Atomculuk, bireyin toplumsal bağlarından yalıtılarak açıklama birimi yapılmasıdır.
Bizim için temel mesele şudur: Dünyaya, hayata ve insana dair genel bir kavrayış olmadan, toplumsal görüngüleri analiz edece ğimiz zemin her halükarda kaypak ve son tahlilde indirgemeci olmaya mahkum olacaktır. Bu sebeple, toplumsal gerçekliğin, bireysel varoluşla sadece maddi pratik bir alanda değil, manevi duyusal bir düzeyde de, zihinsel temasının veya etkileşiminin söz konusu olduğu bir noktada yoğunlaşarak analiz yapmayı daha uygun görüyoruz
Reklam
2006 yılında Dr. Müeyyet Boratav, "Sakıncalı Doktor" başlığıyla mesleki anılarını da içeren bir kitap yayınladı (Boratav, 2006). Dr. Boratav'ın günlük gazetelere manşet olan ve tartışma başlatan çok ilginç bir anısı şöyle: Doktor olarak görev yaptığı ilçenin hastanesine aynı gece doğum yapmak
Günümüz sosyolojisinin karşı karşıya olduğu temel mesele, ideal karşısında madde, eyleyen karşısında yapı, toplum karşısında birey değil; tözcülük karşısında ilişkisellik tercihidir.
Yanılsamalardan arınmış nesnel yargı
Habermas'a göre, rasyonellik, her şeyden önce, "yanılabilir bilgiyi cisimleştirmek" olup; bunun olgularla bağlantısını kuran "nesnel" bir "yargılama" davranışıdır.
Sosyal normların yaşaması, şüphesiz, belirttiğimiz gibi, kamu tarafından yaygın kabul görmelerine, yani onlara yeterli sayıda insanın uymasına bağlıdır (Bicchieri, 2006: 55). Bunun olabilmesini sağlayan ise bir bağlam içinde dikkatimize gelen olaylara dair yaptığımız yorumların ve anlamlandırmaların inanca dönüşerek aktif duruma dönüşmeleridir. Hemen yukarıda verdiğimiz itiraz hakkı örneğine geri dönelim. Öğrenci olarak notumuza resmen (not işlerine dilekçe vererek) itiraz ettiğimizi düşünelim. İtiraz ettiğimiz dersin hocasının davranışlarından itirazımıza alındığı izlenimini edinmiş olalım. Böyle bir olay, bizi itiraz hakkımızı kullanmaya ilişkin olarak düşündürtür ve hocamızın otoritesini sarstığımıza dair bir anlamlandırmaya sevk ettiğinde; itirazın menfi bir davranış olduğuna dair inanç geliştirebiliriz ve bir dahaki sefer böyle bir davranışta bulunmayı düşünmemeye başlayarak, söz konusu inancımızı aktif bir duruma dönüştürebiliriz (Böyle bir sürecin soyut olarak şemalaştırılması için bkz.: Bicchieri, 2006: 56). O halde, sosyal normları farklı kılan başka bir özellik, sosyal etkileşimlerimizin beklenti, tercih, kategorileştirme, ön-yargı, şartlanma şeklinde tezahür eden unsurlarıdır. Bunlar ise etki gü cünü ancak bir kültür içinde edindiklerinden; normlar da farklı kültürlerde, hatta aynı kültür içinde bile farklı bir mahiyet gösterirler (Bicchieri, 2006: 76).
Reklam
Tahayyül kudretini toplum(sal)laşma haline gelmiş sayacağımız esas durum, onun dilde tezahür etmiş olmasıdır (Castoriadis, 1993: 20). Çünkü dil, insanın temel bir semboller sistemi olarak diğer tüm sembollerin yorumlanabilmesinin bir vasatı olduğu gibi; herhangi bir şeyin bir anlam içermesi de ancak dilde ifade bulmasıyla mümkündür (Hertzler, 1965'ten aktaran Charon, 1989: 44-5).
Hermönetik
Toplum bir yorumlama sistemi ise; toplumu anlamada yorumbilgisine (hermeneutics/hermönetik) duyacağımız ihtiyaç aşikardır.
Eylemlerimiz, davranış ve tutumlarımız, bizi insan yapan özelliklerden bağımsız değildir. Ama bizi insan yapan özellikler de ancak eylemlerimiz içinde bize görünürler, yeniden şekillenirler, hatta kaybolabilirler. Hayata bir boşlukta gelmediğimiz gibi, hayatın da bir boşlukta oluşmadığını akılda tutmamız gerekiyor. Gördüklerimizden etkileniyor, etkilendiklerimiz üzerine düşünüyor, akıl erdiremediklerimiz karşısında şaşırıyor veya aşkın, mucizevi açıklamalara yöneliyoruz.
Ali Yaşar Sarıbay / Toplumun Mantığı
"O halde davranışlarımıza ilişkin mantık, ancak kültürel bir toplumsal pratik içinde anlam taşımakta ve işlem görmektedir. Bu ise toplumsal faillerin, günlük hayattaki eylemlerine esasen belirli normlar dahilinde pratik akıl yürütmeye dayanarak giriştiklerini gösterir. Böyle bir girişimin ilk önce belirli bir süreci veya durumu meydana getiren unsurlar arasındaki ilişkisellik anlamında bir çıkarımı esas aldığını hemen belirtmeliyiz. Çünkü toplumsal durumlara ve ilişkilere yüklediğimiz ve belirli kurallarca yönlendirilmiş pratiklerin beklenen sonuçlarına işaret eden anlam, her şeyden önce bir mantıksal çıkarımın ürünü olarak kendini gösterir.
Reklam
Sosyolojinin bir uzmanlık dalı olarak teknolojik özellik kazanması, onun insan dünyasını şeyleştirmesine, dolayısıyla yapay bölünmelere tabi tutmasına da sebep olmuş; alt-işbölümleri, uzmanlıklar geliştirerek sosyal olanı tümleşik (integrated) şekilde anlama olanaklarının kısıtlanmasına yol açmıştır (Benzer görüşler için bkz.: Seidman, 1991: 143).
23 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.