Okurken çoğu yerinde sıkıldığım ama ona rağmen ilgimi diri tutan ve Elimden bırakamadığım ilginç bir kitap oldu. Çok fazla popüler olması nedeni ile uzun bir süre daha ertelemeyi düşündüğüm ama herkesin “sen okumadın mı o kitabı kesin oku efsane!” Demesiyle merakımı daha fazla yenemeyip başladığım bir kitap oldu. Cuma günümü şenlendirdi. Aslında
Philip K. Dick, iyiliğin ve kötülüğün, varoluşun, gerçekliğin ve tanrının sorgusunu her daim romanlarında ve öykülerinde işleyen bir yazar olmuştur. Okuduğunuz her tekil romanında bunları görebilirsiniz. İlk başlarda çok karmaşık ve zorlayıcı gelse de her okumanızda Dick'i daha da iyi anlayacaksınızdır. Bir süre sonra ise PKD bu denli derin konuları nasıl bu kadar basit ve açıklayıcı bir şekilde bize sunabiliyor kıvamına geleceksiniz.
Alfa Yayınlarından çıkan Ölüm Labirenti de yukarda bahsettiğim romanlarından birisi. İşleniş biçimiyle Asker Kaçağı adlı derlemedeki öyküsüne benziyor roman ama çok daha dolambaçlı bir eser.
Konusuna gelecek olursak; bir grup insan kendilerine verilen bir görev sebebiyle başka bir gezegene gider. Fakat bu grup görevlerinin amacını bilmemektedir. Tam görevlerinin ne olacağını öğrenirlerken sinyal bozulur ve gezegende mahsur kalırlar. Geri dönüş için yakıtları olmayan bu şaşkın grup bir süre sonra gezegenin bilinmeyen sakinleri tarafından teker teker avlanmaya başlar. Gezegendeki gizemli güç ne? Grubun nihai amacı ne? gibi temel soruların gizeminde ilerleyen Ölüm Labirenti Dick'in o harika bitiriciliğiyle okurlarını bambaşka bir labirentin içine sokuyor.
Klasik PKD kavramlarımın yine cirit attığı bu eserde her türden dini motife de rastlayacaksınız ve sonuyla 'bu kadar da olur mu?' diyeceksiniz.
Ölüm LabirentiPhilip K. Dick · Alfa Yayınevi · 201879 okunma
Paronoyak, empati duygusundan yoksundu; kendini başkasının yerinde görmekten acizdi. Dolayısıyla onun için diğer insanlar, kendine faydası dokunan ya da dokunmayan hareketli nesneler olmanın ötesinde yoktular.