"O gece Ay Olimpos Dağları’nın arkasında kaybolurken, Mustafa Kemal içini çekerek:
— Ah, Selânik, seni bir daha Türk olarak görecek miyim? dedi.
Baktım, ağlıyordu. O altın sarısı saçlarını okşadım. Teselli etmeye çalıştım. Ben, Mustafa Kemal'in, bütün müşterek hayatımız boyunca bu derece müteessir olduğunu görmedim.”