"sen, ben ne zaman sofradan erken kalksam, ne çabuk doydun, diye sorarsın sonra; ben de doydum derim her seferinde sofra duası okurcasına. o doydum'ların birçoğu doydum değildir aslında gökçe gelin, o gün gülümü görememişimdir de öldüm'dür... bazen sürç-ü lisan edip öldüm diyorumdur belki ben ama, sen tutup onu doydum, anlıyorsundur, olamaz mı? bal gibi olur, derim ben; yani gerçek nereye ve nasıl gizlenirse gizlensin arada bir kendiliğinden parlayıp söner..."
İnsanların aynı şeylere baka baka artık kör olduklarını düşünürüm bazen de ben gökçe gelin, aralarında yaşayıp gittiğimiz halde bizi bir türlü göremediklerini, görseler bile tanıyamadıklarını ya da ikimizi başka birileri zannettiklerini düşünür de hepimiz için üzülürüm.
Bilirim, ulaşılan her şeyde ulaşılamayan bir başka şeyin yokluğu vardır ve o onun kadar noksandır da demezsin. Sen inat edip bunları demiyorsun ya, ben de, ona ulaşabilmemin asla mümkünü yoktur gökçe gelin artık hiç tasalanma, demem sana.