Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Varlıkların zikrettikleri sebepleri benimsemek güç olduğundan, her birinden her ayrılışımızda, akla gelen soru değişmez şekilde aynıdır: Nasıl oluyor da kendini öldürmüyor? Zira ötekilerin intiharını tahayyül etmekten daha tabii bir şey yoktur. İnsanı altüst eden ve kolaylıkla yenilenebilen bir sezgiyle kendi yararsızlığımızın farkına vardıktan sonra, herhangi birinin de böyle yapmamış olması anlaşılmaz gelir. Kendini ortadan kaldırmak öyle açık ve öyle basit bir iş gibi görünür ki! Niçin o kadar nadir bir şeydir bu? Niçin herkes bundan kaçar? Çünkü, her ne kadar akıl yaşama iştahını yok saysa da, fiiliyatın sürmesine neden olan hiçlik bütün mutlaklardan üstün bir kuvvettedir; ölümlülerin ölüme karşı sessiz ortaklıklarını izah eder; yalnızca varoluşun simgesi değil, varoluşun ta kendisidir bu hiçlik; her şeydir. Ve bu hiçlik, bu bütün, hayata bir anlam veremez, ama hiç değilse hayatı, olduğu hâl içinde sürdürür: Bir intihar etmeme hâli."
MBK: Sorum çok basit: Gelecekte ne olacak? DG: Geçmişi yeniden yazmak için bu kadar çok zaman harcamamın bir nedeni, onun şu anda yaşanabilir bir gelecek hayal etmemizi neredeyse imkânsız kılacak şekilde yazıldığına ikna olmam. Bu yüzden komünizmin zaten var olduğu konusunda israr ederek herkesi kızdırıyorum. İşgal sırasında Zuccotti Park'ta öğrendiğimiz bir şey, Amerikalıların aslında komünizmde oldukça iyi olduğudur. Demokraside pek iyi değiller. Bunun öğretilmesi gerekiyor. Açıkçası, bu hiç de Amerikalıların kendi düşüncesi değil. Benzer şekilde, tarihi, sosyal hareketlerin Aydınlanma'ya kadar temelde var olmayacağı şekilde yazdığımızı düşünüyorum. Filozoflar tarihsel failliğin mümkün olduğunu açıkladıktan sonra, aniden devrimler gerçekleşmeye başlar. Bu sadece saçma değil, aynı zamanda çok sıkıcı, çünkü Krondstadt veya Paris Komünü veya 1936'daki Barselona hakkında tekrar tekrar aynı argümanlara sahip olmanız gerektiği anlamına geliyor. Nihayet moral bozucu, çünkü devrim anlamına geliyor, "gerçek" devrimler ancak birkaç yüz yıldır mümkün oldu ve bu süre zarfında bile neredeyse her zaman bir şekilde başarısız oldular. Ama Aydınlanma'nın perdesini kaldırıp bunun gerçekten şaşırtıcı derecede farklı bir şey getirmediğini söylerseniz... Belki de son on yılların en yaratıcı devrimci hareketlerinin, Chiapas'taki Zapatistaların ve Türkiye ile Suriye'deki Kürt hareketinin, kendilerini çok eski isyan geleneklerinde kök salmış hareketler olarak görmeleri tesadüf değil.
Sayfa 111Kitabı okudu
Reklam
IV-Gençlik Üzerine Çağımızda büyük sorunlarla hiç uğraşmayan insanların da intihar ettiklerini söyleyecekler; bununla beraber görünüşte hiçbir neden yokken gizemli biçimde kıyıyorlar canlarına. Gerçekten çok intihar olayıyla karşılaşıyoruz (çok olması yine de bir muamma), dıştan baktığımızda hiçbir nedeni olmayan, maddi yetersizliğin, kırık aşk
Ayrıca ölmekten vazgeçmekten, yani uçurumun kenarında olup tam atlayacakken bir adım gerilemekten, uzatılan sıcak eli titreyerek tutmaktan da öteydi bu. O kadar basit değildi. Aynı örnekten gidecek olursam, diyebilirim ki uçurumun kıyısındaymışım, ama ayaklarım toprağa değil küçücük bir taş çıkıntısına basıyormuş, üstelik bir şişe viskiyi devirmişim. Geri dönmeye karar vermem yetmiyormuş, çünkü o halimle kurtuluşa yürüdüğümü sanırken uçuruma yuvarlanmak da varmış. Önce ayılmalıymışım, gözlerim ve zihnim de eski berraklığına kavuşmalıymış ki, adımımı nereye attığımı bileyim..
