Duyguların yaşadıklarının reaksiyonudur. Duygularını yargılamak yerine onların ne demek istediğini dikkate alman senin klavuzun olacaktır.
Sayfa 148Kitabı okudu
Kapitalizm in antikominizm propagandası
Amerika'nın Sesi, Alman Dalgası ve İngiliz BBC... Bunlar da düzenli olarak propaganda yapmaktalar. Bunlar yayınlan ile di­ne olan ilgiyi artırmayı, diri tutmayı, dinsel fanatizmi beslemeyi ve seslerinin ulaştığı kitleleri sosyalizm aleyhine çevirmeyi amaçlıyorlar.
Reklam
Kimsenin yaptığı yanına kalmıyor...!
Ve O Allah ki kimsenin hakkını kimsede bırakmıyor!Ayrıca her iyilik veya kötülüğün karşılığı bu dünyada alınacak diye bir şey yok; öyle bir beklentin olmasın! Ne iyilik, ne de yapılan kötülük hiçbir zaman kaybolmuyor ve sen unutmuş olsan bile Allah ne dünü, ne geçmişi, ne yapanı, ne sana yapılmış olanı unutmuyor! Yalnızca, her şey vaktini, o günü bekliyo O hesap o masaya herkesin önüne gelecek. Öyle Alman usulü (!) falan da yok! İnan bana kimileri senin"hesabını" da ödeyecek!
Sayfa 22
Alman halkı Hitler’in vahşetine neden sessiz kaldı?
..halk ancak örgütlü olduğu zaman etkili olabilir. Yoksa tek tek insanlar, zorbalık karşısında sinerler.
Sayfa 245 - Doğan kitapKitabı okudu
Alman imparatoru Papa’yla ittifak kuruyor, sanki yaşama karşı ölümcül düşmanlığın temsilcisi Papa değilmiş gibi!..
Reklam
'Einmal ist keinmal' diyor Tomas kendi kendine. Sadece bir kere olan şey, diyor Alman özdeyişi, hiç olmamış sayılır. Yaşanacak bir tek hayatımız varsa eğer, onu hiç yaşamamış da olabiliriz, fark etmez.
152 syf.
8/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
DİKKAT : “SPOİLER İÇERİR.” Eser sahibi Goethe’nin 1774 yılında sadece iki haftada yazdığı bir kitap.Böyle bir eseri iki haftada yaratabilmek mümkün müdür diye sormadan da edemiyor insan.. Romanın ilk basımları, 1774 ilkbaharında Leipzig kitap fuarlarında yerini almış ve aynı zamanda en iyi satan kitap haline gelmiştir. 1787 yılında bunu, yeni bir sürümü de takip etmiştir. Roman Goethe'yi, 1774 yılında Almanya'da birdenbire şöhretinin doruğuna ulaştırmıştır. Kitapta imkânsız aşkını arkadaşına mektuplarla anlatan Werhter’in sarsıcı bunalım halini bulacaksınız. Sevdiği nişanlı bir kadındır ve toplum gelenekleri buna müsaade etmez. Çünkü Lotte, Werther’e sevgisine rağmen nişanlısıyla evlenir. DİPNOT: Genç Werther’in Acıları kitabı o yıllarda çoğu giyim firmasını zengin etmiş. Genç Werther’in giydiği kıyafetler Alman halkının yeni moda akımına dahil olmuş. Sokaklarda herkes genç Werther gibi dolaşmaya başlamış ( sarı pantolon mavi ceket furyası )Bunun yanında kitabın konusu fazlasıyla ağır olduğu için bu kitabın fanları oluşmuş ve etkilenenlerden dolayı intihar vakaları o kadar arttmışki bu kitap bir çok ülkede yasaklanmış. o sıralarda Alman hükümeti “Genç Werther’in Sevinçleri” adı altında yeni bir kitap piyasaya sürmüşler.Okurken tüylerim diken diken oldu diyebilirim. Bu acı hikayeyi kaldırabilecek, psikolojisi güçlü bireylere tavsiye ediyorum sadece. Keyifli okumalar dilerim…
Genç Werther'in Acıları
Genç Werther'in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Halk Kitabevi · 2021120bin okunma
NAZİ ALMANYASI'NDA IRKÇI DÜZEN
Reich’in (Nazi Almanyası) Ukrayna komiseri Erich Koch, 1943’te, "Biz üstün bir ırkız ve en mütevazi Alman işçisinin bile toplumsal ve biyolojik olarak buranın halkından bin kez daha değerli olduğunu hep hatırlamalıyız" diyordu. 1940’tan itibaren, Polonya’nın batısında yaşayanlar, topraklarına Alman köylülerinin yerleştirilebilmesi için ya doğuya sürüldüler ya da öldürüldüler. Sovyetler Birliği’nde, savaş "Yahudi-bolşevik"lerin ortadan kaldırılmasını amaçlıyordu. Bunlar yok edildikten sonra "hayat sahası", "üstün insan"lara kalacaktı. Batı Avrupa’da, yenilen halklar katı bir ırk hiyerarşisine göre sınıflandırıldılar. En üstte Cermenler yer alıyordu. Ardından Latinler geliyordu; en altta da Slavlar. İskandinavlar, Lüksemburglular ve Hollandalılar ise, saf olmayan unsurlarından, yani Yahudilerden "arındırıldıktan" sonra asimile edilebilecek kadar Cermen ırkına yakın kabul ediliyorlardı. TÜSİAD TARİH 1945 1990 Sayfa 48
İkinci Dünya Harbi sıralarında Almanların, Polonya, Rus ve Yahudi asıllı milyonlarca insanı, "Alman üstün ırk" nazariyesi için yok edişi, Rusların, Kırım'ın Müslüman nüfusunu milyonlardan yüzbinlere indirecek kadar katliama girişmesi, İslâm dışı sistemlerin insana vermediği değeri belgeleyen örneklerden sadece bir bölümüdür.
