Bizden sonra insanlar balonla uçacaklar, ceketlerin modası değişecek, belki altıncı bir duyu keşfedilecek ve geliştirilecek; ama o zorlu, o gizem ve mutluluk dolu yaşam hep aynı kalacak. Ve bin yıl sonra insanoğlu, tıpkı şimdiki gibi, " Off, yaşam ne güç!" diye inleyecek ve bununla birlikte yine tıpkı şimdiki gibi ölümden korkacak, ölmek istemeyecektir.
Hadi! Bizden sonra insanlar balonla uçacaklar, ceketlerin modası değişecek, belki altıncı bir duyu keşfedilecek ve geliştirilecek; ama o zorlu, o gizem ve mutluluk dolu yaşam hep aynı kalacak. Ve bin yıl sonra insanoğlu, tıpkı şimdiki gibi, "Off, yaşam ne güç!" diye inleyecek ve bununla birlikte yine tıpkı şimdiki gibi ölümden korkacak, ölmek istemeyecektir.
Reklam
Bir kâğıt bırakmış. “Kendi kendimden nefretimin çirkinleştirdiği...” Ha... Evet... Bir kelime daha var, şimdi hatırladım: “Kendi kendimden nefretimin çerçevelediği ve çirkinleştirdiği bir dünyada yalnızım.” Bu cümle her şeyi söylüyor. Şaşıyorum. Meral’in kendi kendisini bu kadar kısa bir ibare içine sığdırabilmesindeki başarıya hayret ediyorum.
altıncı duyu var, iç ses. Bu duyu sana kendin ve her şeyin sonsuz kaynağı hakkında bir şeyler söyler. Bu duyunun keşfedilmesi gerekir.
Birden bana söylenen korkuyla ilgili bir şeyi anımsıyorum. Makineli tüfek ateşi altında insan vücut derisinin varlığını duyumsuyormuş. Altıncı bir duyu ortaya çıkıyormuş.
Hadi!Bizden sonra insanlar balonla uçacaklar,ceketlerin modası değişecek,belki altıncı bir duyu keşfedilecek ve geliştirilecek;ama o zorlu,o gizem ve mutluluk dolu yaşam hep aynı kalacak.Ve bin yıl sonra insanoğlu,tıpkı şimdiki gibi,"Off,yaşam ne güç!"diye inleyecek ve bununla birlikte yine tıpkı şimdiki gibi ölümden korkacak,ölmek istemeyecektir.
Reklam
Proprioseptif duyu üzerine...
Etkilendiğimiz, farkına vardığımız ve varlığından mutluluk duyduğumuz beş duyumuz vardır. Bu duyular duyumsanacak dünyayı bizim için yapılandırırlar. Başka duyular da vardır -gizli duyular, altıncı duyular- en az diğerleri kadar yaşamsal ama söze dökülmemiş ve farkına varılmamış duyular. Bunlar, bilinçdışı, otomatik ve keşfedilmesi gereken duyulardır. Tarihsel olarak keşfedilmeleri gecikmiştir. Viktorya döneminde "kas duyusu" olarak adlandırılan eklem ve tendonlardaki reseptörlerin vasıtasıyla bedenin, uzuvların göreceli pozisyonunun fark edilmesi 1890'lı yıllarda yalnızca tanımlanmıştı (ve "özduyum" olarak adlandırıldı). Bedenimizin boşlukla hizalı ve dengede durmasını sağlayan karmaşık mekanizmalar henüz bu yüzyılda tanımlandı ve gizemleri henüz çözülmüş değil. Belki de iç kulağımızın, vestibüllerimizin ve bedenimizin duruşunu yöneten diğer gizli reseptör ve reflekslerimizin değerini ancak uzay çağında, yerçekiminden uzak bir yaşama kavuştuğumuzcia anlayacağız. Normal bir insan için, normal şartlarda bunların varlıkları belirgin değildir. Ama yoklukları oldukça önemli bir etki yaratabilir. Eğer gözardı edilen gizli duyularımızda yanlış (veya saptırılmış) bir duyum varsa, çok tuhaf, bir anlamda körlük ve sağırlığa benzer, dile dökülemez bir yaşantı gelişir. Eğer özduyum tamamıyla bozulmuşsa beden kendine kör ve sağır olur, (Özduyum anlamına gelen proprioception'ın, Latince kökü pmprius'un belirttiği gibi) kendine "sahip olmayı" ve kendini kendi gibi hissetmeyi yavaş yavaş bırakır.
Sayfa 92
Dünyadaki hiçbir yaratıcı güç ve ruh, keza sinir sisteminin imkan verdiği hiçbir ikame ve telafi mekanizması, sürekli deneyimlediği mutlak özduyum kaybını düzeltemezm. Hayati nitelikteki bu altıncı duyu olmayınca da beden sahipsiz ve gerçek dışı kalır.
