“Bence yazarlık da,” diye içtenlikle söze başladı Ruth, “diğerleri gibi bir iş olmalı. Yazarlık hakkında çok şey biliyorum sayılmaz. Toplumdaki yaygın bir yargıyı dikkatinize getirmek isterim. En az üç yıl, hatta belki beş yıl mesleki eğitim almadan, örneğin demirci olamazsınız. Günümüzde yazarlar demircilerden çok daha iyi para kazandıkları için herhalde demircilik yapmak yerine yazarlık yapan, yapmaya çalışan çok daha fazla insan vardır.” “Peki ben, özel olarak yazmak için dünyaya gelmiş bir istisna olamaz mıyım?” “İstediği kadar özel olarak demircilik yapmak için dünyaya gelmiş bir istisna olsun,” diye gülerek cevapladı Ruth, “çıraklıktan geçmeyen bir demirci hiç duymadım.” “Ne önerirsiniz?” diye sordu Martin. “Ama unutmayın ki yazma gücüm olduğunu hissediyorum; nasıl olduğunu açıklayamam, sadece içimde olduğunu biliyorum.” “Eğitim almalısınız,” oldu cevap, “ister sonunda yazar olun ister olmayın. Hangi mesleği seçerseniz seçin, eğitim şart. Ayrıca öyle üstünkörü, baştan savma bir eğitim de olmamalı.”
Sayfa 95 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Önsöz
Elinizdeki kitap toplumsal Bilinçdışının süregiden mutasyonunu araştırıyor. Şu an bulunduğumuz noktadan, yani virüs salgını ve kapitalizmin felaketler doğuran çöküşünün damgasını vurduğu tarihsel eşikten gözlem yapıyorum. Bu eşikten bakınca, ufukta kaosu, tükenmişliği ve yokoluş eğilimini görebiliyoruz. Bu mutasyonun mükemmel bir özetini sunan
Sayfa 9 - Otonom Yayıncılık -1. Basım Şubat 2022, İstanbul - Kitabın Özgün Adı : The Third Unconscious - The Psycho-sphere in the Viral Age
Reklam
Festina lente deyişi sürekli etkinlik ifade eder, ki biz böylelikle birçok şey öğrenmek için acele etmeliyiz - yani Festina. Fakat aynı zamanda şümullü olarak öğrenmeliyiz ve bunun için zamana ihtiyaç duyarız - yani lente [yavaş yavaş]. Burada şu soru ile karşılaşırız: Birçok şeyi yüzeysel şekilde bilmek mi, yoksa az şeyi derinlemesine ve şümullü olarak bilmek mi daha iyidir? Az şey bilmek ve fakat onu derinlemesine ve şümullü olarak bilmek, çok şey bilmek, ama onları yüzeysel olarak bilmekten daha iyidir; çünkü yüzeysel bilginin sathiliği eninde sonunda fark edilecektir. Fakat çocuk şu ya da bu bilgi dalına ihtiyaç duymak bakımından henüz hangi durumda olduğunu bilmez; dolayısıyla en iyisi bir şeyi derinlemesine ve bütün şümulüyle bilmesidir, aksi halde yüzeysel olarak elde edilmiş bilgisiyle başkalarını kandırıp şaşırtmaktan başka bir şey yapmayacaktır.
Sayfa 115Kitabı okudu
Önemli Bulduğum Bazı Kavramlar (Bilmek Ve Olmak adlı kitabımdan alıntıdır) Bir insanın kendini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi için bazı kavramları ve olguları bilmesini zorunlu görüyorum. Bunlardan bazılarını aşağıda açıklıyorum. Özbilinç: özbilinç en genel anlamıyla kişinin kendi duygu düşünce ve davranışlarından haberdar olma halidir.
"Ekrem, hayatında biri varsa söyle oğlum, biz senin abiniz, kırk tane yalana gerek yok. Yok Rıza'ymış, lastikmiş" dedi abim gülerek. Abimden böyle bir şeyi beklemiyordum. Ekrem'e kızacak diye düşünürdüm ben şahsen. Emin Öğretmen bu. "Bunca yıllık eğitim hayatım bana gösterdi ki eşini aldatmak, kendini aldatmaktır..." falan, böyle cümleler gelir diye bekledim. Hiç değilse konuyu deşmez, kaşımaz, benim gibi gülüp geçer dedim ama üstüne gitti. "Çekinme anlat, kardeşlik bugünler için" dedi. Hangi günler için ya kardeşlik? Bak ben buna takılırım. Abimin aklına kardeş olduğumuz geldi. Vay anasını... Kimsesizden hallice bir hayat sürüyoruz hepimiz ayrı evlerde yıllardır. Şimdi diyor ki biz kardeşiz.
İstanbul üzerine !
