Vay canına...
Kurgu hakkında diyebileceğim tek şey bu sanırım.
Tristan... Her okuduğum Tristan karakterinin birbiriyle yarışıyor olması şansım mı şanssızlığım mı bilmiyorum ama bu isimde karakterler okuduğumda bir şekilde güvende hissediyorum kendimi. Nitekim Yırtıcı'da da aynı güveni hissettim. Tristan Caine bir marka olma yolunda ilerliyor ama merak ettiğim bir şey var. İnsanın gözleri o kadar şeyi nasıl belli eder Allah aşkına? Eğer adamın gözleri olmasaydı yazar betimlemeleri nasıl yapacaktı bilmiyorum. Betimlemelerin yarısı kaslı ve dövmeli vücut, yarısı mavi, her şeyi ortaya döken bakışlardan ibaret.
Vitalio... Bu soyisim elbette mafyatik ögeler çağrıştırıyor ama daha çok esir tutulan veya baba parası yiyen, vitrin olmak zorunda olan mafya kızı soyisimi gibi ancak bu hikayede öyle değil. Kadın karakterin öyle güçlü yanları ve dahi derecesinde zekası var ki takdir edilesi. Yalnız büyümüş, kimsesiz yetiştirilmiş bir kadın için yaşadığı kafa karmaşası normaldir, hak veriyorum.
Kısaca çocukluğu bir kurşunla elinden alınmış bir adam ne kadar dünyaya soğuk ve düşmanım dediği kadına alev alev olur onu okuyoruz aslında. İki hayatın tek kaderde kesişimi diyebiliriz. Normalde bu tarz hikayeleri kahraman bakış açısı ile okumayı severim ama yazarın bakış açısı da sarmadı değil. Akışı hareketli, anlatımı yalın ve karakter gelişimi ilk kitap olmasına rağmen güzeldi. Ben sevdim ve okurken de keyif aldım.
İçerisinde smut ögeler ve eser miktarda küfür bulunmaktadır, dikkatli okumakta fayda var. Rs düşmanı olabilir, tavsiye ederim.