Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

alper

Kuzey yamacına baktığı Çiğiltepe'nin Akharım'a dönük güney mevzileri belli ki kıyameti yaşamaktadır. Tepenin zirvesinde yanıp sönen alev topları bir süre sonra yerini kalıcı bir aydınlığa bırakırken, gök gürültüleri de kesintisiz, derin bir uğultuya dönüşür. Barut kokusu yüklü bulutlar, Sincanlı Ovası'nı yalayarak İzmir yoluna doğru akmaktadır. Bu bulutların taşıdığı, HacıAnestis'e iletilmek üzere Mustafa Kemal Paşa'nın 150 mm'lik obüs mermileriyle yazdığı bir de mesaj vardır; "Geliyorum!"
Reklam
Kilittepe'yle Dikmenbaba Tepesi arasında mevzilenmiş 57nci Tümen'in 75 mm'lik sahra bataryaları üç buçuk senelik kan ve gözyaşının, yakılıp yıkılan yüzlerce köyün, katledilen binlerce köylünün hesabını sormaktadır. Gün artık merhamet günü değildir. Trikupis'in kolordusu için cehennemin kapısı açılmıştır.
Gerçek kurgudan daha şaşırtıcıdır
"Bak," dedi. "Şu ruh doktoru işi, bir süre önce böyle demiştin, insanların sandığı gibi bir şey değil. Seninle birlikte senin zihninin dünyasına girdiğimde -hatta sen kendi başına girdiğinde bile- bulduğumuz şeyler sözüm ona gerçek dünyadan çok da farklı olmuyor. Hasta her türlü kuruntuyu, saçmalığı ve tuhaf deneyimlerini getirdiği için başta öyle görünüyor. Ama herkes bu tür bir dünyada yaşar. Eskilerden biri 'gerçek kurgudan daha şaşırtıcıdır' sözünü bunun için söylemiş. "Gittiğimiz her yerde, yaptığımız her işte etrafımız sembollerle sarılıdır, o kadar bilindik şeylerdir ki bunlar bunlara bakmayız bile, baksak bile görmeyiz. Biri sana sokakta on metre öteye yürüdüğü sırada gördüklerini ve düşündüklerini anlatacak olsa, kafanda dünyaya dair hiç aklına gelmeyecek kadar çarpık, bulanık ve eksik bir resim oluşur. Üstelik insan böyle bir yere gelmedikçe etrafındakilere hiç dikkat etmez. Kişinin geçmiş olaylara bakması önemli değildir; asıl önemli olan eskisinden çok daha net bir görüşe sahip olmasıdır, bunun da tek nedeni ilk kez caba göstermesidir.
Sayfa 113Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Vay canina, Peder, anlattığınız canavarlar müthişti!" "Yine de insan denen canavarın yanından bile geçemezler," dedi peder
"Evde mi olacaksın?" diye sordu Tenar ona, belli bir mesafeden. "Therru uyuyor. Biraz yürümek istiyordum." "Evet. Sen git," dedi adam ve kadın, bir kadına hükmeden zorunluluklar karşısında bir erkeğin vurdumduymazlığını düşünerek gitti. Zorunluluklar: Birilerinin uyumakta olan çocuğun yakınlarında olması, birinin özgürlüğünün diğerinin özgürlüksüzlüğü anlamına gelmesi gibi; eğer onun şu anda iki bacağı üzerinde yapmakta olduğu gibi -önce biri sonra diğeri- bu harikulade sanatın, yürüyüş sanatının uygulamasında olduğu gibi, ileri doğru hareket eden bedendeki denge gibi, sürekli değişen, hareketli bir denge sağlanmazsa...
Reklam
" Depresif biri olmak kesinlikle arzulanabilecek bir şey değildi; kadercilik bir maharet değil, müzmin bir hastalıktı."
Sayfa 207Kitabı okudu
.... ölüm kavramına işaret eden en eski kanıtlar yaklaşık 100 bin yıl öncesine ait. Homo sapiens adını verdiğimiz türümüzün üyeleri cenaze törenleri yapmaya başlamışlar. Arkeologlar İsrail'deki mağaralarda geyik boynuzları, aşı boyası topakları ve uzak sahillerden getirilmiş deniz kabuklarıyla çevrili, özenle yerleştirilmiş iskeletler buldu. Avustralya'da Aborjinler 40 bin yıl önce ölülerine mezar kazıyorlardı. Bu ritüeller bize bu gibi uygulamaları olan insanların zihinlerine ilişkin bazı bilgiler veriyor. Onlar ölüme diğer primatlardan farklı bakıyordu: bu duruma hastalıklar ve yaralanmalar yol açmıştı, geriye dönüş olmayacaktı. Bedenlerini özenle gömerek ölülerin anısına saygı gösteriyorlardı.
Yaklaşık 30 milyon yıl önce orangutanları, gorilleri, şempanzeleri ve bizi oluşturacak kuyruksuz maymunlar evrim dalı, diğer primatlardan ayrıldı.
