Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
“Yıldızların sahibi sensin demek?” “Evet” “Ama ben bir kral görmüştüm, o…” “Krallar sahip olmazlar, yönetirler. Ayrı ayrı şeyler bunlar.”
Yüreğimin yalan sözlere ihtiyacı var güzel kadın. Sen git de ben kal anlayayım. Ama kalbin git demesin,işte o zaman tükenir umutlarım...
Reklam
Böyle bir hayatta köle de benim ama hiç önemli değil, çünkü kral da benim
Kırsalda hayat epey iyi. Doğada pazartesi yok gerçekten de. Fakat pazar da yok. İş hiç bitmiyor da ne yapıyorsan kendi hayatını sürdürmek için yapıyorsun, o güzel. “I will survive” diyebilirim çok rahat bir şekilde. Böyle bir hayatta köle de benim ama hiç önemli değil, çünkü kral da benim
Bir insanı kaybetmek istiyorsan, onu çok ama çok sevmen gerekiyor. İşte o zaman kendiliğinden gider zaten.
Sayfa 80 - Remzi KitabeviKitabı okuyor
Platon' un Phaedrus adlı yapıtından etkileyici bir hikâye anlatılmaktadır. Hikâyeye göre Kral Thamus, sayılar, hesaplama, geometri, astronomi ve yazı dâhil pek çok şeyin mucidi olan Tanrı Theuth'u kabul eder. Theuth Kral Thamus'a bütün buluşlarını sergiler. Theuth bu buluşların faydalarından bahseder ve bütün Mısır'da bilinmesi
Uysal, neredeyse kibar bir sesle sormaya cesaret etti. "Efendimiz, babama ne olduğunu öğrenebilir miyim?" "Artık onun için endişelenmene gerek yok," diye beklenmedik bir cevap aldı. Bu kalbine bir hançer gibi saplandı. Sormaya yüreği dayanmıyordu ama bilmesi gerekiyordu... "Öldü mü?" diye fısıldadı. Kral kapının girişinde durdu ve öfkeli bakışlarla kızın üzerine yürüdü. "Atından düştü. Düşüşün onu öldürüp öldürmediğini bilmiyorum, umurumda da değil." Eliyle odaya girmesini işaret etti ama Serilda'nın kalbi sanki bir mengeneyle sıkıştırılıyordu ve hareket edebileceğini sanmıyordu. Av sırasında babasını gördüğünü anımsadı. Sevinçten havalara uçan o gülümsemesini. Şaşkınlıktan kocaman açılmış gözlerini. Gerçekten ölmüş olabilir miydi? Kral biraz daha yaklaşıp tepesinde dikildi. "Bu gece ikimizin de vaktini boşa harcadın. Güneşin doğmasına sadece birkaç saat kaldı. Ya bu samanlar sabaha kadar altına döner ya da her yer senin kanınla kırmızıya boyanır. Bu tamamen sana kalmış." Omuzlarını tutup onu kapıdan içeriye itti. Serilda sendeleyerek öne ilerledi. Kapı hızla çarparak arkasından kilitlendi
Reklam
Ya kral onu tekrar çağırırsa? "Benim anlamadığım," dedi yavaşça, "Eriking'in o kadar altını ne yapacaği. Istediği her şeyi çalabilir. Kraliçe Agnerne 'in onu rahat bırakması karşılağında krala istediği her şeyi vereceğinden eminim. Kralın maddi şeylerle ilgilenmesi pek mümkün görünmüyor ve şatoda da hiçbir... Gösteriş belirti de yoktu. Mobilyalar kendilerine has biçimde şatafatlıydı ama ben kralın etkilemeye çalıştığı birisi olduğunu düşünmüyorum, sadece kendi rahatıyla lgileniyor.. "Sesi kasıldı, kendi kendine düşünüyordu. "Samandan altın eğirebilen sıradan bir köylü kızıyla neden ilgilensin!" Kendi cevapsız soruları üzerine biraz daha düşündükten sonra babasına baktı Babas hälä şömineye