Merhaba. 2 Mart'ta Florya'da bir hotelin seminer salonunda yapılan, kardeşiminde fotoğrafçı olduğu Mehdeviyet konulu seminere hem Ehlisünnetten hemde Ehlibeytten âlimlerin katılımıyla tadına doyamadığım bir seminer oldu. Seminer iki gün sürdü ama ben çalışıyordum diye Cumartesi günü gidebildim. Seminerde konuşan çeşitli âlimlerin
Sevgili Ali küçüközer bizlere bu kitabında aslında hayatta yaptığımız ya da bize yapılan maruz kaldığımız durumlar bulunuyor. Her sayfasında kendimi sorguladığım bir okuma gerçekleştirdim.
Kitabımızın içerisinde aslında bildiğimiz ama yer yer unuttuğumuz duygu, düşünce ve fikirler var bunları bizlere çok iyi bir şekilde bazen ise örnekler ile anlatmış.
Kitap aslında yüzümüze bir çok şeyin vurulmasına sebep oluyor bunu da yapıyorum bunu yaptım hayır bunu yapmadım diyebileceğimiz. Bu da bana yapıldığı dediğimiz.
Gerçekten çok iyi bir kitap hatta beklediğimden daha da iyiydi alfa bir kitap diyebilirim herkes okumalı herkese okutmalı. İkinci kitabın da çok heyecanla bekliyorum.
Empati yaptık mı? Cahillik, aşk, sevgi, insan, yaşam, alevilik, intihar, sabır, namaz, intikam, kıyaslama, dedikodu, kader gibi birçok konular bulunuyor.
Bugüne kadar başımıza neler geldi?
Bugüne kadar kimleri üzdük/kırdık?
İnsan intikam alır mı? Neden intikam alırız?
İnsanın yaşı boyunca inşa edeceği en büyük ve tek eseri nedir?
Ve sorgulayacağımız üzerine düşüneceğimiz ara ara cevaplarını bulduğumuz bir çok şey daha.
Nasıl bugün komünistlik aynı zamanda bir Rusya tehlikesi ise, eski tarihlerde Alevilik bir İran tehlikesi idi. Sultan Selim işte o tehlike yıllarında Anadolu’da 40 bin alevi kesmiştir. Ama 40 bin Alevi Türkün kalıntısından sekiz dokuz milyon yenisi türemiştir.
Tokat'ta Ortaokul: İlk Gazetem Yaltırık'ı Çıkartıyorum
Tokat'ta en büyük kazancım Yekta [Güngör Özden] olmuştur. Yekta ile Tokat'ta tanıştık. En eski arkadaşım Türkiye'de halen Yekta'dır benim. Yekta da Tokat Lisesi'nde. Ben ortaokul 3'deyken o Lise 1'deydi, leylîydi [yatılı]. Oradan ahbap
Sünnet-i Seniyye'ye ittiba eden bir Müslüman, Âl-i Beyt'i hakikî mânâda sevmiş olacaktır. Zira, böyle bir Müslümanın yapmış olduğu bütün ibadetlerden hâsıl olan hayır ve hasenatın bir misli essebebü ke'-fâil "Sebeb olan işleyen gibidir" kaidesince, Âl-i Beyt'e de yazılmaktadır.
Peygamber Efendimiz (SAV) bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurdular:
"Size verdiği nimetlerden dolayı Allah'ı sevin. Beni de Allah için sevin. Âl-i Beyt'imi de benim için sevin."
Cenâb-ı Hak biz insanlara:
"Ey kullarım! Ben sizleri yoktan var ettim. Sizin nihayetsiz ihtiyaçlarınızı yerine getirmek için bütün kâinatta olan nimetlerimle size teveccüh ettim. Vakti vaktine ihtiyaçlarınızı yerine getirdim. Ben dünyada rahmet ve inâyetimle sizinle beraber idim. O zaman siz kiminle beraberdiniz? Hamd ve ubudiyet Bana lâyık iken siz Beni unutup şükür ve ubudiyetinizi kimlere takdim ettiniz?" dediğinde ne cevap vereceğiz?
Madem ki, bütün Müslümanların ölçüsü Kur'ân ve Sünnet'tir, o halde bir Müslüman beşerî her fikri, her iddiayı, her inancı, her itikadı Kur'ân'a ve O'nun birinci derecede tefsiri olan Hadis-i Şeriflere göre değerlendirecek ve muvazene edecektir.