Türk siyasetinde Kemalizme ihanetin bedeli hiç değişmez:Kesinkes tarihe gömülmektir.
Sayfa 110Kitabı okudu
-Sa'd b. Ebi Vakkas, ilklerden, öncülerdendir. -O, İslam uğruna attığı ilk ok ile ilk kanı akıtan ve kendisine isabet eden düşman oku ile de ilk kanı akıtılandır. -O, Cennet ile müjdelenen, defaatle Efendimiz'in (sas) taltif ve ikramına mazhar olandır. -O, Uhud günü Efendimiz'in (sas): "At Sa'd! Anam, babam sana feda olsun." diyerek taltif ettiği arslan pençesidir. -O, Hz. Ömer'in (ra) seçtiği şura heyetindeki altı sahabiden biridir. -Hepsinden öte o, Medine sokaklarında dolaştığında Efendimiz (sas), kendisine hayranlıkla bakarak: "Kimin böyle bir dayısı var, göstersin bakalım!" diye gururlandığı hamaset kahramanıdır.
Reklam
Aydınlık Dergisi 2.4.2000 tarihinde dinler arası diyalog toplantılarının vazgeçilmez isimlerinden Prof. Dr Niyazi Ök-tem'e şu soruyu sorar: "Dinlerarası Diyalog'un, Papa 6. Paul ile Kasım Gülek dostluğundan, Papa 2. Paul ile Fetullah Gülen işbirliğine uzanması, Gülek'in Gülen için Pentagon'a referans vermesi, hepsinin ilişkisinin ortak paydası olarak dinlerarası diyalog" un gözükmesi, tesadüf mü?" Soruya verecek cevap bulamayan Öktem şu açıklama ile yetinir: "İnsanların kafasında komplo teorisi olursa, öküzün al-tında buzağı ararlar."
Mustafa Kemal/Atatürk ayrımı.
Bugün özellikle dinci ve ırkçı kesim, Atatürk'e Atatürk demezler. Irkçılara göre o Türklerin atası değildir, dincilerin ise zaten Türklük gibi bi dertleri yoktur. Ama Atatürk, onlar açısından bir psikolojik ezilmişlik hissi yaratır ve o ismin ağırlığı altında ezilirler. O nedenle de genelde Atatürk adını kullanmazlar.
O ajan AKP ve cemaatler vesilesi ile tekrar sahneye sokulmaya çalışılıyor.
Bilindiği üzere Atatürk milliyetçiliği ilk aşamada emperyalizme karşı bağımsız bir ulus varlığının teminatıdır. Laiklik ise, ülke içi bir tedbir değil. bağımsızlık için bir tedbirdir. Çünkü, saltanat-hilafet yani şerait rejimi, Batı emperyalizm ajanı konumundadır. Hilafetin ortadan kaldırılması, Batı emperyalizminin en önemli ajanın saf dışı edilmesi anlamı taşır. O nedenle laiklik bağımsızlığın teminatı ve tamamlayıcısı olarak ortaya çıkmıştır.
Atatürk milliyetçiliğinin aynı zamanda tepki duyduğu şey yabancı egemenliğidir. Yani ekonomisi ve siyaseti ile emperyalizmdir. Milli Mücadele, sadece işgalci kuvvetlere karşı verilmemiştir. Çünkü bizzat Atatürk tarafından da ifade edildiği üzere, siyasi, iktisadi, kültürel tüm alanlarda yabancı egemenliğinden kurtulma savaşıdır. O halde, Atatürk milliyetçiliğinin kaynağı, Türk milletinin kendi yurdunda esir eden emperyalizm ile bunun acenteliğini üstlenen levanten saltanat-hilafet yapısıdır. Bu yapıya karşı, Türk milletinin ulusal isyanıdır.
Reklam
Sa'd b. Ebi Vakkas...