bakıyordu ama kulübenin hos sıcaklığına rağmen yüzü bembeyazdı Neredeyse hayalet gibiydi. "Babal" Serilda sandalyeden firladı ve babasının önünde diz çökerek ellerini ellerinin arasına aldı. Baban da onun ellerini sıktı ama yüzüne bakmıyordu. "Neyin var? Hasta gibisin."Babası gözlerini kapattı, kaşları Serilda'nın adlandıramadığı duygularla çatıldı. "Ben iyiyim," dedi. Yalan söylüyordu, Serilda emindi. Sesi endişeli, keyif "Hayır, değilsin. Neyin vaz, söyle bana." Cılız bir solukla tekrar gözlerini açtı ve kızının bakışlarıyla karşılaştı. Kızının yüzünü avuçlarının aranna almak için uzanırken dudaklarında hafif, endişeli bir gülümseme belirdi. "Seni tekrar almasına izin vermeyeceğim." diye fisıldadı. "Izin vermeyeceğim.. .." Dişlerini sıktı ama Serilda bağırmamak için mi yoksa ağlamamak için mi yaptığını anlayamadı
Veda etmeden önce kütüphanesinden deri kaplı bir cilt alarak, ciddiyetle bana uzattı: " İyi bir yazar olabilirsin," dedi, "ama Yunan klasiklerini iyi öğrenmezsen, çok iyi bir yazar olamazsın." Sophokles'in eserleriydi kitap. O andan sonra Gustavo yaşamımdaki belirleyici varlıklardan biri oldu; daha ilk okumamda Kral Oedipus kusursuz bir yapıt gibi göründü bana.
Sayfa 392 - Can Yayınları, 7.BaskıKitabı okudu
Çünkü çalınan kızın erkek kardeşi olan prens o gece kalbinde bir korku ile uyanmis Kız kardeşinin yatağında olmadığını ve tüm hizmetkarlarının büyülenmiş gibi uyuduklarını görünce hemen ahıra gitmiş. Av silahlarını almış ve hemen atına binerek tek başına ama korkusuz bir şekilde cehennem tazılarının ürkürücü ulumalarını takip ederek ormana gitmiş.
Dolunayda yaban avı kafilesi yola çıkarken, genellikle kaybolmuş ve mutsuz ruhlar üzerinde hak talep ettikleri, yıkıp geçtikleri yollar boyunca onları tatlı dille peşlerinden sürükledikleri uzun zamandır bilinen bir şeymiş. Çoğu kez, bu zavallı ruhlardan bir daha hiç haber alınmazmiş. Sarhoşlar meyhaneden eve dinerken yolda kaybolurmuş. O hafta
Reklam
Sicilyalı Agatocle sadece talihten yoksun değil aynı zamanda çok basit ve aşağılık biri olduğu halde Siraküza Kralı oldu. Bir çömlekçinin oğlu olan bu adam ömrünün değişik dönemlerinde hep alçakça bir yaşam sürdü; ama bütün yasa dışı işlerinde öylesine yüksek bir akıl ve vücut gücü gösterdi ki askere yazılıp rütbe rütbe yükselerek sonunda
Bu anlatılan zamanlarda 64.000.000 kişi her biri diğerinden farklı ama tek bir hükümet altında toplanan "on kabile" ya da "halktan" oluşuyordu. Çok nesiller önce halk bir kral seçmiş ve adının önüne de bir Ra eki getirmişti. Bu kral daha sonra "Ra Mu" adıyla başrahip ve imparator oldu." İmparatorluk da "Güneş İmparatorluğu" adını aldı. Herkesin dini aynıydı; semboller aracılığıyla Yaratıcı Zekâ'ya tapmak. Hepsi ruhun ölümsüzlüğüne ve sonunda geldiği "yüce kaynağa" geri döndüğüne inanıyordu. Yaratıcı Zekâya olan saygıları öylesine büyüktü ki O'nun adını asla telaffuz etmezler, dua ve niyazlarında O'na sembollerle hitap ederlerdi. "Güneş Ra" Onun tüm nitelikleri için kullanılan kolektif semboldü.
