Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
Bugünü Yaşama Arzusu
#Schopenhauer *Yazar #Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihal olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve
Reklam
·
Puan vermedi
Trendeki Yabancılar PATRICIA HIGHSMITH Seviye 4 Michael Nation tarafından yeniden anlatıldı Seri Editörleri: Andy Hopkins ve Jocelyn Potter Pearson Education Limited Edinburgh Gate, Harlow, Essex CM20 2JE, İngiltere ve dünya çapında Bağlı Şirketler. ISBN 0 582 41812 7 Trendeki Yabancılar telif hakkı 1950 Patricia Highsmith Bu uyarlama ilk olarak
The Stranger
The StrangerAlbert Camus · Bokp · 2012111,2bin okunma
610 syf.
9/10 puan verdi
Billy Milligan’ın Zihinleri
—————————————————————————— Daniel Keyes, Algernon’a Çiçekler romanını yazan Amerikalı bir yazardır. Daha önce Algernon Çiçekleri okuyup çok beğenmiştim. Dolayısıyla da Billy Milligan’ın Zihinlerini oldukça merak ederek okudum. Bu heyecan verici kitap William Stanley Milligan'ın hayatını anlatıyor. Daha doğrusu, birden fazla kişiliğe
Billy Milligan’ın Zihinleri
Billy Milligan’ın ZihinleriDaniel Keyes · Koridor Yayıncılık · 2020486 okunma
Sonuçta Gizem hayatımı mahvetti. Haftada bir saat ders anlattı gitti, ben altı gün yirmi üç saat onu bekledim. Onu düşündüm. Gizem’in gözleri, Gizem’in saçları, Gizem’in bakışları, Gizem’in bacakları, Gizem’in göğüsleri, Gizem’in kokusu, Gizem’in unuttuğu tokası, Gizem’in şaşkınlıkları, Gizem’in dersten derse değişen ruh halleri, Gizem’in sözcükleri doğru telaffuz etmem için çırpınan dudakları, Gizem’in adamı durduk yerde umutlandıran gülüşleri… Gizem’in o kadar çok şeyi vardı ki, başka bir şey düşünmeye imkân bırakmıyordu.
Doksanların sonuna doğru Eskişehir'de öğrenciydim. Okulu bırakmak üzereydim, ailemi bırakmıştım, solculuk beni bırakmıştı. Sik gibi kalmıştım tek kelimeyle. Beş kuruş param olmadan günler geçiriyordum. Hala şaşarım, ne yiyip ne içiyordum o zamanlar diye? Tek bir örnek vereyim, sefaletin boyutunu anlayın. Bir gece yarısı soğuktan donmasın diye
Reklam
Kitaplarla ilgili soru ve cevaplar part 5 Soru 1=Sana göre mükemmel dediğin beş tane seri söyleyebilir misin? Seri okumak zordur biraz birden fazla kitap olduğu için hikayenin devamı eğer uzatılıyorsa bir yerden sonra sizi sıkabiliyor.Ancak beş adet sıkılmadan yüzde yüz hepsini okuyup beğendiğim seriler: 1-Asi çakıltaşı serisi/Binnur Şafak
400 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
KÜÇÜK ŞEYLERİN TANRISI ÜZERİNE
Arundhati Roy
Arundhati Roy
Küçük Şeylerin Tanrısı
Küçük Şeylerin Tanrısı
“Arundhati Roy, İngiltere’nin en saygın edebiyat ödülü olan Booker Ödülü’nü 1997 yılında Küçük Şeylerin Tanrısı adlı romanıyla aldı. Lirik bir dille, şiirsi bir anlatımla, bir söz-büyücü gibi kullandığı sözcüklerle, yasak bir aşkın çökerttiği bir ailenin soluk kesen dramını anlattı. Varlıklı bir Hindu ailesinin güzel kızı Ammu,
Küçük Şeylerin Tanrısı
Küçük Şeylerin TanrısıArundhati Roy · Can Yayınları · 20191,206 okunma
👉619 "Sefer" lugatta; miktar tayin etmeksizin mesafe katetmek manasına gelir.(467) Misafir; sefer halinde olan kimse, yolcu demektir. Hz. Aişe (r.anha) validemizden rivayet edilen bir Hadis-i Şerif'te: "Namaz ikişer rek'at olarak farzkılınmıştır. Sonra sefer halinde olduğu gibi bırakılmış, hazar (mukim) namazına ziyade