O İlklerden, öncülerdendir. O, İslam uğruna attığı ilk ok ile ilk kan akıtan, ve kendisine isabet eden düşman oku ile de ilk kanı akıtılandır. O, cennetle müjdelenmiş, defaatle Efendimiz'in taltif ve ikramına mazhar olmuştur. O, Efendimiz'in "Allahım Sa'd sana dua ettiği zaman, sen onun duasını kabul buyur" diye dua ettiği ilk bahtiyardır. O, Uhud günü Efendimiz'in "At Sa'd, Anam babam sana feda olsun" diyerek taltif ettiği arslan parçasıdır. O, imanın çile dolu yolunda gösterdiği hamiyet ve sabır dolayısıyla Rahman'ın sofrasından indirilen dört ayrı ayetin sebebi nüzülüne vesile olandır. O, Hz. Ömer'in seçtiği şûra heyetindeki altı kişiden biridir. Hepsinden öte o, Medine sokaklarında Efendimiz'in (sav) kendisine hayranlıkla bakarak "Kimin böyle bir dayısı var, göstersin bakalım" diye gururlandığı hamiyet kahramanıdır. Uhud'da Sa'd b. Ebi Vakkas o güne kadar hiç kimsenin elde edemeyeceği bir şerefi elde edecekti. O zaten hep ilklerin adamı idi. İlk kez risalet davası uğruna kan dökendi. İlk kez risalet davası uğruna ok atandı. Şimdi bir ilke daha imza atacak ve yoluna baş koyduğu, binler canın o cana kurban olduğu, ilk günden bu güne kadar herkesin " Anam, babam, nefsim, sana feda olsun ya Resulullah" dedikleri Allah Resulü (sav) Sa'd b. Ebi Vakkas'a " Anam, babam sana feda olsun ya Sa'd " diyecekti. O güne kadar Allah Resulü bu sözü hiç kimseye söylememişti
Sayfa 69 - Siyer yayınlarıKitabı okudu
İsmail Hakkı...
Varlığıyla onur duyduğumuz Profesör Aziz Sancar'ın yakasında Atatürk rozeti vardı, kravatı ise Osmanlı tuğrası motifliydi. Bu sentezi Atatürkçülere laf sokma fırsatı olarak gören bazı dangozlar, "Cehape zihniyeti karşı çıkıyor ama, bak gördünüz mü, insan hem Atatürk'le hem Osmanlı'yla gurur duyabiliyor" dediler. E
Sayfa 500 - Kırmızı Kedi Yayınevi, 2016Kitabı okudu
Altı Ok, Turancılığın dokuz ışığı gibi katı dogmalar biçiminde değildir. İlerleme ve gelişme hatta dış dünya ile bütünleşme yolunda adımlar atmaya engel hiç değildir. Altı Okun değişmesini, barışçılık, dayanışmacılık, eşitlik ve demokrasi açısından isteyenler, ne Altı Oku ne de Atatürkçülüğü tam incelememişlerdir. inceselerdi kendileriyle çelişkiye düşmezlerdi.
Sayfa 49 - Atatürkçü Düşünce Derneği YayınlarıKitabı okudu
Altı Ok, tek yanlı olarak ortaya çıkmamıştır. Kapitalist dünya ve sosyalist dünya dışında kendine yeni bir yol arayan her ülke gibi orijinal bir ulusal sentez denemesi olarak gündeme gelmiştir.
Sayfa 45 - Atatürkçü Düşünce Derneği YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Asya ve Avrupa arasında yer alan Anadolu'nun genç Cumhuriyeti'nin, bu iki kitadan birinin etkisi altına girmemesi için ayrı bir yol izlemesi gerektiği ve bu yolun da iki kıtanın da yönelmiş olduğu ayrı yollar arasında uzlaştırıcı bir orta yol olması gerektiği düşünülmüş ve böylece Altı Ok kabul edilmiştir. Altı Okun ilk üç ilkesi olan ulusçuluk, cumhuriyetçilik, laiklik Avrupa ülkelerindeki gelişmeler sonucunda ortaya çıkan evrensel değişmelerdir. Özellikle Fransız Devriminin gündeme getirdiği ulusçuluk, cumhuriyetçilik ve laiklik ilkeleri, bütün dünyada yaygınlık kazanırken, Mustafa Kemal hareketinin bu ilkelere karşı ilgisiz kalabileceği düşünülemezdi. O nedenle Türk Devriminin ideolojisi oluşturulurken Fransız Devrimi esas alınmış ve Fransız Devriminin bu üç ilkesi Altı Okun yarısı olarak benimsenmişti.