Sayfa 161 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
__ Korkunç muzır akıl Ruhu Seni tapınağın kulesine çıkarıp, gerçek Tanrı Oğlu olup olmadığını öğrenmek isterken, ‘Kendini aşağı at,’ diyordu. ‘Zira, Kitaplarda, meleklerin O’nun yere düşmesine vakit bırakmadan kollarına alarak göğe çıkaracakları yazılıdır. Böylece Tanrı Oğlu olup olmadığını öğrenir ve Tanrı Babana olan inancını ispat edersin.’ Ama
Sayfa 340 - TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARIKitabı okudu
Yaşadığım hayat
Hayatımız göründüğü kadar basit değil ama anlaşılmaz gibi de değil öyle
Reklam
Tamamıyla Üstesinden Gelinmesi Gereken Putlar
1.Selanikliler 1:9 şöyle der: "Siz putlardan Tanrı'ya döndünüz." Bir kişi Tanrı'ya iman ettiğinde, bütün putların üstesinden gelmek zorundadır. Lütfen bizim Kutsal Ruh'un tapınağı olduğumuzu unutmayın. Tanrı'nın tapınağıyla putlar uyuşabilir mi? Elçi Yuhanna bile imanlılara hitap ederken şöyle der: "Yavrularım,
Sayfa 23 - Akarsu YayınlarıKitabı okudu
Descartes tamamen düşünmenin düşünüyorum'u ile sınırlı kalacak-iki ayrı şey olan bilginin ortadan kaldırılması ile kuşkuculuk arasındaki çıkışsızlık noktasının damgasını vurduğu-bir kesinlik kavramını ortaya attığında, denebilir ki, yaptığı hata bunun bir bilgi olduğunu zannetmekti. Bu kesinlik hakkında bir şey bildiğini söylemesiydi. Düşünüyorum'u basit bir yitip gitme noktasına dönüştürmemesiydi. Oysa o, orada gezinen bütün bilgilerin radikal şekilde askıya alınmasının yerinde olduğunu söylediği, bir ad vermediği o alanla ilgili başka bir şey yaptı. Bu bilgilerin alanını, o en geniş öz ne seviyesine, bildiği varsayılan özneye, Tanrı katına taşıdı. Biliyorsunuz Descartes'in elinden tekrar Tanrı'nın varlığını ortaya sürmekten başka şey gelmedi. Ama ne tuhaf şekilde! Ebedi hakikatler meselesi bu noktada gündeme gelir. Karşısında aldatıcı bir Tanrı bulunmadığından emin olmak için bir Tanrı'nın aracılığına başvurması gerekir zaten onun düşüncesinde mükemmel bir varlık değil, sonsuz bir varlık söz konusudur. O zaman acaba Descartes da, kendisine gelinceye kadar hep olduğu gibi, tüm bilimsel araştırmanın, mevcut bilimin bir yerlerde, var olan ve Tanrı adı verilen bir varlıkta varlığını sürdürdüğüne dair güvence getirmesi şartına dört elle mi sarıldı? Yani Tanrı'nın bildiğinin varsayılmasına?
Sayfa 238Kitabı okudu
Hayatımız göründüğü kadar basit değil Ama anlaşılmaz gibi de değil öyle Çoğunu unuttuk belki şimdiden Belki bitti bir takım bekleyişler Umutlar da bitti bir zaman, sevgiler de Ama unutmayalım Zulüm de biter hayatımızda
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.