Sisifos Söyleni Fransız yazar ve düşünürü Albert Camus'nün 2.Dünya Savaşı ortasında yayımlanan deneme kitabı.
Yaşamı ve intiharı sorgularken, saçmayı başka bir deyişle uyumsuzu anlatıyor.
Yaşamın anlamsızlığı, varoluşumuzun saçmalığı gibi intihara yönelen temaları, tarihin ve edebiyatın belirli bazı kişilikleri üzerinden ele alıyor.
Yaşamın anlamı ancak, dünyanın saçmalığını ve yenilginin daima tekrarlanacağını bile bile kötülüğe direnmek olabilir, insanlığa gerçek boyutlarını ancak bu başkaldırı kazandırabilir diyor Camus.
Varoluşçuluk ile ilgilenen yazar,1957'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanarak, Rudyard Kipling'den sonra bu ödülü kazanan en genç yazar olmuştur.Ödülü aldıktan 3 yıl sonra bir trafik kazasında ölmüştür.
Camus'la tanışmam "Yabancı'yla oldu,"Veba"yla
devam ederek Sisifos Söyleni ise okuduğum son kitabı oldu.Diğer kitaplarını da okumak istediğim yazarla 2020'deki hedefim olan 80 kitap okumamı tamamlamış bulunuyorum.
Yabancı
Albert Camus’un en bilindik kitabı olan ve 1957 yılında kendisine Nobel Edebiyat ödülü kazandırmış bir eserdir. Kitabı hızlıca incelemeye geçicek olursak kitabımızın baş kahramanı öyle ele avuca sığmayan, toplum normlarına aykırı hareket eden, kendi varoluş yolculuğunda kendini bulmaya çalışan ve belki de tamamen duygudan arındırılmış (zira tüm olayda nesnel ifadelerle anlatıyor yaşadıklarını) şekilde betimleniyor diyebiliriz. Meursault -yani kitabımızın baş kahramını- inanması güç ve olmaması gereken bir noktada bulunca kendini toplum tarafından beklenilen her şeyi kendine dayatılmış hisseder belkide öz savunma yapması dini vecibeleri yerine getirmemesi hep bu yüzdendir. Aslında o ne olmak istediği yerdedir ne de olmak istediği kişidir... Kaçımız istediğimiz yerdeyiz ve olmak istediğimiz kişiyiz... İşte kahramanımız aslında hep biz, biz ise hep oyuz... Tamamen bizim hikayemiz, bu yüzden evrensel bir eser. Okunmaya değer, kütüphanenizdeki yerini fazlasıyla hak eden bir kitap. Keyifli okumalar... 
Yabancı 
Albert Camus
10 Aralık 1957, Nobel Edebiyat Ödülü Konuşması
" O halde, ölüm varsa ve biz bunu tasarlayamıyorsak ve kendi ölüm manzaramız da söz sahibi değilsek, Özgür de değiliz..." der Camus. "Fakat ölüm dışında ise her şey özgürlüktür..." diye de ekler.
Sayfa 43Kitabı okudu
Bu kitap 1957 de nobel edebiyat ödülü almıştır. Bir adamın, anasının ölümünden sonra, neler yaşadığını, hayata nasıl devam ettiğini ve suça bulaşıp hapse girdiğini ve sonunda da idamını beklemekten başka bir şey yapamayıcığını anlatan bir kitap. Az da olsa erotik konuşmalarda bulunuyor.
Betimlemeler biraz fazla olsa da, yine de az yoruyor insanı okurken, çevirmen 
Vedat Günyol gayet güzel bir çeviri yapmış.
Fazla spoiler vermeyeyim :)
iyi okumalar...
