Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Alper Yıldırım

Alper Yıldırım
@alpryldrm89
Yozgat - Ankara - Eskişehir 14.07.2018
Nazende
Nazende
ile
inşaat mühendisi
150 okur puanı
Ağustos 2018 tarihinde katıldı
Çalıydı, çırpıydı ama..
İÇ ANADOLU'ya yaklaştıkça, kurt hücumuna uğramış koyunlar gibi birbirine sokulmuş kerpiç evlerden kurulu yoksul, neredeyse erkeksiz köylerden, kel dağların eteklerinden, kıraç topraklardan geçerek, karanlık, bakımsız kasaba ve şehirlerde konaklayarak ilerleyen kafile, altı gece ve yedi gün süren yorucu bir yolculuktan sonra akşama doğru Ankara'ya ulaştı. Altı yüzyıllık devletin anavatanı Anadolu, bütün imparatorlukların anavatanlarının tersine, utanılacak kadar yoksul ve bakımsızdı. Nesrin'in neşesi sönmüştü. Onun hayal kırıklığını fark eden tel gözlüklü doktor Kâmil Bey, "Bak kızım.." demişti, "..bir tekerleme vardır, bilir misin: Çalıydı, çırpıydı ama evimdi. Anadolu da yoksuldur, çıplaktır, bakımsızdır ama vatanımızdır...
Reklam
Bulgar komitacıları, ceplerinde Abdülaziz Han'a hitap eden istidalarla Balkan dağlarında Türk vatanının birliğine pusu kurarlarken Anadolu kadınları redif, ihtiyat, müstahfaz adlarıyla evlerinden alınan, bir daha memleketlerine dönemeyen erkeklerine ağlıyorlardı. Fakat bizim acılarımız nedense hapsedilmeye mahkûmdur. Onlar, dinlenilmesi sadece tesadüfe bağlı birkaç türküde yaşıyor...
dergah yayınları
Mütareke yıllarında Ermeni meselesi dolayısıyla Erzurum'a gelmiş olan Amerikan heyetine o zamanın Belediye Reisi Zâkir Beyin verdiği cevabı kim hatırlamaz? Tercümana: "- Dilmaç, bana bak, bu beyler uzun boylu anlatıyorlar. Ben kısa bir misalle Erzurum'da ekseriyet kimlerde idi, Generale anlatayım." diyerek heyeti oturdukları evin penceresine götürmüş, "- Bakın, demiş, şurada bütün şehri saran bir taşlık var. Onun da ortasında yirmide biri kadar duvarla çevrilmiş bir yer var. O büyük taşlık Müslüman mezarlığı, o küçüğü de Ermeni mezarlığıdır: bunlar kendi ölülerini yemediler ya!"
dergah yayınları

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
...Kendilerine boyun eğenler, uyduları, ruhsal köleleri, her zaman her hareketinin peşine takılanlar asla yetmez onlara hayır, özgür olanlara, bağımsız kalmış az sayıda kişiye de dogmalarını tek geçerli gerçek olarak kabul ettirerek onları da kendisine övgüler düzen kişiler ve köleler olarak görmek isterler; her farklı düşünceyi devlete karşı suç olarak damgalarlar. Dinî ve siyasi ideolojinin diktatörlüğe dönüştüğü her sefer, tiranlık biçiminde...
Sizler milletimize has kahramanlıkla döğüştünüz. Peygamber Efendimiz’in insanlığa rahmet olan sancağının burçtan inmemesi, dinimizin ayaklar altına düşmemesi için aslanlar gibi vuruştunuz. Aziz milletimiz sizleri unutmayacak, kıyamete kadar hatıralarınızı fatihalarla yâd edecektir. "Kafkasya’dan Cezayir’e, Avrupa içlerinden Çin Seddi’ne kadar topraklar mezarı olan ey talihsiz nesil"; sizi gurbet ellerinde bırakmıyor, yüreğimizde götürüyoruz.
Ötüken Neşriyat
Reklam
Ben de korkuyorum !
Günün modası olan dinsizliğin senin de ruhunda yer etmiş olmasından korkuyorum .
yordam edebiyatKitabı okuyacak
Delikanlı biraz sustuktan sonra ciddi bir eda ile: — Düşünüyorum , dedi. Nastasya, katıla katıla güldü. O, gülmesini seven kadınlardandı. Güldürüldüğü zaman, katıla katıla, bütün vücuduyla sarsıla sarsıla, içi bulanıncaya kadar kıs kıs gülerdi. — Bari çok para düşünebildin mi? diyebildi.
Sayfa 61 - yordam edebiyatKitabı okuyacak
Şerif Hüseyin cahil bir insan değil; küçük küçük İslâm devletlerinin Hıristiyan emperyalizminin oyuncakları olacaklarını nasıl görmüyor? Şaçı sakalı ağarmış, torun torba sahibi; şurada kaç gün yaşayacak! Ahiret var, sorgu var; Resullullah var, İslâm için şehit olmuş bunca ashab, bunca insan var; onlarla hangi yüzle karşılaşacağını nasıl düşünmez! Demek ki mevki hırsı insanların gözünü bürüyünce, aklını alıyor, cinnete sürüklüyor!
Ah Yemen
Alçaklar son günlerde propagandalarına “İki Türk askeri öldürülmüş, karınlarından altın çıkmış.” yalanını da eklemişler.
- Ah Halim Ağabey, akşam üzerleri Beyoğlu’nda dolaşıp, bir muhallebi yerken ne kadar mutluymuşuz meğer.
Reklam
Savaşta olan bir milletin fertleri iradelerini yitirirler; savaşın gidişatına göre ne yapacaklarını düşünürler. Hele bu fert savaşta faal görev alacak askerse, konu ayrı bir ciddiyet kazanır. Artık onun iradesi olaylara, aynı zamanda kumandanlarına bağlıdır. -Hatice’ye biraz ümit vermek için şu cümleyi ilâve etti.. - Belki buradan alınıp, Balkan cephesine gönderilebiliriz; bir sabah kapınızı çalarsam, şaşmayın.
- Uyurken çadırımıza böyle bir yılan girerse ne yaparız? diye sordu. - Bütün hayvanlar en vahşi yaratığın insan olduğunu bilirler; onun için yaklaşmazlar. Nasıl kaçtığını görmedin mi?
Çevreyi dikkatle dinliyordum; hiçbir varlığın soluğuyla gölgelenmeyen bir sessizlikle kuşatılmıştım; bu öyle bildiğimiz cinsten bir sessizlik değildi; yaradılıştan bin yıl önceki veya kıyametten bin yıl sonraki, hiçbir varlıkla tanışmamış bir sessizlikti...
Devlet hayatında güçleriyle gayeleri arasında denge kuramayan milletler kafalarını taştan taşa vururlar.
Vapura binerken bir ihtiyar, “Her yere giden gelir, hatta Moskof’a giden bile gelir, ama Yemen’e giden gelmez” diyerek ağlıyordu.
227 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.