Ama bu son cümleler çok tatlıca :)
Zekayı ve namusluluğu olağanüstü çok severdi. Ama kendisinde, çevresinde namuslu ve zeki bir hayat yaratmaya yetecek bir karakter ve kendi hakkını inanış yoktu. Kesin olarak reddetmesini, emretmesini, zorlamasını bilmezdi. Hiçbir zaman sesini yükseltmemeye, hiçbir zaman emir sigası kullanmamaya yemin etmiş gibiydi. "Ver" veya "getir" demek ona güç geliyordu. Karnı acıktığı zaman, kararsız bir eda ile öksürerek, aşçı kadına: "Acaba, nasıl etsek de bir çay içsek" ya da: "Acaba nasıl etsek de bir öğle yemeği yesek" derdi.
Sayfa 26