Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Her şeye hazır bulunan ve kimden ne gelebileceğini bilen bir insanı sarsmak mümkün müdür? -Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna
Tut ki Ali'den Zülfikar sana miras kaldı.Sende Ali kolu ve yüreği yoksa Zülfikar neye yarar? Mevlana
Sayfa 108
Reklam
Mevlana ne güze söyler, "Tut ki Ali'den Zülfikâr sana miras kaldı. Sende Ali kolu ve yüreği yoksa Zülfikâr neye yarar?" (Mesnevi, Cilt 5)•
"Allah'ını seviyor musun?" diye sordu Efendimiz Bir gün Hz Ali'ye peşinden peygamberini, peşinden Fatma'yı ve evlatlarını... "Evet." cevabını aldıktan sonra bir kalbe bu kadar sevgiyi nasıl sığdırdığını söyletti tebessümle...Hz. Ali sessiz kaldı, eşi Fatıma'nın yanına gidip geldikten sonra cevap hazırdı: "Allah'ı aklımla imanımla size kalbimle Fatıma'yı nefsimle, evlatlarımda babalık şefkatimi seviyorum.
Sayfa 144
Renksiz bütün sıvılar su olmadığı gibi görünümü nimet olan her şey de nimet değildir. " Bazı nimetler vardır ki onlara sahip olmamak da büyük nimettir!" der Hz. Ali...
"Tut ki Ali 'den Zülfikar sana miras kaldı .Sende Ali kolu ve kalbi yoksa Zülfikar neye yarar” (Mevlana)
Reklam
İbnu's-Serrâc'ın eserinde en çok göze çarpan husus, müellifin tasavvufa yönelttikleri eleştiriler sebebiyle medrese mensuplarına, özellikle fukaha sınıfına karşı takındığı sert tavırdır. O kendisinin de mensubu olduğu fukaha sınıfını çok ağır ithamlarla yaftalamaktadır. Tasavvuf karşıtı fukahaya dair kullandıkları sıfatlar bu karşıtlığın
Sayfa 26 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Giriş
İbnu's-Serrâc'ın muvelleh sufilere karşı engin hoşgörüsü sadece görüştüğü kişilerle sınırlı değildir. Kitabımızın ilerleyen bölümlerinde görüleceği üzere, bizzat tanımadığı ama hakkında bilgi sahibi olduğu bir çok muvelleh dervişi de kapsamaktadır. Haklarında daha sonra geniş şekilde bilgi vereceğimiz Sarı Saltuk, Ali el-Harîrî, İbrahim el-Muvelleh gibi sufiler, onun tarfından tezkiye ve tebcil edilmektedir. Bu hoşgörüsünün, hakkında onaylamadığı şeyler duyduğu muvelleh dervişler söz konusu olduğunda bile geçerli olduğu görülmektedir. İbnu's-Serrâc'ın muvelleh dervişlerle yakın ilişkisini ve onlara gösterdiği engin hoşgörüyü göz önüne aldığımızda, tasavvufi yöneliminin esas itibariyle muvellehlik çizgisinde olduğunu söylemek gerekmektedir.⁴² Bu konuda, mensubu olduğu Rifâilik tarikatının 7./13. yüzyıldaki genel çizgisine uygun hareket ettiğini düşünmekteyiz. ⁴² Konevî de aynı şekilde düşünmekte ve İbnu's-Serrâc'ı Kalenderîleri savunmasından dolayı, Kalenderî zihniyetli bir derviş olarak kabul etmektedir. Bkz. el-Konevî, es-Sûfîyyetu'l-Kalenderîyyetu, s. 208
Sayfa 21 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Giriş
Sala-yı aşkı kim anlar kiminle söyleşelim Nida-yı aşkı kim anlar kiminle söyleşelim Rıza-yı aşkı kim anlar kiminle söyleşelim Safa-yı aşkı kim anlar kiminle söyleşelim Cefa-yı aşkı kim anlar kiminle söyleşelim
Sayfa 310 - Şeref Hanım
M. Ali Ağca'nın Avrupa'ya çıkışında pasaportunu temin edenlerden; Ömer Ay Nevşehir Ülkü-Bir üyesi, Zeki Çatı OGD eski Genel Başkanı Abdullah Çatlı'nın kardeşi, İbrahim Kurt ise ülkücü öğretmen. Ağca'nın pasaportunda ismi olan Faruk Öz- gün MHP Gençlik Kolu üyesi ve Büyük Ülkü Derneği Nevşehir kurucu üyesi.
Sayfa 306 - AğcaKitabı okudu
Reklam
M. Ali Ağca'nın Nisan-Mayıs 1980 tarihlerinde İran'dan tekrar Türkiye'ye dönüş yaptığı, bazı illerde kaldığı, daha sonra Nevşehir Ülkü Bir üyesi Ömer Ay tarafından Faruk Özgün (Nevşehir Büyük Ülkü Derneği kurucu üyesi ve MHP Gençlik Kolu üyesi) adına Nevşehir Emniyet Müdürlüğünden pasaport temin edildiği belirtiliyor.
Sayfa 305 - AğcaKitabı okudu
Mevlana ne güzel söylemiş :
"Tut ki Ali'den Zülfikar sana miras kaldı. Sende Ali kolu ve yüreği yoksa Zülfikar neye yarar?"
Rableştirme üç temel görünüm arz eder: 1.Melekleri rableştirme (Âli İmran, 80), 2.Peygamberleri rableştirme (Âli İmran, 80), 3.Diğer insanları rableştirme.
Neseî'nin Mücteba'sı
O Ebu Abdurrahman bin Muhammed bin Şuayb bin Ali bin Bahr en - Nisaï'dir. Takva, dindar ve hafız idi. Kitabında çok tekrar vardır, öyle ki oruç bahsinde niyet hadisini on altı defa tekrar etmiştir. 215/830 yılında doğdu, 303 / 915 yılında Mekke'de vefat etti. Esas memleketi Nese'dir. Müslim ise Nibabur'dandır, ikisi de Horasan bölgesindendir. Buhari ise Buhara'dandır. Tirmizî ise Tirmiz'dendir. İkisi de Maveraünnehir iklimindendir. Ebu Davud da Sind ikliminde Sicistan'dandır. Bu bölgeler acem ve Farsa aittir, Iran körfezinin doğusuna düşerler. Ancak Sind tam tamına Medine'nin karşısındadır. Horasanla Maveraünnehr kuzeye düşmektedir, nitekim Merhum Emin Vasıf Beg'in İslam ülkeleri haritasında öyle görünmektedir. Bunların arasında Arap ve Arabistan yarımadasından olan yoktur, ancak İmam Müslim hariç. Çünkü o Arap kabilelerinden Kuşeyr'e mensuptur. Fakat Allah onlara hadis ilmini yumuşatmıştır, tıpkı Davud aleyhisselam'a demir'i yumuşattığı gibi. Bu imamlar Şafii mezhebine mensupturlar, ancak Buhari hariçtir ki onun mezhebi bilinmemektedir. Belli şeyhlerden ortak olarak ilim aldılar, çünkü onlar çağdaştırlar. Hadis güneşinin göründüğü ve ışığı yeryüzündekileri aydınlattığı hicri üçüncü asırda yaşadılar. Ancak Müslim ile Tirmizi Buhari ile sık sık görüşmüşlerdir.
Sayfa 17 - Footnote.Kitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.