Asr-ı saadet döneminde, din ile adalet eşdeğerdi. Ama sonradan ilahi adalet diye adaleti göklere çıkardılar ki, yeryüzünde ondan söz edilmesin. Bunu söyleyenler, dinin afyon tüccarlarıydı. Ali Şeriati
Neydi hayat şu kâinatın yaşadığının önünde... Bir an, belki de bir an içindeki bir an kadar kısa. Neden uzun gelir insan oğluna hayat? Neden an dediğimiz o zaman diliminde yaşamaz ki kendini? Geçmişten bu güne bakarsan hep görürsün hayaller ve hedefler koyarak mutsuz yaşayan nice insanı. Nice gözleri açık gidenler var bu hayattan ve sormak lazım onlara gerçekten varsa diğer Dünya'da, "Sen ne anladın onca bekleme içinde kendi hayatından?". Eminim ki verecekleri tek cevap sadece " Hiç" olacaktır. İnsan yaşamalı bu hayatı ruhumdaki ruhum. İnsan hissettiği için insan ise eğer, yaşamalı en derinine kadar bu an'ı, bu hayatı. Hiç ölmeyecekmiş gibi sevebiliyor ise, hiç ölmeyecek kadar uzun hedefler ve hayaller kurabiliyor ise, o zaman da her an ölecekmiş gibi yaşamalı içinde ne varsa. Bu günün sabahını düşün! Düşün sen gözlerini açabilmiş iken ne kadar çok açamayanların da olduğunu. Bunların çoğu yaşlı ve çoğu da çocuk. Yaşa ruhum. Yaşa kendini, sevgini, aşkını, hayatını, kendini yaşa. Almak istediğin ne varsa gelmesini beklemeden yaşa. Onu tut bırakma ve al. Ne diyor Ali Şeriati; Bir yerde yangın varken biri seni ibadet etmeye çağırıyorsa, bil ki bu bir hainin davetidir. Dışarda yangın var ruhum. Ve ben seni asla içine kapanmaya davet etmem. Gel savaşalım diyorum. Bu güne kadar bizden alınan ne varsa onu gerekirse koparıp alalım. Başaralım, kazanalım. An dediğimiz şeyin hakkını verelim. Hakkını verelim bu savaşın, kendimizle savaşın... Yalnız Bir Yolcu
Reklam
Sakinlik ve hüzün müminin ganimetlerindendir. Hüzün mü? Hayır. Sakinlik mi? Hayır. Hüzün ve sakinlik. Dert içinde pişen ruh sakinleşir. Var olmanın hiçbir köşesinde sakinleşmeyen duygu sakinleşir. Kimsenin çıkagelmeyeceğini bilen, emin olur. Acı seni ancak mutluluk beklentin olduğu zaman rahatsız eder. Hüzünlü huzur. Haykırış üzere suskunluk. Fırtınada sakinleşmek !
"Tanzimat aydınını Batılı aydından ayıran en önemli özelliği, ümmet aydını olmasıdır. (…) Pan-Osmanlıcı olan bu aydın gurubu aynı zamanda modern İslamcıdır. Bu nedenledir ki Tanzimat’ın bu müsavat (eşitlik) yapısına en keskin eleştiriler onlardan gelmiştir. Namık Kemal Islahat Fermanı ile sağlanan gayrimüslimlerin askerlik durumlarıyla ilgili
Biri su getirdi, diğeri toprak: Onun üzerine çektiler bir kepçe balçık
İslam'ın perişanlığı ve çöküşünün ve de halkımızın dini yalan yanlış tanımasının nedenlerinden biri, dini tamamen kuşatacak şekilde öğrenmek isteyip öğrenemeyen kişilerin ağzından dinlerini öğreniyor olmalarıdır.
Reklam
Tekdüze ve zifirî karanlıkta geçen bin yıldan sonra 17. yüzyıl 'akıl', 18. yüzyıl 'aydınlık', 19. yüzyıl 'ideoloji' ve 20. yüzyıl 'analiz' yüzyılı olarak adlandırıldı. Felsefi dehalar kendilerini rahatça ortaya koydular.
binlerce kez kullandığın iki kelimenin enteresan tanımı ;))
Hüzün yok olanın eksikliğinden, üzüntü ise var olanın eksikliğinden kaynaklanır. Ali Şeriâtî
Reklam
Dayanak olmadıktan sonra düşmek, dayanmaktan daha iyidir.
İnsan ne kadar büyük de olsa sürekli büyük bir hatanın kurbanıdır.
Sevmek ve kafeste tutmak! Nasıl olabilir? Sevmek ve kafesten uçurmak nasıl olabilir?
Sevgi ve aşk yan yana olunca sıkıntı çeker, birisi ilâhi fedakârlık ve ihlâsın doruğunda, diğeri ise bencillik ve insani âcizliğin dibinde.
Aşk bencilliktir, maşuku kendisi için ister; sevmek ise dost canlısıdır, onu bizzat onun için sever.
Resim