Ümmü Süleym (radıyallahu anhâ) hamile hâliyle Huneyn Harbi’ne katılmış ve savaşın en zor anında elinde hançer ile Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in yanından bir an bile ayrılmamıştır. Aslanın dişisi de aslandır! İşte Ümmü Süleym (radıyallahu anhâ) aynen böyledir. Hamile hâliyle cihad meydanlarında olan bir annenin evladından “rızık olarak şehadet isterim” diyen bir evlat yetişmez mi?
Hasbihâl 2
Büyük bir şâirin düstûr-i hikmettir şu ihtârı;
Velev duymuş da olsan yolsuz olmaz şimdi tekrârı:
«Geçen geçmiştir artık; ân-ı müstakbelse mübhemdir;
Hayâtından nasîbin: Bir şu geçmek isteyen demdir.»
Evet, mâzîye ric’at eylemek bir kerre imkânsız;
Ümîdin sonra istikbâl için sağlam mı? Pek cansız!
Bugünlük iş bugün lâzım
Aşk, görme engelli bir coşku, görmezlikten kaynaklanan bir bağdır. Oysa sevgi, bilinçlice bir bağ; apaçık, duru bir görmenin sonucudur. Aşk genellikle içgüdüden su içer, içgüdüden kaynaklanmayan başka bütün olgular değersizdir. Oysa sevgi ruhun içinden doğar, bir ruhun yükselebileceği bütün yerlere, sevgi de onunla birlikte doruğa tırmanır.
Aşk,
Kendi kendine tıp kitapları okuyanların insan tedavi ettiği bir memlekette doktor, avamın meal okuyup hüküm verdiği bir yerde de âlim yetişmez. Bir takvim yaprağında okuduğu bilgiye dayanarak, doktorlarla tedavi usulü üzerine tartışan bir hasta ne kadar normalse, ulemâ ile cedelleşen mealciler de o kadar normaldir. Ne var ki, insan hayatının yalnız bir yönüne bakan tıpla alakalı bir hususta mutlaka mütehassıs arayan ehl-i dünya, hayatın bütün şûbelerine müdâhil olan Kur'an-ı Kerîm'i anlama noktasında kendini yeterli görür.
Herkesin bilmesi lâzımdır ki, emniyet, hürriyet ve adalet olmayan bir yerde, ilmin istediği hava, iklim ve muhit yoktur. Bunların yok olduğu yerde ise, hizmet, feragat ve hasbilik yoktur. Bunlarsız da ilim hayatı doğmaz ve alim yetişmez.
Mûtezile mezhebine sâlik olan âlim bir zat ile münazara ettiğimizde, o zat ben fakire «Allahı görmek müm kün değildir» diyerek biz sünniyül mezheb olanların bu babdan akaidlerini çürütmek için, Musa aleyhisselâma (Lentera ni) yâni «Sen beni göremezsin ya Mûsâ» âyetini okudu.
Ben fakir inayeti-ilâhiyye yardımı ve ruhaniyyeti Muhammedî ile, «Bizim belki bu varlığımızla Allahı görmeğe kudretimiz yetişmez lâkin, Allah bizlere cemâlini göstermeğe kaadir değil midir?» dediğimde cevap veremeyip iskât oldu.
-Muzaffer Ozak Efendi / İrşâd 2. Cilt
İbn Mesûd (r.a)'dan rivayet edildiğine göre Rasülullah (sav) şöyle buyurdu:
1- Allah Teâla ilmi, insanların arasından bir anda çekip almaz. Fakat ilmin çekilmesi âlimlerin ölmesiyle gerçekleşir. (İnsanlar ilme değer vermedikleri için o toplumdan yeni bir alim çıkmaz; ilim sahibi kişiler yetişmez olur.)
2- Sonunda ortada hiçbir âlim kalmayınca, halk cahil liderler edinir ve (bütün meselelerini) onlara sormaya başlar. Onlar da (Kur'an ve sünnete dayanmadan) ilimsiz fetva verirler. Böylece hem kendilerini hem de izinden giden insanları saptırırlar.