Sanılır ki 'sabır' musibetlere dayanmanın, onlara katlanmanın adıdır. Halbuki asıl mesele hadiseye tahammül etmek değil, sabır üzerinden Cenab-ı Hak'la irtibat kurabilmektir. Kur'an-ı Kerim'de "Allah sabredenlerle beraberdir" buyrulur.
Bismillahirrahmanirrahim
Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah'tan yardım dileyin. Şüphe yok ki Allah sabredenlerle beraberdir. - Bakara 153. Ayet
Bir süre sonra Câlūť'un çok kalabalık ordusunu gördüler, çok korktular ve şöyle dediler: "Bugün bu orduya karşı bizim gücümüz/yapacağımız bir şey yok." Ama içlerinden, imanları çok güçlü olanlar şu muhteşem sözü söylediler;
كمْ مِنْ فِئَةٍ قَلِيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةٌ كَثِيرَةً بِإِذْنِ اللَّهِ وَاللَّهُ مَعَ الصَّابِرِينَ
"Nice az topluluk, Allah'ın izniyle bir çok kuvvetli topluluğa galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara, 2/249) Onlara bu şekilde moral verdiler. Sonunda Câlût ve ordusunun karşısına çıktılar. Hepsi şöyle dua ediyordu:
رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَثَبَتْ أَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
Ey Rabbimiz! (Bugün) üzerimize sabır (ve metanet) yağdır. ayaklarımızı sabit (ve metanetli) kıl. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et/zafer ihsan eyle." (Bakara, 2/250)
Ve müthiş bir savaş başladı. Câlût ordusu böyle bir saldırı beklemiyordu. Bu arada Tâlût'un ordusunda bulunan Davud isimli bir gencin, sapanıyla attığı taş zalim Câlût'un başına yarmış ve onu cansız yere sermişti. Bu da karşı tarafın moralini âdeta bitirmişti ve kaçmaya başladılar. Zafer Müslümanların olmuştu.
'İsrailoğulları o dönemde savaşarak Amalika ordusundan kurtulmak istiyordu. Ancak bir başkanları/kralları yoktu. O anda içlerinde olan peygamberden, kendilerine bir kral seçmelerini istediler. O Peygamber de Allah'ın, Tâlût isimli bir kişiyi seçtiğini ve kendilerine cihadı emrettiğini bildirdi. İsrailoğulları dünyevileşmişler ve âdeta