Orhan Pamuk'un okuduğum ilk kitabı, pek beklentimi karşılamadığını söyleyebilirim.
Kitapta beğenmediğim noktalar:
-Her şeyin üç gün gibi kısa bir sürede cereyan etmesi, yazarın asıl anlatmak istediği şeyin net olarak belli olmaması. (dönemin siyasi atmosferini mi yansıtmaya çalışıyor, yoksa Ka-İpek aşkına mı odaklanıyor?)
-Ka ve İpek'in sözde aşkının bir gün gibi kısa bir sürede cereyan etmesi
-Bazı repliklerin sahteliği.. ( bir ara İpek babasına şöyle söylüyor: "Onun eline çok özel bir güç geçmiş bir Jakoben olduğunu unutma!" Kars'ta kim kime böyle seslenir Allah aşkına? :) )
-İlk ve son siyasi romanım diye adlandırdığı kitabın, aslında bilindik türbanlı-laik çatışmasını yüzeysel olarak anlatmaktan çok da öteye gidememesi..
-Karsta bir grup askerin ihtilal yapması ve devletin yollar kapalı diye buna müdahale edememesi.. (yahu, olaylar Orta Çağ'da mı geçiyor? 1999 yılında devletin helikopter kaldırıp şehre asker indirecek gücü yok mu? :) )
gibi gibi sebepler kitaba yapılabileceğim eleştirilerdir. Ama yazarın Kars'ın havasını hissettirebilmesi, karakterlerin içinde bulunduğu yozlaşmayı kısmen de olsa okura geçirebilmesi, kar ile roman arasında güzel bir bağ kurabilmesi ve süslü cümleler yaratma yeteneği, kitabı okunabilir kılıyor. Ayrıca kitapta en beğendiğim şey, ilk okuduğumda beni şoka sürükleyen "Gerçek Tiyatro"
Bu romanı pek beğenmesem de çok övülen bir yazar olduğu için Pamuk'un bir kitabını daha okuyacağım. Belki yalnızca bu romanı bana hitap etmiyordur. Boş vaktiniz varsa öneririm, fakat okunabilecek daha güzel kitaplar da yok değil.