"...acaba Müslümanların mevcudiyeti sadece kültürel bir mevcudiyetten mi ibaret? Varlığımız anlamını ancak aklîleştirilebildiği oranda mı kazanıyor? Hiç de değil. Biz Müslümanlar yerküre üzerinde insan oluşun tek gerekçesiyiz. İnsanlığın bir parçası değiliz. İnsanlığın mihveriyiz. Kâbe yalnızca dünyanın değil, kainatın merkezidir. Her namaz kılan ezeli ve ebedi gerçekliğin tek mümkün ifadesine ulaşan davranışı göstermiş oluyor. Her oruç tutan yaratılmış yaratıkların tek mümkün konumunun ne olduğunu belirtmiş oluyor. Her zekat veren dünya hapishanesinden kurtuluşun tek mümkün yolunu genişletiyor. Her kelime-i şehadet getiren Alfa ve Omega arasındaki, ilk ve son arasındaki hakikati ikrar ediyor..."
Girişe yaklaştıklarında Langdon kilisenin en dehşet verici süslemesini görmek için gözlerini kıstı. Bakışlarını hemen kapıların üstündeki iki Yunan harfine,alfa ve omega harflerine dikti. Aynı anda harflere bakan Ambra,"Başlangıç ve son. Tam Edmond'lık." dedi.
21:1 Bundan sonra yeni bir gökle yeni bir yeryüzü gördüm. Çünkü önceki gökle yeryüzü ortadan kalkmıştı. Deniz de yoktu artık.
21:2 Kutsal kentin, yeni Yeruşalim’in gökten, Tanrı’nın yanından indiğini gördüm. Güveyi için hazırlanmış süslü bir gelin gibiydi.
21:3 Tahttan yükselen gür bir sesin şöyle dediğini işittim: “İşte, Tanrı’nın konutu
Biz Müslümanlar yerküre üzerinde insan oluşun tek gerekçesiyiz.
İnsanlığın bir parçası değiliz. İnsanlığın mihveriyiz. Kâbe yalnızca dünyanın
değil, kainatın merkezidir. Her namaz kılan ezeli ve ebedi gerçekliğin tek
mümkün ifadesine ulaşan davranışı göstermiş oluyor. Her oruç tutan
yaratılmış yaratıkların tek mümkün konumunun ne olduğunu belirtmiş
oluyor. Her zekat veren dünya hapishanesinden kurtuluşun tek mümkün
yolunu genişletiyor. Her kelime-i şehadet getiren Alfa ve Omega arasındaki,
ilk ve son arasındaki hakikati ikrar ediyor.