"Özerklik vermek, kombinasyonlar üretmek, mi?" Peki, nasıl gerçekleştirilecek bu, kim, nasıl yapacak? Kim dinleyecek, kim sözünü dinletecek, söyler misiniz? Nihayet, kim Türkiye'yi yönetecek, hangi gruplar, hangi güçler? Diğer Türklerden eğitim düzeyi daha yüksek olan İstanbul'da bile, bu "özerklikten" gerçekten bir
Sayfa 493 - 494, 495 Yapı Kredi Yayınları
Reklam
16 Kasım 1933’te, Heidegger, Baumgarten'dan habersizce, Göttingen'deki Nazi profesörlerinin başkanı olan Dr. Vogel'e meşum bir mektup yazdı: "Aile arkaplanı ve entellektüel yönelimiyle Dr. Baumgarten, Max Weber etrafındaki liberal-demokratik entelektüellerin Heibelberg çevresinden gelir. Burada kaldığı sürece, bir Nasyonal
Sayfa 16
Eğitimsizlik desem, o da değil. Eğitimli bir anne de aynı şey­leri yapabilirdi bizim ülkemizde. Eğitim dediğin zaten nedir ki? Lisede tarih, coğrafya, fizik, matematik. Üniversitede ise hangi dalı seçersen, onunla ilgili daha geniş bilgiler... Hayat, okullarda öğrenilmiyor. Hayatı bize, ya raflarda dizi dizi duran kitaplar ama daha çok da hayatın kendisi öğretiyor.
"Hangi gerçekler Viki? Kardeşi ve arkadaşları emperyalist bir savaşta yani başında öldürülen genç bir adamın, bu kendisine ait olmayan savaşta aldatılarak kullanılması sonunda yok edilen hayatı, kırılan umutlarının gerçeği mi? Yoksa çok iyi bir eğitim almış, olağanüstü zeki bir hukuk öğrencisinin - Ali Osman- emperyalizme karşı savaşırken yok olan hayatı ve hayalleri mi? Yoksa şu gerçeği mi tercih ederdin: Kendi ölümüyle başka bir gencin hayatını kurtaran, ama aslında her ikisi de emperyalizme kurbanı olan iki gencin hazin hikâyesi gerçeği mi? " Sustu. Üzgün görünüyordu. Başını yere eğdi, bekledi. O zaman Viki de sessizce onun yanına, çok yakınına oturdu. Neredeyse bacakları birbirine dokunacaktı. " Başka bir seçenek daha var. Ya da bir başka gerçek... " dedi Ali Osman kırık bir sesle," Bir düşman askeri olarak işgale yolladığı ülkede, hayatta kalışını borçlu olduğu köylü kızı - ki, ona hep 'melek' derlerdi- ile bir hukuk öğrencisi subayın ailesine tutunarak, ödünç bir yaşamı sürdüren genç bir erkeğin ağır gerçeği. Kendisini aldatanlara karşı bir ölü gibi davranarak, kendisine de doğduğu ülkeden müebbet sürgün cezası vererek içinde geçen uzun bir yaşamın gerçeği... "
Sayfa 255Kitabı okudu
_Biz kimiz? Nereden gelip, nereye gidiyoruz? _Biz insanlar, bir kapının önüne bırakılmış yeni doğan bebekleriz. Sepetlerimize bebeklerin kim olduğuna, nereden geldiğine dair ya da atalarının kimler olduğuna dair bir not da iliştirilmemiş. Bu yetim bebeklerin sicilini öğrenmeyi özlemle bekliyoruz. Pek çok kültür sürekli olarak ebeveynlerimizle
Reklam
Önce kıvırtmadan şunda anlaşacağız: Müzik de, edebiyat da, resim de, öteki güzel sanatlar da, herkes için yapılırlar. Ama bunların tadına varabilmek, bir eğitim işidir. İnsanoğlu eğitildikçe sanat eserinden tat alır; bilgisi geliştikçe, kafası serpildikçe duyguları, izlenimleri zenginleşir.
Sayfa 315Kitabı okudu
Yön olmadan yöntem olmaz. Yol olmadan yolcu da olmaz. Bu gerçeği bugün anlayamıyoruz. Eğitim sistemimizin bu kadar felç olmasının temel sebebi de bu. Sürekli yöntemler arıyoruz ama yönümüz belli değil. Daha devletinin vatandaşının ne olması gerektiğine dair bir netliğe sahip olmadığı bir yerde, yani yönün olmadığı bir yerde hangi yöntemi kullanırsanız kullanın bir işe yaramaz.
Eğitim dediğin zaten nedir ki? Lisede tarih,coğrafya,fizik,matematik.Üniversitede ise hangi dalı seçersen,onunla ilgili daha geniş bilgiler…Hayat,okullarda öğrenilmiyor.Hayatı bize,ya raflarda dizi dizi duran kitaplar ama daha çok da hayatın kendisi öğretiyor.Ve bu öğreti her ülkede farklı.
Sayfa 188Kitabı okudu
Prensip olarak vahyi, bilgi kaynağı kabul etmeyen ve ona göre düzenlenmiş eğitim sistemi tam bir schalet üretim ve öğretim yolu olmaktan başka her bir anlayış hangi bir anlam taşımaz. Zira vahyi bilgi kaynağı kabu etmemek; "Ya Rabbi, yaratma sana aittir ama şu yönetimi bize bırak. Biz kendi hayatımızı kendimiz düzenleyelim" diye ifade edilebilecek bir başkaldırıdır.
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir
710 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.