Yapılan duaların ardından atının kuyruğunu bizzat bağlayan Sultan, ok ve yayını bir kenara bırakarak kılıcını ve demir topuzunu eline aldı.
Sayfa 136Kitabı okudu
Bu seferki hepsinden yaman oldu. Çünkü ok Arık Buka'nın tam ciğerini delerek göğsünden çıkmıştı. Koca onbaşı sarsılarak yere düşerken kendini topladı. Gene kalkarak mandala sarıldı. Kendisine ok atanı görmüştü. Onbaşıyı vuran onun gene kalkabileceğini ummadığı için yayına yeniden ok koymak için acele etmemişti. Göğsü yarıldığı halde kalkıp son bir gayretle mandala yapıştığını görünce hızla yayına bir ok yerleştirdi. Fakat geç kalmıştı. Onbaşı mandalı çevirmiş kapıyı açıyordu. Yaralı kıtayın fırlattığı ikinci ok Arık Buka'nın göğsüne saplandı. Koca Onbaşıyı kapıyı açmaktan doğan sevinçle acı acı gülümseyerek haykırdı; _Okla kancık oğlu okla!... Arık Buka'yı devirmekle iş biterse bir de benim için çek... Onbaşı sustu. Ayakta gözleri kapanıyordu. Dimdik yere düştü. Yiğit alnı toprağa kapanarak öylece kaldı.
Sayfa 158Kitabı okudu
Reklam
Timur-lenk
“Timur’a Amu Derya üzerinde, Buhara civarından onun yanına gelmiş bulunan ablası Kutluğ Türkân (Terken) Ağa’nın yardımı görüldü. Sonra Timur Semerkand’da ablasının evinde 48 gün kadar gizlendi. Bundan sonra Timur, Hüseyin ile birlikte 1000 kişilik bir birliğin başında Sistan’da göründü. Onları buraya yerli hâkim kendi düşmanlarına karşı dâvet etmişti. Burada Timur okla birçok yaralar aldı ve sonra hayatının sonuna dek bu yaralardan ızdırap çekti. Sağ elinin bâzı damarları kesilmişti. Clavijo’ya göre Timur ayrıca iki parmağını da kaybetmiş ve bunun sonucunda eli kurumuş, sağ ayağı da topal olarak kalmıştı. Bunun için Timur’a ‘aksak’ adı takılmıştır (lenk: Farsça; aksak: Türkçe). Timur ile karıncaya dair meşhur hikâye de bu olayla ilgilidir. Yıllar sonra Timur, Sistan’da 1383 yılında oku ile yaralandığı beg ile karşılaşmış ve ona da ok atmak sureti ile öldürülmesini buyurmuştur.”
Sayfa 20 - Türk Tarih Kurumu, 2.baskı, 2015.Kitabı okudu
Suikast, hükümdarın şehrin kuzeyindeki Meydan bağı adlı konağından sabah namazını kılmak için camiye giderken, 8 Mayıs 1450 tarihinde, şehrin güneyindeki Çınar bahçesinden geçerken meydana geldi. Rivayete göre gece Abdüllatif bir rüya da görmüştü. Güya rüyasında o bir tas içinde başının kendine sunulduğunu görmüş ve korku ile uyanarak, Nizami'nin şiirleri ile fal bakmaya başlamış ve "baba katiline hükümdarlık nasip olmaz ; nasip olsa da altı aydan fazla sürmez" beyti çıkmıştı. Abdüllatif, suikast sırasında türkçe olarak "Allah ok teğdi" diyerek aundan düşmüş, bunun üzerine yanındakiler kaçışmışlar, suikastçılar ise hükümdarın üzerine atılarak, başını kesip, Uluğ Beg medresesinin kapısında teşhir etmiş- lerdi.
Oğuzlar
Oğuzlar ilk kez 6-8. yüzyıllarda Şamanist göçebeler olarak tarihte gözükürler. 552 Yılında Göktürk imparatorluğunu kuran boylar arasında yer alırlar. Adları Orhun ve Yenisey yazıtlarında anılır. Yenisey Yazıtlarında "altı oğuz budum" biçiminde geçer. Bu dönemde Oğuzlar altı boy düzeni içinde Göktürklere bağlı yaşarlar. 744 Yılında
Gayrimüslim reayaya ata binme yasağı vardı. Beyler arasında en değerli armağan attı. Atın gögsünü örten bir zırhı olmak gerektir. Zırh, karşıdan heybetli bir görünüş gösterir ve hayvanı kılıç ve ok darbesinden korur. Düşman alpı atından tanır.
Reklam
840 öğeden 541 ile 550 arasındakiler gösteriliyor.