Altıncı Koğuş, Russkaya Mısl dergisinin 1892 kasım sayısında yayımlandığında büyük bir ilgi görmüştür. Kitabı okuyan Lenin'in okuduktan sonra dehşete düştüğünü,"Kendimi Altıncı Koğuş'a kapatılmış gibi hissettim" dediği rivayet edilir.
Anton Çehov'un 1892 yılında yayınlanmış novellasında, Doktor Andrey Yefimıç ile hasta Ivan Dmitric arasında geçen felsefî konuşmaları anlatmaktadır.
Romanda ölümün olup olmadığına, Tanrı'nın var olup olmadığı konuları üzerinde durulmuştur. Bu konuşmalar, yazarın bizlerle konuşuyormuş gibi olması insana o tartışmada olduğunu hissettiriyor ve okuyucuyu sorgulamaya itiyor.
Kitabın sonunda doktor Andrey Yefimıç felsefî bir yanılgıya, çıkmaza düştüğünü fark eder fakat iş işten geçmiş bulunmaktadır.
Altıncı Koğuş, Rusya'nın ve ülkenin sorunlarıyla ilgilenmek yerine onları uzaktan izlemeyi tercih eden elit Rus aydınının "deliliği"nin simgesi gibidir.
Anton Çehov öyle bir anlatım kullanıyor ki kendinizi ona kaptırmamak elde değil. Öyle bir şekilde eseri kaleme almış ki okurken kendinizi ve hayatı sorgulamanızı adeta sizinle bir sohbet eşliğinde yürüttüğünü hissediyorsunuz.
Zaten ilk başta da söylediğim gibi bir novella (uzun hikâye) olan bir eser bir çırpıda bitiyor. Eseri ben beğendim sizlere de okumanızı tavsiye ediyor ve beğeneceğinizi umuyorum.