417 syf.
9/10 puan verdi
«Ana hukukunun kadına muazzam bir toplumsal iktidar konumu sağladığı dönemleri ve halkları bir tarafa bırakırsak, kadın cinsinin durumu sürekli ezilenlerin, ikinci sınıf insanın, aşağı bir cinsin durumu idi. Erkeğin çıkarcılığı, daha güçlü olanın kanlı şiddeti, kadının ve toplumsal etkisinin gelişmesini demir zincirlere vurdu ve bu olgunun üstünü
Kadın - İkinci Cins 1
Kadın - İkinci Cins 1Simone de Beauvoir · Payel Yayınevi · 1993535 okunma
Bir şaire tutulmak...
Bilenler zaten biliyor kim olduğunu, bilmeyenler az çok tahmin ediyordur ama hiçbir fikri olmayanlar için de bu kapsamlı iletiyi hazırlama kararı aldım ayrıca bu ileti benim için de toplu bir arşiv niteliği görecektir diye düşünüyorum. Konumuz
Edna St. Vincent Millay
Edna St. Vincent Millay
hanımefendi. 2023'ün sonlarına doğru kalkıştığım hararetli bir şair keşfetme
Reklam
Maişet derdi hepimizin baş meselesi. Kurban Bayramı'nda "borcumuz var, bize düşmez" diye kurban kesmiyoruz. Acaba ne borcumuz vardı? Ekmek parası bulamıyorduk da ona mı borçlandık? Yoksa koltuk takımına, buzdolabına, mukaddesat düşmanı programları izleten televizyona, çamaşır makinesine yatıracağımız taksitlerimiz mi var? On yıllardır sırtımızda İslâm dışı bir düzenin kamburunu taşıyoruz. Düşmanlarımız ise bizim bu mutsuzluğumuzun üzerinde hora tepiyor. Artık kendimize gelelim. İşe evimizden başlayarak kendimize gelelim.
Bu hayatta kimseye hiçbir şeyi tam olarak anlatamayacağını anlamıştı. Biri için ölüm kalım meselesi olan, diğerinin gözünde toz kadardı.
Hakan Günday
Hakan Günday
Mutluluk
"Mutluluk denen şeyin bir ömür olduğunu, seni kavrayıp alıp götürdüğünü, sonsuza kadar sürdüğünü, çok büyük, çoook büyük olduğunu sanıyor insanlar. Bu yüzden bekliyorlar, çok bekliyorlar, bazen bir ömür bekliyorlar. Oysa mutluluk denen şey an meselesi. Kısacık anlar, küçük zamanlarda saklı. Bazen yere düşen bir yaprakta, bazen bir dokunuşta, bazen bir bakışta, bir bardak demli çayda, parlayan bir yıldızda, yanan bir mumda, soba üstündeki kestanede, mandalina kokusunda saklı. En önemli şey, bunu fark edebilmek... Bazılarımız fark ediyor ama sonra ne yapacağını bilmiyor." Alıntı
Dedik ya, İstanbul'u gezmenin de bir âdâbı var. Bir yere gitmek, bir yeri gezmek esas itibarı ile bir "fetih" olmak gerekir. Aksi takdirde "görenlerden" değil de sadece "bakanlardan" oluruz.Bu münasebetle Istanbul'u gezmeye de Eyüp Sultan'dan başlanılır. Sözü nereye getirmek istediğim herhalde anlaşılmıştır. Bu bir "fetih" meselesi olduğu için esas itibarı ile "erenlerin himmeti" başta gelecektir. Tanpınar bu babda şöyle diyor: "Eski medeniyetimiz dini bir medeniyetti. Beğendiği, benimsediği adama ölümünden. sonra verilecek bir tek rütbesi vardı: evliyalık. Halkın sevgisini kazanmış adam mübarek tanınır, ölünce veli olurdu. Onun içindir ki Istanbul evliya ile doludur. Bunların başında fetih ordusunun şehitleri gelir. Onların mazhariyeti hak ve millet uğruna kazanılan rütbeden de üstündü. Çünkü bu ordu, genç hükümdarından en son neferine kadar mübarek bir ordu idi, tuğlarını İstanbul surlarının karşısına dikmeden asırlarca evvel övülmüştü. Hepsi veli idiler. Biz şimdi fetih tarihini garplılardan okuyor, Fatih'in hayatındaki aksaklıkları tenkit ediyor; ilim, sosyoloji filan yapıyoruz. Eskiler işi büsbütün başka türlü görüyorlar, İstanbul'u fetheden milli hamleye ilahi bir mahiyet veriyorlar, bu işte hiç bir izafiliğe yanaşmıyorlardı. Hemen her yerde, çoğu surların etrafında olmak üzere, fetih şehitlerinin mezarları vardır. Bunlar Türk Istanbul'un tapu senetleridir. İstanbul'da bizim hayatımız bu şehit türbelerinin etrafındaki hürmetle başladı." (Beş şehir.) Evet, Istanbul'u dolaşmaya işte bu "hürmet" ile başlamak gerekir.
Reklam
1,000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.