesiydi bu; insan eninde sonunda her şeye alışır, diye tekrarlar dururdu sık sık.
Reklam
O anda sokak lambaları ansızın yanıp gecenin içinde yükselmekte olan ilk yıldızları solduruverdi. İnsan kalabalığına, ışıkla dolup taşan kaldırımlara uzun uzun bakmaktan gözlerimin yorulduğunu hissettim. Lambalar ıslak kaldırım taşlarını parlatıyor, tramvaylar farlarının ışıklarını düzenli aralıklarla parlak saçlara, bir gülümsemeye ya da gümüş bir bileziğin üzerine düşürüyorlardı.
insan ölecekti, öyleyse bunun ne zaman ve nasıl olacağı pek önemli değildi.
İntihar*
"Düşünmeye başlamak, için için yenmeye başlamaktır. ... Kurt insanın yüreğindedir. Yürekte aramak gerekir onu. Yaşam karşısında uyanıklıktan ışık dışına kaçışa götüren bu ölümcül oyunu izlemek ve anlamak gerekir."
Sayfa 22 - Can Yayınları
Değil mi ki insan ölecekti, öyleyse bunun ne zaman ve nasıl olacağı pek önemli değildi.
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.