Sayfa 45 - Atatürkçü Düşünce Derneği YayınlarıKitabı okudu
Sevmek çocukluk değil mi ?
...Allah şahit, seni ok iki yaş altı bir çocuğun masumiyetiyle sevdim. Namahremim değildin diye öptüm gözlerinden.
Millete yeni bir ideoloji aşılanacaktı: Kemalizm. Bunun sembolü 'Altı Ok'tu: Baştaki dört ilkeye, Milliyetçilik, Laiklik, Cumhuriyetçilik ve Halkçılık ilkelerine, 1931'de Devletçilik ve Devrimcilik de eklenmişti. Bunlar birbiriyle kenetlenmiş durumdaydı: Devletçilik, sömürgeciliğe Halkçılık yoluyla karşı koyuyor; Laiklik Halkçılığın sömürülmesini önlüyor, hepsini yabancı saldırısına karşı koruyan milliyetçilik de, yaşama hızını Devrimcilikten alıyordu.
Sayfa 688Kitabı okudu
Uhud günü farkedilen şey
Dünyanın en değerli insanları o gün onlardı. Ashab-ı Kiram'ın yetmişi şehit oldu, altı yüzü otuzu da yaralı bereli gaziydiler, zaten yedi yüz kişiydiler toplam, İslam zaten erkekleriyle o kadardı. Onların "Peygamberi öldürüldükten sonra ne kaldı geriye" diye düşünmelerini Allah, cahiliyeye dönüş olarak kabul etti. Onun için İbni Mesud(ra) diyor ki: "Uhud gününe kadar biz kendimizi tam Müslüman kabul ederdik. Sonra Allah kalplerimizi elimize koydu -yani aynayı önümüze koydu adeta- baktık ki biz daha yolun başındaymışız." Çünkü ayet, "cahiliye mantığıyla düşünenler var sizde" diyor. Neden? Velev Peygamber öldürülse, Hamza(ra) öldürülse bile din Allah'ın değil mi? Peygamber mi yapacaktı bu işleri? Musab(ra) mı, Hamza(ra) mı kainatı hidayete erdirecekti? Uhud'u genişletsen bugünkü dünya bile Uhud'a hafif geliyor. Peygamberin kanı düşmüş, kainatta var mı daha feci bir şey? Peygamberin yüzü yaralanmış, miğferine ok isabet etmiş. Orada Efendimizin(sav) kanı yere düşmesin diye Cebrail(as), yeryüzüne en hızlı indiği şekillerden biriyle indi. Çünkü Peygamberin bir damlası yere damlasaydı, Allah'ın gözünde dünyanın hiçbir değeri yoktu artık. Böyle bir sahneden konuşuyoruz. Peygamberin kanının yere düşme tehlikesi vardı. O gün bile "İslam'ın geleceği yok" diye düşünmeyi Allah, cahiliye kafası olarak yorumluyor Kur'an'da. Kur'an apaçık ortada.
OK: Kutlu Silah. Eşdeğer: UK, UH, OH Türklerde büyük önemi vardır. Boy topluluklarına ok anlamını içeren adlar verilir. Onok, Bozok, Üçok. Yine bu sözcükle bağlantılı Oğuz ve Oğur kelimeleri de benzer biçimde kullanılır. On Oğur, Beş Oğur, Şar Oğur, Dokuz Oğuz gibi… Oğur ve Öğür (Bölük) kelimeleri de yakından ilişkilidir. Okruk sözcüğü devlet anlamında kullanılır. Hungar (Macar) sözcüğünün Onoğur’dan geldiği düşünülmektedir. Soylu kişilerin attıkları oklar Güneş Işıkları tarafından tutulur. Güneş’in ışınları da ok olarak kabul edilir. Yakın dönemde Atatürk’ün Altı İlkesi de Altı Ok olarak simgeselleştirilmiştir. Yay ise gökyüzünün bir simgesi olarak kabul edilir.
524 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.