Sayfa 39 - 2 - Kayıp KıtaKitabı okudu
Roma
"Aslında politik bir güç olarak Roma'nın devri dördüncü yüzyılın sonuna doğru kapanmıştı. Ama kısa bir süre sonra Roma Piskoposu bütün Katolik Kilisesi'nin başına geçti. Papa, yani baba unvanını aldı ve sonunda İsa'nın yeryüzündeki temsilcisi sayılmaya başladı. Bu yüzden, neredeyse bütün Ortaçağ boyunca Roma kilisenin başkentiydi. 'Roma'ya karşı sesini çıkarmaya' cesaret edenler pek azdı. Ama yeni ulusal devletlerin kral ve prensleri giderek o kadar güçlendiler ki, içlerinden kilisenin büyük gücüne karşı koymaya girişenler çıktı. Bunlardan biri de bizim kralımız olan Sverre'ydi."
Sayfa 195 - Pan
Wilhelm Von Rubruk
Adını, 12. ve 13. yüzyıllarda sıklıkla belgelerde adı geçen ve günümüzdeki Fransa'nın kuzey kısmında Rubruk (Rubruquis, Ruysbroek) olarak bilinen yerden alır. 1210 ile 1220 arasındaki uzun zaman diliminde herhangi bir yılda doğmuş olabilir. Bu bilgilerden seyahatini olgun bir yaşta yaptığına hükmedilebilir. Uzun bir boya ve dış görünüm itibarıyla etkileyici bir yapıya sahip olmalıdır, zira kendisi ağırlığı dolayısıyla gayet kuvvetli bir ata ihtiyacı olduğunu belirtiyor. Kral Ludwig'in Sertak Han'a yazdığı, Türkçe ve Arapçaya tercüme edilen mektubunu 1252'de İstanbul'da aldı. 7 Mayıs 1253'te maiyetiyle birlikte denize açıldı. 27 Aralık 1254'te keşişler Möngke Han'ın devasa ordugahına, o zamanın en güçlü imparatorluğunun başkentine ulaştılar. Kafkasya'nın güney eteğinden, Nahcivan, Erzurum, Konya üzerinden, 17 Haziran 1255'te Kıbrıs-Lefkoşa'ya geldi. Belgelerde gördüğümüz gibi, 15 Ağustos 1255'te Trablus'taki tarikatının bir bölümünde yaşıyordu. Seyahatnamesinde; gidiş yolculuğu hakkındaki bilgiler, geri dönüş yolculuğundan çok daha ayrıntılıdır. Eseri, zamanının İç Asyasını öğrenmek için doğru bir kaynaktır. Fransa'ya döndüğünde Kral IX. Louis'e sunduğu rapor tarihi coğrafyadan etnolojiye kadar uzanır. Ayrıca Kumanlar, Kırım'daki bakiye Got kabileleri, Tuna Bulgarları hakkında çağdaşlarıyla aynı bilgileri paylaşmaktadır. Özellikle dikkatlice Asya'nın Hıristiyan kısımlarıyla ama Lamalar ve Budistlerle de meşgul olmuştur. Bizzat filoloji bile kendisine önemli açıklamalar için müteşekkirdir..
Sayfa 4 - Kronik KitapKitabı okudu
"anneme öbür çocukların itfaiyeci ya da polis olmak istediğini ama benim kral ya da başkan olmayı planladığımı, büyür büyümez annemi alıp babamdan uzak bir yere götürmeye, ona bir şato satın almaya yemin ettiğimi söylemiş. bu hikâyenin, onun hikâyesinin, bir şekilde, sığınabileceği o yuva olmasını dilerim."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.