Rus Edebiyatının öykü denilince akla gelen ilk ismi olan Çehov'un en bilinen klasiği sanırım Altıncı Koğuş'tur.Kitap; eğitimli bir akıl hastası olan İvan Dmitriç ile Doktor Andrey Yefimıç ekseninde iki farklı karakterle bizi tanıştırıyor. Ülkenin sorunlarıyla ilgilenmeyerek seyirci kalmayı tercih eden kişilere yönelik eleştiriler, ölüm ve ölümsüzlük, tanrının varlığı veya yokluğu, yozlaşan memurlar, kitap okuma alışkanlığı ve empati gibi konularda çok sayıda iç ve karşılıklı konuşmalarla ilerliyor.
Ana karakterlerden Dmitriç kendisini sürekli endişe içinde bulur ve herhangi bir suç işlememesine rağmen devamlı takip edildiğini düşünür. Paranoyak bir izlenim veren Dmitriç en sonunda Altıncı Koğuş'a yatırılır. Bu akıl hastanesinde kaldığı koğuş oldukça kötü durumdadır ve hastalarla ilgilenilmektedir. Dmitriç de maruz kaldığı bu durumdan şikayetçidir, yaşadıkları zorbalıklara ve adaletsizliklere karşı çıkmaktadır.
Koğuşta kalan beş kişinin doktoru olan Andrey Yefimıç ise kendi statüsünün devamlılığını isteyen, mevcut durumu değiştirmek için hiçbir şey yapmayan bir kişi profili çiziyor. Kitap düşkünü olan Yefimıç de birtakım felsefik sorgulamalar yapmaktadır.Bir gün Altıncı Koğuş'a uğrar ve Dmitriç ile sohbet eder. İkilinin felsefik konuşmaları bir süre devam eder. Bu konuşmalardan dolayı yaşadığı ruhsal durum Doktoru çok farklı beklenmedik noktalara götürecektir.
Kısa öykü kitabı olarak düşünülmemeli,çok ağır felsefi bir kitap;sindirerek okunmalı.