- Sen, Aleksandr Soljenitsin'i elbette duymuşsundur. -Elbette biliyorum. Gulag Takımadaları isimli ki­tabını aldım; ama daha okuyamadım. -Soljenitsin, bugünkü Rus edebiyatının en seçkin ka­lemlerinden biri. Üstelik dünya çapında da bir şöhreti var. 1970 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan roman yazarı. Ruslar, bu edebiyatçılarına karşı nasıl tavır takındılar biliyor musun ? Soljenitsin, Stalin devrinde yapılan haksızlıkları, zulümleri, milyonlarca insanın keyfi kararlarla yok edilmelerini yazdı. Peki, doğru mu yazdı? Yüzde yüz doğru yazdı. Çünkü Stalin, canavar ruhlu idarecilerinden biriydi. Moskova, Stalin devrinde yapılan zulümlerin yazılmasına tahammül edemedi. Sol­jenitsin 'i tutup "Akıl hastasıdır. Çünkü Stalin devrini tenkid ediyor!" diyerek tırnarhaneye tıktı. Moskova, Sol­jenitsin 'i öldürmek istiyordu. Ama adam, edebiyat alemi tarafından bilindiği, sevildiği, okunduğu, takip edildiği için yazarını boğamadı. Bu defa, Soljenitsin 'in Nobel Edebiyat Ödülü 'nü reddetmesi, almaması için akla gel­medik baskılar yaptılar. Sonunda Soljenitsin 'i, Sovyet­lerden kovdular. Adam, gidip Amerika ya yerleşti. Yarın o, göreceksin büyük bir kahraman olarak alkışlanacak ve yurduna, şanlı, şerefli bir isim olarak dönecektir.
"Burada hükümlüleri çalışmaya başlarındaki adamlar değil, kendileri zorlarlar. Bunun işleme tarzı da şöyledir: Ya hepsine çalışıyorlar diye yemek verilecektir ya da hepsi oturup acından geberecektir. Öyleyse çalışmayan kahpe oğlu kahpedir, hiçbirinin o tembeller yüzünden aç kalmaya niyeti yoktur. Hiç kimse işten kaytaramaz!"
Sayfa 52 - İletişim, 4. Baskı, Çeviri: Mehmet ÖzgülKitabı okudu
Reklam
"Doğruydu, insan homurdanmadan zorluklara katlanmasını bilmeliydi. Dikelirsen kırılırdın."
Sayfa 45 - İletişim, 4. Baskı, Çeviri: Mehmet ÖzgülKitabı okudu
"Kolay kazanılan paranın değeri yoktur, insana kazanmış olmanın zevkini tattırmaz."
Sayfa 38 - İletişim, 4. Baskı, Çeviri: Mehmet ÖzgülKitabı okudu
"Bir hükümlünün düşünceleri de kendisi gibi kısıtlıydı, dönüp dolaşıp hep aynı şeyler geliyordu aklına. Acaba şiltesine sakladığı ekmegini başkaları bulur muydu? Akşamleyin revirden istirahat koparabilecek miydi?.."
Sayfa 35 - İletişim, 4. Baskı, Çeviri: Mehmet ÖzgülKitabı okudu
Dualar da şikayet dilekçesi gibidir. Ya yerine ulaşmaz ya da ulaşsa bile ret yanıtıyla geri çevrilir.
Reklam
Şu mide denen şey hainin tekiydi, bir gün önceki tokluğunu hiç anımsamazdı, ama gelecek günler için durmadan, durmadan daha çoğunu isterdi.
"Sabah sabah işbaşı yapmak denen buyruk var ya, bundan daha berbat bir şey yoktur. Ayaz, karanlık, karınlar aç, koskoca bir günün başlangıcı. İnsanın dili ağırlaşır canı konuşmak istemez."
Sayfa 25 - İletişim, 4. Baskı, Çeviri: Mehmet ÖzgülKitabı okudu
"...Şuhov öksürmeye başladı. Soğuk - 27 dereceydi, ateşi ise +37 derece! Bakalım kim kimi yenecekti!.."
Sayfa 22 - İletişim, 4. Baskı, Çeviri: Mehmet ÖzgülKitabı okudu
"Sıcak odada oturan, üşüyenin durumundan ne anlayacaktı?"
Sayfa 22 - İletişim, 4. Baskı, Çeviri: Mehmet ÖzgülKitabı okudu
Reklam
"Hastalığın en iyi ilacı çalışmamakmış. Bu kadar çalışmaya can mı dayanır? Ama adamın anladığı yok ki! Gelsin, duvar örme işinde kendisi çalışsın da göreyim ben onu!.."
Sayfa 21 - İletişim, 4. Baskı, Çeviri: Mehmet ÖzgülKitabı okudu
"Ufak ufak balıkların yalnız kılçıkları kalmıştı. Kafasıyla kuyruğunda biraz et bulabilirsen ne iyi; öteki yerleri erimiş, dağılmıştı. Şuhov kılçıklardan balığın pullarına varıncaya kadar her şeyini emerek ağzında kalanı masaya tükürüyordu. Balığın kuyruğunu, solungaçlarını, gözlerini yerli yerinde görürse hiçbirini yemeden bırakmıyordu; ama çanağın içinde yüzen gözleri, dagılmış parçaları yemiyordu. Sonra insana görgüsüz derlerdi! O gün tutumluluk yapmıştı; gelirken barakaya uğramadığı için tayınını almamış, kahvaltıyı ekmeksiz geçiştirmişti. Sonra ekmeğini de yer, karnını iyice doyururdu. İkinci yemek yulaf lapasıydı. Çanağın içinde kalıp gibi donmuştu. Şuhov katı lapayı kaşığıyla böle böle yemeye başladı. Yulaf lapası sıcak da olsa, ne lezzeti vardır ne de insanı tok tutar. Rengi darı gibi sarıdır ama olup olacağı bir çeşit ottur. Çinlilerden mi öğrenmişler, nedir; yarma yerine bu nesneyi vermeye başlamışlardı. Evet, lafta 300 gram pişmiş yemekti, gelgelelim lapaya yemek demeye bin tanık isterdi. Şuhov kaşığını yalayarak çizmesinin içine soktu, şapkasını alıp revirin yolunu tuttu."
Sayfa 17 - İletişim, 4. Baskı, Çeviri: Mehmet ÖzgülKitabı okudu
"Ama Ruslar'a gelince, hangi elleriyle istavroz çıkaracaklarını bile unutmuşlardı."
Sayfa 15 - İletişim, 4. Baskı, Çeviri: Mehmet ÖzgülKitabı okudu
“İşte bunların yaptığı iş bu kadar olur! İş bilmedikleri bir yana, öğrenseler bari; bu da yok pezevenklerde. Yedikleri tayın gözlerine, dizlerine dursun. Bok yesinler, itler! ”
Sayfa 14 - İletişim, 4. Baskı, Çeviri: Mehmet ÖzgülKitabı okudu
“Ama gene de yaşıyor insan. Kampta yok olup gidenler kimlerdir, bilir misiniz? Çanak yalayıcılar, kamp revirine bel bağlayanlar, bir de arkadaşlarını gammazlayanlar...”
Sayfa 6 - İletişim, 4. Baskı, Çeviri: Mehmet ÖzgülKitabı okudu
1.500 öğeden 3.181 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.