-Bizden sonra insanlar balonla uçacaklar, ceketlerin modası değişecek, belki altıncı bir duyu keşfedilecek ve geliştirilecek; ama o zorlu, o gizem ve mutluluk dolu yaşam hep aynı kalacak. Ve bin yıl sonra insanoğlu, tıpkı şimdiki gibi, "Off, yaşam ne güç!" diye inleyecek ve bununla birlikte yine tıpkı şimdiki gibi ölümden korkacak, ölmek istemeyecektir. -Bilmem nasıl anlatmalı? Bana öyle geliyor ki her şey yavaş yavaş değişmek zorundadır ve hatta gözlerimizin önünde değişmektedir de. Ve iki yüz, üç yüz yıl sonra, hadi bin yıl olsun-çünkü önemli olan yılların sayısı değil-yeni, mutlu bir yaşam başlayacak. Biz bu yaşamı göremeyeceğiz kuşkusuz. Ama şimdiden onun için yaşıyor, onun için çalışıyoruz ; onun için acı çekiyor ve onu yaratıyoruz. Varoluşumuzun amacı, siz buna mutluluğumuzun deyin isterseniz, sadece bundadır.
Sayfa 44 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Bu dalga dalga yayılan iğrenç kokular nereden geliyor Allah aşkına? Yaratıcısı bir koksaydı eşlik adına nasıl da kazanç sağlayacaktı. Yaratıcısının kokusunu bir duyabilseydi. Bir altıncı duyu mu? Çok yakın bir zaman içinde gerçekleşecek bir kötülüğün açıklanamaz bir önsezisi mi?
Sayfa 43 - Ayrıntı Yayınları, 2021 BaskısıKitabı okudu
Reklam
Dinleri sömürenler yeni bir olay değil
Her şeye kadir, mutlak teslimiyet iste­yen bir tanrı, yöneticilerin tepeden tırnağa tüm amaçlarım yansıtıyor, otoriteye istikrar kazandırıyordu. Zeus gibi Ye­ hova da her ne kadar evcilleştirmeyle ilişkili olsa da aslında bir doğa tanrısıydı. Yehova'nın idaresi, kralların nizamı tara­ fından saptanmış ahlaki ve kentsel düzen üzerinde egemen olmaya başladı. İncelikli politik tahakkümle birlikte çile çe­ kenin olumlu, kurtarıcı rolünün burada ortaya çıkması şaşır­tıcı değil. Aksiyal çağ İbrani peygamberlerinin en büyüğü olan İkinci Yeşaya, İ.Ö. altıncı yüzyılda bir kraliyet ideolojisi yarattı.ı4 Tanrı ile yapılan Ahit'in esasının, bizzat kralda cisimleştiğini tebliğ etti -yani kral Ahit idi . 15 Bu tebliğ gücünü, her türlü duyu algısı veya dünyevi benzerliğin ötesinde yer alan evrensel kozmik yasadan alıyordu; doğal fenomen­ ler, sadece bu yasanın dışavurumlarıydı; bunlar, fanilerce bi­ linmesi mümkün olmayan bir sonsuzluk halinde yapılmıştı.
Bu deneyler, baygınlık durumlarında, bilincin, anımsanabilir düşüncelerin, yargılama edimlerinin, algıların var olmayı sürdürdüklerini gösterir gibidir. Bu gibi durumlarda bilinç etkinliği, duyu algısı bütün insanca ölçütler bakımından askıya alınmıştır kesinlikle. Bu duruma eşlik eden yükselme duygusu, görüş açısındaki değişme, duymanın ortadan
Bizden sonra insanlar balonla uçacaklar, ceketlerin modası değişecek, belki altıncı bir duyu keşfedilecek ve geliştirilecek; ama o zorlu, o gizem ve mutluluk dolu yaşam hep aynı kalacak. Ve bin yıl sonra insanoğlu, tıpkı şimdiki gibi, "Off, yaşam ne güç!” diye inleyecek ve bununla birlikte yine tıpkı şimdiki gibi ölümden korkacak, ölmek istemeyecektir.
272 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
23 günde okudu
Kitap; Ben Kimim, Gerçeklik Nedir, Kontrol Kimde, Nasıl Karar Veririm, Size İhtiyacım Var Mı ve Kime Dönüşeceğiz şeklindeki altı başlıktan oluşuyor. Kitapta genel olarak beynin yapısı ve işleyişi herkesin anlayabileceği bir dil, yapılan araştırmalar ve ilginç bilgilerle anlatılmaya çalışılmış. Ben kimim sorusunun merkeze alındığı ilk bölümde;
Beyin
BeyinDavid Eagleman · Domingo Yayınevi · 20165,5bin okunma
Dünyadaki hiçbir yaratıcı güç ve ruh, keza sinir sisteminin imkân verdiği hiçbir ikame ve telafi mekanizması, sürekli deneyimlediği mutlak özduyum kaybını düzeltemez. Hayati nitelikteki bu altıncı duyu olmayınca da beden sahipsiz ve gerçekdışı kalır.
301 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.