Bu kitap mutsuz son olduğu bile bile okudum. Kitap aşırı derecede güzeldi. Ölümleri biraz değişikti ama kitab harikaydı. En değişik bulduğum ölüm Akil'in ölümü... Ağladım, Oğuz'un ölümünde ağladım. Oğuz için çok üzüldüm çok güzel bir karakterdi. Keşke ölmeseydin Oğuz...
Beni en çok ağlatan cümleler :
Uyan hadi! Geldiler! Bizim için!
Tüm insanlar ona göre kötüydü. Birbirlerini küçümserler, dövüşürler, içerler, birbirlerini aldatırlar. Birbirlerinden üstün olmak isterler ama, kendi kendilerinin bile efendisi değildirler.
Bazı insanlar her başarısızlıkta dış faktörleri suçlar. En büyük rakiplerine yenilince, 'saha çamurluydu', 'hakem kötüydü', 'rüzgâr karşıdan esiyordu' edebiyatı yapan takımlar bu gruba örnektir. Böyle düşünenler kendi yetersizliklerini göremediklerinden kendilerini de geliştiremezler.
İkinci bir grup ise her olumsuz
YUHANNA
YUHANNA
[19] Yargı da şudur: Dünyaya ışık geldi, ama insanlar ışık yerine karanlığı sevdiler. Çünkü yaptıkları işler kötüydü.
[20] Kötülük yapan herkes ışıktan nefret eder ve yaptıkları açığa çıkmasın diye ışığa yaklaşmaz.
[21] Ama gerçeği uygulayan kişi yaptıklarını, Tanrı'ya dayanarak yaptığını göstermek için ışığa gelir.”
*Günlerin adı, sürelerince yaşanılan olayların değerine göre değişebilir. Bugün, şimdilik'' paltosunu ilk çıkardığı gündü'', sonra ''Güler i ilk gördüğü gün'' olacaktı. Güneşliydi, ılıktı*.s.59
*Neden insanlar durup gülmüyorlardı? Sevmedi onu. O olsa bir gün bir muziplik yapardı....Belki bu düzeni ancak
"...İnsanlar kötüydü, kitaplara sığındım..." diyor ya Cemil Meriç;
Hiç bir yer sokağındaki Peter de , yaşadığı travmalar ve kayıplardan sonra en değerli varlığı kızı Lidya'yi tehlikelerden ve kötü insanlardan korumak için evine sığınmıştı.Icinde kızı ve kendinden baskasi olmayan bir dünya yaratmıştı.
Yalnız kalmak kendi tercihiydi evet ama kızının değil...
Kitabımız iki bölümden oluşuyor.Birinci bölümde Lidyanin evde hapis olarak yaşadıkları ve hisleri anlatılırken, ikinci bölümde özgürlüğüne kavuştuktan sonra yaşadıkları anlatılıyor.
Kitabı okurken sorguluyorsunuz, hiç bir şey olmamış ya da olmayacak gibi yaşamak mı doğru?Yoksa her an bir şey olacak gibi tedbirli olmak mı? Belki de bunları hiç düşünmeden, endişesiz, plansız yaşamak doğruydu.
Mesela hepimiz bir gün öleceğiz? Peki öleceğiz diye hiç okumayalım, çalışmayalım, evlenmeyelim ve hatta çocuk yapmayalım mı?
Yazarımız ; " ...Hiçbir şeyi değiştiremezsin.Sokak hep aynı kalmalı, sen hep doğduğun gibi kalmalısın, senden önce doğanlara benzememelisin diyor...
Bakalım Lidya , tüm yaşananlara rağmen babasına benzeyecek mi? Okuyup görün derim...
Ben kitabı beğendim, yalnızlık adına bilgece cümleler vardı cok sevdim.Umarım siz de okur ve seversiniz...
"Tanrı ve ölüm korkusu olan, insana merhamet etmeyi bilenler de vardı, hatırlamaya bile değmeyecek, köpek gibi olanlar da. Fakat en kötüleri, çamurun içinden çıkmasına rağmen prens olmuş gibi davranan, toprak köleleri arasından yükselip amir olanlardı!"
İnsanlar geldiği yeri unutsa bile davranış ve tavırları hep hatırlatır. (:
En alt tabakadan başlayıp gördükleri eziyet olsun, ayrımcılık olsun, hak yeme olsun vs. hep bundan yakınırlarken başa geçtiklerinde yaşadıklarının daha beterini başkalarına çektiriyorlar.
"Eşeğe altın semer koyulsa bile eşek yine eşek." olayı. Değer veya kalite belirleyen ortam veya hayat değil, kendimiziz.
Yaşadıklarımızdan ders almadığımız sürece biz de başkalarına ders olmaya devam ederiz. Eğer ki o, "Ben çalışırken çektim ve bu çok kötüydü ama iyi ki de yaşadım çünkü bu, onları daha iyi anlamamı ve onlarla daha iyi empati kurmamı sağlayacak. Onun haricinde yaşayıp gören biri olarak iyileştirilmesi gereken koşulları da öğrendim. O yüzden benim çalışanlarım benim gibi eziyet çekmeyecek. Saygınlığım, korkudan ve baskıdan geçici değil, içten ve kalıcı olarak gelecek." deseydi geldiği yerin utanç verici olmadığını aksine bir fırsat olduğunu görmüş olurdu. Ama şimdi kendisi altın semerli bir eşek ve bundan hoşnut. :))
"Bir yabancıyı ne kadar yedirip içirsen, ne kadar baksan, yine yabancı kalırdı...bir yabancı!"
"Eğer herkese karşılıksız dağıtacak olsalar altının da değeri olmazdı zaten."
"Neye yarardı ki güzellik? Güzel olmaya ihtiyacı mı var insanın! Güzel gözler değildi onun istediği, suyun dibinde de çok iyi gören gözler