Bir zamanlar Forbes'in bir arkadaşı bir av partisi sırasında Narmada banyanını ziyaret etmişti. Av tüfeğiyle bir dişi maymunu vurmuş ve avını çadırına götürmüştü. Çadırın etrafında kulak tırmalayan bağırtılar başlamış, dışarıya bakan avcı onlarca maymunun "büyük bir gürültü çıkararak tehditkâr bir beden diliyle kendisine yaklaştığını" görmüştü. Forbes'in arkadaşı av tüfeğini sallayarak maymunları tehdit edince bir erkek hariç bütün hayvanlar gerilemişti. Anlaşıldığı kadarıyla o grubun lideriydi. Maymun tehditkâr sesler çıkararak avcıya yaklaşmıştı. Ama sonunda sesinin tonu değişmiş, Forbes'in ifadesiyle "hüzünlü bir inlemeye" dönüşmüştü. Avcı maymunun ölü dişinin bedenini istediği kanısına varmış ve avını geri vermişti. Forbes "Maymun dişiyi hüzünlü bir şefkatle adeta eşine sarılırcasına kollarına almış ve zafer kazanmışçasına, kendisini bekleyen arkadaşlarına götürmüş" diye yazıyor. Maymunlar gitmiş, ama av partisine katılanların hepsi dehşet içinde donakalmıştı. Forbes "Grup bir daha asla maymun cinsine silah doğrultmamaya karar verdi," diyor.
Cehalet Kraldır
"Cehalet kraldır. Onun tahtından indirilmesi birçoklarının işine gelmez. Birçokları bu karanlık monarşi sayesinde parasına para katar. Onlar cehaletin maiyetidir ve onun adına insanları dolandırıp yönetir ve bu arada kendileri daha da zengin olup güçlenirler. Okuryazarlıktan bile korkarlar, çünkü yazılı söz düşmanlarını bir araya getirebilecek yollardan birisidir. Silahları keskince bilenmiştir ve onları ustalıkla kullanırlar. Çıkarlarının tehdit edilmekte olduğunu hissettiklerinde dünyaya savaşı dayatacaklar ve bunu izleyen şiddet bildiğimiz şekliyle toplumsal yapı tamamen harap oluncaya dek sürecek ve yerini yeni bir toplum alacak.
Sayfa 252Kitabı okudu
Reklam
Dünyada Hiçbir Değişiklik Sessizce Olmamıştır.
"Yarın iktidara yeni bir prens gelecek. Zeki insanlar, bilim insanları tahtın çevresine dizilecekler ve bütün evren onun gücüne tanık olacak. Onun adı Gerçeklik'tir. İmparatorluğu bütün dünyayı kapsayacak. İnsanlık bir kez daha dünyanın hakimi olacak. Bugünden yüz yıl sonra insanlar mekanik kuşlarla uçacaklar. Metal arabalar insan yapımı taşlarla örülmüş yollarda uçarcasına gidecekler. Otuz katlı binalar olacak, gemiler denizin altından gidecek, her işi makineler yapacak. "Peki bütün bunlar nasıl gerçekleşecek?" Durakladı ve sesini alçalttı. "Korkarım ki her değişiklikte olduğu gibi. Böyle olacağı için de çok üzgünüm. Şiddetle ve kargaşayla, ateşle ve öfkeyle gerçekleşecek, çünkü dünyada hiçbir değişiklik sessizce olmamıştır."
Sayfa 252Kitabı okudu
"Eğitimsiz bir kişi doğal bilimlerle ilgili bir makale okur ve şöyle düşünür: 'İyi de bunu niçin basitçe açıklamamış?' Okuduğu şeyin aslında mümkün olan en basit biçimde kaleme alındığının farkında bile değildir.
Sayfa 234Kitabı okudu
Eğer düşünce yönetilecekse bu ancak mantığın kabul edeceği bir yönde olabilirdi; aksini zorlamaya kalkarsanız size itaat etmezdi. Tüm bilge yöneticiler gibi Başrahip Arkos da itaatsizliğin mümkün ve zorlamanın imkânsız olduğu emirler vermekten sakınırdı. Etkisiz emirler yağdırmaktansa öte yana bakmak evlaydı.
“Zaman,” dedi ciddi bir ifadeyle, “bir buz katmanın altından akan bir nehre benzer. Bizleri köklerimizden uçlarımıza kadar, doğumdan ölüme kadar, yolumuzda duran taş ve engellerin etrafından kıvrılan su bitkileri gibi esnetir. Buzdan tavanı yüzünden hiç kimse nehirden çıkamaz ve hiç kimse bir an için olsa da akışa karşı gelemez.”
Çok daha uzak geleceğe baktığımızda..... Reprogenetik teknolojisinin insan türünü iki değil birçok türe ayıracağı ve bu ayrımın sadece zengin-fakir şeklinde olmayacağı konusunda hemfikiriz. Ayrım farklı yaşam felsefeleri ve farklı yaşam şekilleri üzerinde olacaktır. Farklı yaşam şekilleri konusundaki arzular gerçeğe dönüştüğünde, arzuların farklılığı giderek, türlerin farklılığına bile dönüşebilecektir. Reprogenetik teknolojisi, yaşamın ortaya çıkışından beri yeni türler yaratmakta olan doğal süreçlerin daha hızlı bir versiyonu olacaktır. Türleşme, küçük bir topluluk komşularından genetik olarak tecrit edildiğinde doğal olarak ortaya çıkmaktadır. Bu grup, değişen koşullara çevresinden bağımsız olarak uyumlar geliştirmekte ve kendi ekolojik köşesini (niş) doldurmaktadır. Türleşme, milyarlarca yıldır, evrimi sürükleyen motor olmuştur. Yerleşmiş türler için evrim, ya hiç yoktur veya çok yavaştır. Evrim, yalnızca türleşmeyle hızlanmaktadır. Reprogenetik, doğanın bu tema'sı, yani evrim üzerine insanın eklediği, genetik ayıklamanın yaratıcı kullanımıyla evrimin hızlanmasını sağlayan bir tür sapma olarak da görülebilir.
Sayfa 106Kitabı okudu
648 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.