Şu hayatın adaletsizliğine bir türlü alışamıyorum. Benim yaşayıp yaşamamam değil mesele. İnsan olmanın en önemli yanı değil miydi başkalarının duygularına ortak olabilmek? Peki ya başkalarının ne yaşadığını anlayamayanlar insan mı, hatalı üretim mi yoksa? Yahut koşulların getirdiği bir sonuç mu? Nasrettin Hoca diyordu ya "bana doktor değil,
Gerçi elimizin altında kitaplar var, ama bu canlı bir sohbetin, karşılıklı ilişkinin yerini tutmuyor. Çok da doğru olmayan bir kıyaslama yapmama müsaade edecek olursanız, bence kitaplar notaya, sohbet ise şarkı söylemeye benziyor.
Anton Çehov'un bulunduğu ortamda değiştiremediği veya değiştirmek için gayret göstermediği olumsuzlukların zamanı gelende kendisini o sistem içersinde nasıl erittiğini gayet güzel bir dille anlatmış.bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mantığının ne kadar yanlış olduğunu ve o yılanın zamanla kendine de dokunacağının en güzel tahlili.
''Bence kitaplar notaya,sohbet ise şarkı söylemeye benziyor.''
''İnsanın huzuru ve memnuniyeti dışarıda değil,içindedir.''
“...eğer ölüm herkes için olağan ve meşru bir sondan ibaretse insanların ölmelerine engel olmak niye?
“Tek bildiğim, Tanrı’nın beni sıcak kandan ve sinirden yarattığıdır...Acıya karşı bağırarak, gözyaşlarıyla cevap veririm. Yapılan alçaklıklara öfkeyle, iğrençliklere ise tiksinti duyarak tepki gösteririm. Bana göre bu hayatın ta kendisidir. Bir canlı ne kadar basitse o kadar az duyarlıdır ve uyarılara karşı daha zayıf karşılık verir. Ne kadar gelişmişse, gerçekliğe karşı daha fazla duyarlıdır ve daha enerjik biçimde tepki verir. Bunu nasıl bilmezsiniz? Doktorsunuz ama böyle temel şeylerden haberiniz yok!”
''Acıyı küçümsersiniz,ama parmağınızı kapıya sıkıştırdığınız zaman en yüksek perdeden inlersiniz!''
Altıncı KoğuşAnton Çehov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202270.8k okunma