“Allahım bizler senin falsolu kullarınız, nolur bizden razı ol!”
Diyerek elini gökyüzüne açtı İbrahim.
“Allahım kaderimden şikayetçi değilim!”
Diye bağırdı , gözlerinden birkaç damla göğsündeki kesiğe düştüğü sırada.
Gecenin karanlığında yürümeye devam etti, gördüğü hülyanın ardından ilerlemekle yetindi. Hissetmeden her yerindeki kesikleri, sadece ilerledi. Gecenin gündüze kavuşacağını bildiği kapıyı bulmaya çabaladı. Bir kesik daha atıldı dizkapaklarından. Önemli değil sonuçta nice peygamber taşlandı eziyete uğradı aç bırakıldı canice katledildi. Yoluma devam etmeliyim diye geçirdi içinden. İçinden geçenlere buyur dahi etmeden ... belki etse, bir tabure çekse ve olanları anlatmasını istese içinden .. içi içine sığamazdı ve öfkesinden deliye döner , başlardı anlatmaya ve derdi ki ..
Allahım beni bir cenderede iki elim kanda bile değilken sıkıştırdılar,
Beni öldürene kadar dövdüler , kanlarımı asfaltın üzerine bıraktım ,
Ve koşar adım sana geldim.
Allahım beni kulların öldürdü, bir asfaltın üstündeyim üzerime gazeteler örtüldü.
Allahım beni kulların öldürdü, evde annem yalınayak beklerken beni.
Ama bari izin verseydin de şu sol göğsümdeki kesiğe annem bir bakıverseydi.
Allahım beni kulların öldürdü, gecenin karanlığında ellerim semada,
Yine de
“Allahım kaderimden şikayetçi değilim.”