Atatürk Kafkas cephesinde Buğlan Gediği muharebelerine yetişmek azmiyle otuz altı saat hayvandan inmeden zorunlu yürüyüş yapmış ve ayağının tozu ile gayet kritik bir vaziyete girmiş olan muharebe cephesinin emir ve kumandasını almıştır. Yaveri Cevat Abbas Gürer, Silvan'dan hareketle bu çetin muharebe faaliyetinin Atatürk'ü üç gün üç gece
Sayfa 83 - Güven KitabeviKitabı okudu
Reklam
Yeni derdim, Murathan'ı beklemekti Altı gün, on iki saat, yirmi üç dakika, sekiz saniye. Dokuz saniye olmasına ramak kalmıştı, benim delirmeme ise çeyrek... Bunu yine yaptığıma inanamıyordum. Zira bu benim yeni derdim değildi. Çok eski, tanıdık ve bir o kadar da istemediğim, kaçtığım, korktuğum bir dertti. Küçükken de beklerdim ben onu, babamı, Yusuf amcamı. Ben hep beklerdim. Babam işe giderdi, gelmesini beklerdim. Kepçük okula giderdi, gelmesini beklerdim. İkisi aynı anda elimi bırakınca ile beklemiştim onları. Hep umutsuzca birilerini beklemiştim ömrümde. Bazen gelecek olanı, bazen gelmeyecek olanı, bazen yara olanı, bazen ise yara saranı. Anlamsızca hep beklemiştim. Belki de dünyaya geliş amacım buydu benim. Varlığımın, kendisine umutsuzca su verilmesini bekleyen bir kaldırım çiçeği olan kasımpatıdan farkı neydi o zaman? Kalbi olmayan Gökçen kız değil, varlığı beklemekten ibaret olan Gökçen kızdım belki de.
Sayfa 493 - Ephesus YayınlarıKitabı okudu
Şamil'in oğlu Cemaleddin esir alınıp St. Petersburg'a getirileli on üç yıl olmuştu. Bu on üç yıl içerisinde Şamil, Zümrüdüan­ka gibi Ahulgo'nun küllerinden yeniden doğmuş ve Kafkasya'ya hakim olmuştu. Rus askerleri, akın akın bu dev gibi adama sal­dırmış ancak geri çekilmek zorunda kalmıştı. Bu on üç yılda, esir olarak St.
Ahulgo'da yaşanan felaketten bir yıl sonra 1840'ta Şamil'in tek­rar ortaya çıkmasıyla kıyasıya mücadele yeniden başladı. Ne re­form yapmaktan ve daha merhametli bir yönetimden bahseden Ruslar için ne de daha önce Müritlerle tam anlamıyla ittifaka yanaşmayan dağlılar için artık bir orta yol bulmak mümkündü. Dağlılar, akın akın
Bir adam günde beş vakit farz namazlarını kılsa günde yirmi beş dk ediyor sadece farz namazları. Haftada üç saat ediyor. Ayda yarım gün yapıyor. Yılda altı gün eder. Otuz yıl daha yapsan ne olur biliyor musun? Yüz seksen gün... Şimdi biraz oturup düşünelim kardeşlerim gerçekten zamanımız mı yok, yoksa zamanın sahibine ayıracak zamanımız mı yok... Bu zamanın sahibine nankörlük değil midir? Bu resmen "zamanım yok diye yazılır gönlüm yok diye okunur" meselesi..🥀
Sonuçta Gizem hayatımı mahvetti. Haftada bir saat ders anlattı gitti, ben altı gün yirmi üç saat onu bekledim. Onu düşündüm. Gizem’in gözleri, Gizem’in saçları, Gizem’in bakışları, Gizem’in bacakları, Gizem’in göğüsleri, Gizem’in kokusu, Gizem’in unuttuğu tokası, Gizem’in şaşkınlıkları, Gizem’in dersten derse değişen ruh halleri, Gizem’in sözcükleri doğru telaffuz etmem için çırpınan dudakları, Gizem’in adamı durduk yerde umutlandıran gülüşleri... Gizem’in o kadar çok şeyi vardı ki, başka bir şey düşünmeye imkân bırakmıyordu.
304 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.