Sayfa 247Kitabı okudu
Reklam
Sistem Dışı Elementler
Sistem dışı elementlerin sistemin içinde faaliyet göstermesine izin verdiğimizde neler olabileceğini, demokratik seçimle işbaşına gelip bir sene içinde Alman demokrasisinin tüm temsili kurumlarını işlevsiz hale getiren Nazilerden biliyoruz.
Alman askerleri 1 Temmuz’da Akyar’ın harabelerine girdi. Şehir içindeki tüm mukavemet üç gün içinde kırıldı. Manstein, 35.000’den fazla Alman ve Rumen zayiatı karşısında dünyanın en güçlü kalelerinden birini ele geçirmişti. Sovyetler 113.000 ölü yahut esir vermiş, yedi Sovyet tümeni imha edilmişti. Bu, maliyetli olsa da harikulade bir zaferdi ve Hitler, Manstein’ı 1 Temmuz’da mareşal asasıyla ödüllendirecek kadar tatmin olmuştu. Manstein askeri kariyerinin zirvesine varmıştı.
Manstein, Şubat ve Mayıs ayları arasında On Birinci Ordu’nun kuşatma hatlarını aşamayan üç Sovyet taarruzu püskürttü. Ancak Güney Ordu Grubu Kırım'ı güçlendirmek için 22’nci Panzer Tümeni’ni gönderince, Manstein bu teşkili tertipli Sovyet savunmalarına karşı 32 tank kaybedeceği, zayıf planlanmış bir karşı taarruz için kullandı. Bu karşı taarruz, panzerlerin kullanımına ilişkin Manstein’ın aklını başına getiren bir ders oldu: Düşmanın mayın tarlaları ve tank hendeklerini; istihkâmcıların, piyadenin ve topçunun desteği olmaksızın aşmaya çalışmak intihar demekti. Birçok Alman komutanı gibi 1940-41 yıllarının o kolay zaferlerine şartlanmış olan Manstein da panzer tümenlerinin kendi başlarına her türlü mukavemeti aşabileceğini düşünmüş ancak mevzi almış kararlı bir hasmı mağlup edebilmek için müşterek birlik taktikleri gerektiğini böylelikle öğrenmişti.
Kış vaktinde amfibi çıkarmalar beklemeyen Manstein’ın yanılgısı,
Manstein’ın Kırım’daki On Birinci Ordu’su, 1941 Aralık’ında Doğu Cephesi’nde hâlâ taarruz hâlinde olan tek Alman teşkiliydi. Lâkin ikmal durumu zayıftı ve tahkimli bir bölgeye eş güdümlü ve kapsamlı bir taarruz başlatacak topçu ve hava desteğinden yoksundu. Yine de 17 Aralık’ta Akyar’a, bir miktar alan kazanmakla birlikte şehri zapt etmekte başarısız olduğu bir taarruz icra etti. On Birinci Ordu’nun 8.500 zayiat vermesinin ardından ise taarruza son verip kuşatma durumuna geçti. Lâkin Sovyet Elli Birinci Ordu’su 26 Aralık’ta Kerç’e 5.000 asker çıkardı ve Kırk Dördüncü Ordu üç gün sonra Feodosiya’ya indi. Manstein, Sovyetlerin amfibi operasyonlarının oluşturabileceği tehdidi küçümsemiş ve 150 kilometrelik kıyı şeridinin müdafaası için sadece Korgeneral Hans Graf von Sponeck’in 46’ncı Tümen’ini görevlendirmişti. Sponeck, Kerç’e indirilen daha ufak düşman kuvvetini ezmeyi başardıysa da, Feodosiya’nın kaybı kuvvetlerinin çembere alınması tehlikesi doğurduğundan Manstein’dan ricat için izin istedi. Manstein bu talebi reddetti. Emir olmaksızın çekilmeye karar veren Sponeck, askerlerini çembere alınmaktan kurtaran 100 kilometrelik bir cebri intikal icra etti. Akabinde Feodosiya’nın batısında Sovyet çıkarma güçlerini durduran yeni bir cephe kurdu. Felaketin atlatılmış olmasına karşın Manstein Sponeck’i görevden aldı ve itaatsizliğini OKH’ye bildirdi. Şövalye Haçı’yla taltif edilmiş bir subay olmasına rağmen Sponeck Almanya’da askeri mahkemeye çıkarıldı. Korgeneral ölüm cezasına çarptırıldıysa da Hitler bu cezayı Germersheim’daki askeri hapishanede altı yıl hapis cezasına indirdi.
“1 Mayıs 1939 tarihi itibarıyla Türkiye’nin Almanya’ya verdiği silah ve askerî malzeme siparişi 125 milyon Alman markına ulaşmıştı. Bu meblanın önemli kısmını top, obüs, topçu malzemesi, römork ve denizaltı siparişleri oluşturuyordu.”
Sayfa 189 - Kronik KitapKitabı okudu
1.500 öğeden 15bin ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.